In all likelihood translate Turkish
145 parallel translation
Unless he is declared mentally incompetent and subject to conservatorship, his life and that of all members of his family will in all likelihood be brought to ruin.
Farik ve mümeyyiz olmadığı ilan edilmediği... ve vesayet altına alınmadığı sürece... kendisi ve ailesinin hayatı... büyük bir ihtimalle perişan olacak.
In all likelihood, Leslie will be leaving us soon anyway.
Leslie yakında bizi bırakıp gidecek nasıl olsa.
- Old wives'tales, I suspect. - Yes, in all likelihood, sir.
- Bence bunlar kocakarı masalı.
Now, we don't know precisely why, but by and large they are benign, which, in all likelihood, this is.
Neden olduğunu bilmiyoruz ama çoğunlukla bunlar iyi huyludur, ki bu da büyük ihtimalle öyle.
Yeah, Fleischman, in all likelihood, I think something's broken.
Evet, Fleischman, yüksek ihtimalle, bir şey bozuk diye düşünüyorum.
Knowing how much resistance she's going to meet, knowing that in all likelihood... she's going to have to bear the brunt of your suppressed rage, still she comes to see you, Joel Fleischman.
Her ne kadar dirençle karşılaşacağını bilse de, çok yüksek ihtimalle bastırılmış öfkenin darbesine katlanması gerekeceğini bilse de yine de seni görmeye geliyor, Joel Fleischman.
In all likelihood, the very first fatality of this war will be one too, sailing the same route for the same reason - to keep this nation supplied with food.
Büyük olasılıkla, bu savaşın ilk kaybı da aynı sebep için - bu ulusu aç bırakmamak için aynı rotaya açılmış bir denizci olacak.
In all likelihood, the explosion damaged their cloaking device, causing it to discharge chroniton particles.
Bir olasılığa göre, patlama gizlenme aygıtlarına hasar verip, kroniton parçacıkları boşaltmasına yol açmış olabilir.
If I remove it, I'm simply removing a dead organ and in all likelihood Tracy will lead a normal, healthy life.
Eğer alırsam, ölü bir organı almış olurum, Tracy normal sağlıklı bir şekilde yaşar.
He had killed someone in my presence... and in all likelihood, my life had been fucked.
Gözümün önünde birini öldürmüştü ve tüm olasılıklar içinde hayatım mahvolmuştu.
In all likelihood, I am dead or otherwise incapacitated.
Büyük olasılıkla, ya öldüm ya da iş göremez durumdayım.
You know, if fate doesn't smile on old Norman, we'll put that fucker on ice, whisk it right to the hospital, where, in all likelihood, they'll be able to sew it right back on.
Parmak koparsa hemen buza koyup hastaneye yetiştireceğiz. - Orada yeniden dikilecek.
In all likelihood he may never regain consciousness.
Şuurunun yerine gelmemesi büyük bir olasılık.
In all likelihood, this guy's already out of the country.
Büyük olasılıkla çoktan ülke dışına çıkarıldı.
In all likelihood... the killer lives here in the community.
Büyük ihtimalle... katil burada, aranızda yaşıyor.
In all likelihood it was a message he intended for me to understand.
Büyük olasılıkla benim anlamamı istediği bir mesajdı.
In all likelihood, I won't exist.
Bu olasılıkta, ben varolmayacağım.
In all likelihood, you're going to die out here.
Büyük olasılıkla, sen buranın dışında öleceksin.
Number two, in all likelihood... we're dealing with a soldier that kills when provoked... and number three, you are so intoxicated... the only damage you're likely to inflict is with your breath.
kural iki, büyük olasılıkla... tahrik edildiğinde öldüren bir askerle karşı karşıyayız... ve kural üç, o kadar içmişsin ki... nefesinle onu sadece üzerine kışkırtırsın.
Well, in all likelihood she's completely guilty as well.
Büyük bir ihtimalle de kesinlikle suçlu.
Mr Kennedy took a calculated risk when he pushed Captain Sawyer down the hold for the good of the ship, and in all likelihood was right to do so.
Bay Kennedy hesaplanmış bir risk aldı Captain Sawyer'ı aşağı ittiğinde Geminin iyiliği için, ve büyük olasılıkla bunu yapmak için haklıydı.
So in all likelihood, you are the last person I'm going to spend any amount of time with.
Bütün olasıIık öyle, sen benim, yanımda olan son kişi olacaksın.
