In all the world translate Turkish
4,429 parallel translation
THIS PARTICULAR DISTRICT HAS THE MOST PLASTIC-SURGERY CENTERS IN ALL THE WORLD.
Bu özel bölge, dünyanın en gelişmiş plastik cerrahi merkezi.
Of all the gin joints in all the towns in all the world, she walks into mine.
Tüm dünyanın tüm şehirlerindeki tüm barların içinde o benimkine girdi.
He thinks that if her mother-in-law-to-be will give her house room, it will show the world that she is chaste, and not, as we all thought, bedding him as his wife was dying.
Müstakbel kayınvalidesi kıza odasını verirse, çevresine kızın erdemli olduğunu, ve karısı ölürken Kralın onunla birlikte olmadığını gösterecek.
I'm sorry I'm the kind of mom who's tired all the time, and I know I'm not the most organized person in the world.
Her zaman yorgun olan bir anneyim ve biliyorum dünyadaki en düzenli insan değilim, üzgünüm.
Of all the people in the world, you are the ones I'd most like to see me make love.
Şu koca dünyada, seviştiğimi görmesini istediğim insanların başındasınız.
I'm David Silverman president of American Atheists and I would like to welcome you all to this the largest atheist gathering in world history.
Ben David Silverman, Amerikalı Ateistler'in başkanıyım ve hepinize dünya tarihindeki en büyük ateist buluşmasına hoş geldiniz demek istiyorum.
And unless we change the way we think and unless we're willing to revere open questioning, discussion, and a public policy based on reality, we can take this wonderful world we have now in many ways and turn something into nothing and we all have to make sure that doesn't happen.
Düşünme şeklimizi değiştirmediğimiz sürece serbest sorgulamaya, tartışmaya ve gerçekliğe dayalı kamu politikası önünde saygı duymaya istekli olmadığımız sürece birçok yönden sahibi olduğumuz bu harika dünyayı bir hiçliğe dönüştürebiliriz bunun olmaması için elimizden geleni yapmalıyız.
You can't hold out reality all the time and just exist in a fake world.
Sürekli gerçekliği inkâr edip, sahte bir dünyada yaşayamazsınız.
When Archduke Ferdinand was assassinated, 37 million people were killed in one of the greatest conflagrations of all time... the First World War.
Arşidük Ferdinand suikaste uğradığında dünyanın en büyük afetlerinden biri olan Birinci Dünya Savaşı'nda 37 milyon insan can vermişti.
And here we sit in 2012 with the world still burning oil and gas and coal when we have had technologies, sciences, and all the information we need to have had a completely new civilization.
Ve biz burada 2012 yıIında tamamen yeni bir medeniyete sahip olmak için gerekli tüm teknoloji, bilim ve gerekli tüm bilgilere sahip olduğumuz halde hala petrol, gaz ve kömürle yanan bir dünyada oturuyoruz.
All over the world, we see very conclusive evidence that ancient people were in contact with extraterrestrial life.
Dünya'nın her yerinde, kadim insanların dünya dışı varlıklarla temas halinde olduklarına dair ikna edici çok fazla kanıta sahibiz.
All the methane in the world's not gonna do us any good if we can't get the power to the ground.
Gücü işler hâle getiremezsek, dünyadaki tüm metanın bile bize faydası dokunmayacak.
Almost all the world's lesser flamingos live on this chain of lakes, moving from one lake to another as the amount of algae in each changes.
Dünyanın neredeyse tüm küçük flamingoları... bu göller zincirinde yaşıyor... ve alglerin miktarı değiştikçe... gölden göle geçiyorlar.
All across the world, turtles are in decline.
Kaplumbağa nüfusu tüm dünyada azalıyor.
I'm standing in one of my favorite places in the world, surrounded by food, music, art, culture, and all I can think about is how much I want to show it to you.
Dünyadaki favori yerlerimden birindeyim. Etrafım yemek, müzik, sanat ve kültürle çevrili. Ama tek düşündüğüm sana bunu ne kadar çok göstermek istediğim.
One true thing that can support the weight of all the lies in the world, and... and that's the fact that I love you.
Dünyadaki tüm yalanların ağırlığını kaldırabilecek tek bir şey. O da seni seviyor olduğum gerçeği.
New York has always embraced music and culture, and the musicians here tonight represent the finest in their field from all over the world, so I think it is entirely appropriate that the last stop on their American tour...
New York her zaman müziği ve kültürü kucaklamıştır. Bu gece burada olan müzisyenler dünyanın dört bir yanından kendi alanlarının en iyileridir. O yüzden Amerika turnesindeki son duraklarının New York olması bence çok uygun olmuş.
Take all the time in the world.
dünyadaki tüm zamanını alıyor.
... can make all the difference in the world.
... her şeyi değiştirebilir.
Of all the things in the world, I never thought of you doing this!
Dünyada onca şey varken, bunu yapacağın hiç aklıma gelmezdi!
If there were more people in the world like Annie, we'd all be speaking vietnamese right now.
Eğer dünyada Annie gibiler çoğunlukta olsaydı şu an hepimiz Vietnamca konuşuyor olurduk.
"all acts performed in the world begin in the imagination."
"Dünya üzerinde sahnelenen bütün oyunlar hayal gücü ile başlar."
I would not sell this shop for all the McNuggets in the world.
Bu dükkanı dünyadaki bütün McNuggets'lara bile satmam.
I have all the time in the world for you.