And, in all likelihood, encephalitis.
Ve büyük ihtimalle ensefaliti var.
In all likelihood the symbiote would have died.
Her olasıklıkta ortak yaşam ölecekti.
In all likelihood. Possibly mice.
Büyük ihtimalle tarla faresi.
Three months passed... and just as they had resigned themselves to the fact that... in all likelihood, they would never leave Earth...
Üç ay geçmişti ve artık, Dünya'dan ayrılmalarının mümkün olmadığı gerçeğine, boyun eğmişlerdi.
In all likelihood, the weapon you sold was used to assassinate a US senator.
Bir ihtimal, sattığınız silah bir ABD senatörüne suikastte kullanıldı.
It just popped into my mind, but in all likelihood I am mistaken.
Bir an aklıma gelmişti ama yine yanılıyorumdur diye düşündüm.
In all likelihood, Sloane and Derevko have formed a strategic partnership.
Muhtemelen Sloane ve Derevko stratejik bir ortaklık kurdu.
In all likelihood, this patient of yours has an ileus... -... leading you to...?
Yani kötü şöhrete sahip hastanın bağırsak tıkanması var, bağırsak obstrüksiyonu değil.
In all likelihood, there was a power struggle.
Bir güç mücadelesi varmış gibi görünüyor.
In all likelihood, Frank Sobotka was going to speak to that.
Frank Sobotka bütün bunları anlatacaktı.
In all likelihood, yes.
Büyük olasılıkla evet.
In all likelihood, yes.
Büyük olasılıkla, evet.
And in all likelihood... their chicks will never see them again.
Ve büyük ihtimalle yavruları bir daha onları asla görmeyecektir.
In all likelihood, yeah.
Çok büyük olasılıkla, evet. Non-Hodgkin Lenfoma.
I called up my guy on the outside and I told him about our plan, and I told him in all likelihood I'll be seeing him next week.
Dışarıdaki adamımı aradım ve ona planımızdan bahsettim. Ona önümüzdeki hafta görüşeceğimizi söyledim.
Well, in all likelihood it was transmitted in a compressed format.
Muhtemelen sıkıştırılmış formatta iletilmiş buraya.
In all likelihood, the virus has spread so far through those systems that to isolate it will make the ship impossible to fly.
Muhtemelen virüs o sistemlerde çok fazla yayılmış yani izole edilirse gemiyi uçurmayı imkânsız hâle getiriyor.
In all likelihood they will not come for you.
Her koşulda senin için gelmeyecekler.
In all likelihood, we'll be permanently stranded.
Büyük ihtimalle sonsuza dek hapis kalacağız.
So your man Saddam gets to stay in power, which means you, in all likelihood, will remain in his employ.
Senin Saddam yine guc sahibi olacak, bu da demek ki ; buyuk olasilikla, yine onun icin calisacaksin.
In all likelihood, he'll be high on drugs.
Muhtemelen aldığı uyuşturucudan kafası iyi olacaktır.
Well, in all likelihood, it will be a combination of all of those.
Bence büyük bir olasılıkla, hepsinin kombinasyonu olacak.
I believe that the evil spirit possessing him is in all likelihood a water demon.
Hayatını riske atmasaydı, muhtemelen şu an burada olmayacaktım.
Incinerated in all likelihood.
- Yanıp kül oldu.
- Ever again, in all likelihood.
- Bir daha asla, büyük ihtimalle.
The likelihood of an unfortunate incident with all those pilots in the sky at once...
Bütün pilotları, böyle bir ihtimalle, aynı anda tehlikeye atamayız. Komutan?
The likelihood of an unfortunate incident with all those pilots in the sky at once...
Talihsiz bir olay olma olasılığı hemen havada olacak onca pilotla?
Factor in the chance of your parents growing to adulthood, meeting, and actually bothering to procreate, and your very existence has all the likelihood of drawing three straight Imperial Courts in an honest game of Vedran Whist.
Ailenin yetişkinliğe ulaşma şansını tanışmaya ve üremeye karar vermelerini de düşünürsek varlığın, dürüst bir Vedran iskambil oyununda üç tane İmparatorluk mahkemesi kartı çekmen olasılığınla aynıydı.
- In all likelihood, the Asgard responsible took the original people and replaced them with duplicates. They study the originals and then switch them back.
Orijinal ile çalışıp onları tekrar değiştiriyorlar.