Dünyadaki bütün zamanım senin olsun.
And I wish you all the happiness In the world.
Umarım dünyadaki en mutlu evliliğe sahip olursun.
"as if he had all the time in the world, when in fact, the world was about to end."
"Sanki dünyanın sonuna kadar vakti vardı. Fakat, dünya sonra ermek üzereydi."
But there is a tear, and in that tear are all the tears in the world... all the animals crying.
Ama bir gözyaşı var. Ve bu gözyaşının içinde dünyadaki tüm gözyaşları var. Tüm hayvanlar, ağlıyor.
And in the world of business, that's all that matters.
Ve iş dünyasında önemli olan tek şey budur.
But that doesn't get all the problems sorted in the world, does it, standing on stage?
Öyle sahnede durmak dünyanın problemlerini çözmüyor ama sonuçta, değil mi?
And for what it's worth, I think you have all the guts in the world.
Ve bana soracak olursan sende baya cesaret var.
I realize Optimus sent us all to different locations to make us harder for the'Cons to find, but if we don't know where in the world anyone else went, how are we gonna find them?
Optimus Decepticonlar bizi kolay bulmasın diye farklı bölgelere gönderdiğinin farkındayım fakat diğerlerinin Dünya'nın neresinde olduğunu bilmezsek onları nasıl bulacağız?
or, "Oh, he must be surveilling some bad guys or something." But you know what? There aren't enough bad guys in the world to explain all your time away from here, from us, from me.
buradan, bizden, benden uzak kaldığın zamanı açıklayacak kadar kötü adam yok.
There's an interesting almost philosophical point here because it's easy to imagine that we humans perceive the world in some kind of objective way, but that's not the case at all.
Burada çok ilginç hatta felsefik bir durum var. Çünkü biz insanların dünyayı nesnel bir biçimde algıladığımızı farz etmek kolaydır fakat durum hiç de öyle değil.
In my eyes, what happens is that change in structure triggers an electrical signal which ultimately goes all the way to my brain, which forms an image of the world.
Gözlerimde olan şey : Yapıdaki bu değişimle tetiklenen bir elektrik sinyalinin en sonunda beynime ulaştıktan sonra çevremizin bir görüntüsünü oluşturmasıdır.
But it doesn't need to see the world in all the detail that I see it.
Fakat dünyayı benim gördüğüm gibi detaylı bir biçimde görmesine gerek yok.
Well... all the luck in the world.
Şans hep yanında olsun.
All the love in the world won't save you.
Dünyadaki bütün sevgiler bir araya gelse seni kurtaramaz.
All the hacking in the world isn't gonna help if they shut us down.
Eğer bunu beceremezsek bunca bilgisayar korsanlığı bir işe yaramayacak.
Imagine what would happen to China, the world's second largest economy if all air travel in and out of China were to be grounded indefinitely.
Çin'e gelen ve giden tüm hava taşıtları belirsiz bir süreyle düşürülseydi Çin'e, dünyanın 2. en büyük ekonomisine neler olurdu düşüne biliyor musun?
All alone in the world.
- Dünyada bir başına.
You have all the talent in the world, Erin.
Sen çok yeteneklisin Erin.
You're all the true beauty in this world.
Bu dünyadaki tüm güzelliklere sahipsin.
At the same time, it brought all the world's landmasses together in one giant supercontinent - Pangaea.
Aynı zamanda dünyanın bütün kara parçalarının Pangaea adındaki dev bir süper kıtada bir araya gelmesini sağladı.
The fields sum up a problem that faces all of us - how to meet people's needs in a world of limited resources.
Tarlalar, hepimizin yüzleştiği bir sorunu özetliyor dünyanın sınırlı kaynaklarıyla insan ihtiyaçları nasıl karşılanır?
and there's no apology in the world that encompasses all the reasons that I'm wrong for you.
Ve dünyada senin için yanlış bir seçim olduğumu gösteren tüm nedenleri haksız çıkaracak bir özür yok.
Perhaps further evidence can be found hidden in plain sight at mysterious mounds and crop circles found all over the world.
Dünya genelindeki gizemli tepelerde gizlenmiş düzlüklerde ve ekin çemberlerinde belki de daha fazla kanıt bulunabilir.
And what's happening now, today, in fields all over the world but especially in England, the crop circles are so much more complex than the designs at Nazca.
Ve şimdi ne oluyor, günümüzde, tüm Dünya'daki alanlarda, özellikle de İngiltere'de ; ekin çemberleri, Nazca'dakilerden çok daha karmaşık tasarımlar! ..
Leaders of the world's 20 largest economies gathered together in one spot, along with all their respective intelligence and security chiefs.
Dünyanın en büyük 20 ekonomisinin liderleri istihbarat ve güvenlik şefleri ile birlikte tek bir çatı altında olacak.
Think about all the joy in your life- - your family, us, our children... that beautiful baby boy we brought into this world.
Hayatındaki tüm o neşeyi düşün. Aileni, bizi çocuklarımızı dünyaya getirdiğimiz o güzel çocuğu düşün.
We have increased the number of planes in our air defense along the East Coast, and we have placed all US forces around the world on an alert status.
Doğu Kıyısında bulunan hava savunmamızdaki uçakların sayısını arttırdık dünyadaki tüm Birleşik Devletler güçlerini alarm durumuna geçirdik.
All the time in the world for you, Big Jim.
Butun vaktim senin icin, Buyuk Jim.