English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ I ] / In an ideal world

In an ideal world translate Turkish

43 parallel translation
This reconciliation takes place in an ideal world, in the world of the spirit into which everyone flees... when the earthly would no longer satisfy him.
Bu arabuluculuk ideal bir dunyada meydana gelir, herkesin bulustugu bir ruhlar dunyasinda... ne zamanki gercek dunya tatmin edemez duruma gelirse.
Look, honey, in an ideal world there'd be no her and your father would look like Sting.
Bak, tatlım, mükemmel bir dünyada ne o ne de Sting'e benzeyen baban olurdu.
In an ideal world, we wouldn "t have people dumping their pets, and the cats wouldn" t be outside, and they wouldn " t be impacting the wildlife.
Biz insanların evcil hayvanlarını sokağa atmamalarını isterdik. Böylece kediler sokakta olmazlardı ve vahşi yaşamı etkileyemezlerdi.
- In an ideal world.
- İdeal bir dünyada.
In an ideal world, everyone would marry for love, but the world isn't perfect.
İdeal bir dünyada herkes aşk için evlenecek ama dünya kusursuz değil.
In an ideal world, a pure friendship would unite us.
Güzel bir dünyada, arkadaşlık bizi birleştirirdi.
In an ideal world.
İdeal bi dünyada.
In an ideal world, I was hoping for some sort of response, but it's okay.
İdeal bir Dünya'da senin buna karşılık vermeni beklerdim, ama önemli değil.
We don't have very long, but what I'd like to do, in an ideal world is continue the "Autopsy" song.
Çok uzun yok, yapmak istediğim, doğru şartlarda "otopsi" şarkısına devam etmek.
I want to live with you for a long time in an ideal world. That's how I feel.
Mükemmel dünyamda seninle yaşamak istiyorum.
In an ideal world, we would be fighting our battles independently.
İdeal dünyada... mücadelemizi serbestçe yürütebilirdik ama elimiz kolumuz bağlı. Burada hiç bir şey değişmiyor, hiç bir şey olmuyor.
Well, in an ideal world...
İdeal bir dünyada -
In an ideal world, I would have all ten fgers on my left hand so my right hand could just be a fist for punching.
İdeal bir dünyada, bütün parmaklarım sol elimde olurdu ve böylece sağ elimi sadece yumruk atmak için kullanırdım.
Yeah, you said "in an ideal world, there would be a cash prize. " Isn't that what you said?
Sen, "İdeal bir dünyada yaşasydık para ödülü de olurdu." dememiş miydin?
In an ideal world, what would be your perfect job?
İdeal bir dünyada, hangi iş senin için kusursuz olurdu?
In a perfect life i'm gettin'out of my police car before shooting in an ideal world... i would wake up early, take the car at 7 am
Normal hayatta ateş etmeden önce polis arabasından iniyorum. Hayalimdeki dünyada... Erken kalkıp, saat 7'de arabaya binerdim.
in an ideal world, i'd be a cop.
Hayalimdeki dünyada, polis olurdum.
In an ideal world, you know, there'd be a sunflower growing in this.
İdeal bir dünyada bunun içinde yetişen bir ayçiçeği olurdu.
In an ideal world, what would you want your life to be like?
İdeal bir dünyada, hayatının nasıl olmasını isterdin?
In an ideal world?
İdeal bir dünyada mı?
In an ideal world... I would have more time to recover, and I wouldn't be standing here before you, but I have no choice.
İdeal bir dünyada iyileşmek için daha çok zamana ihtiyacım olurdu ve böyle karşınızda duramazdım ama başka şansım yok.
In an ideal world, yes.
İdeal bir dünyada, Evet
In an ideal world I'd agree, but I'm afraid the bank has only one duty.
İdeal bir dünyada bu dediğinize katılırım ama ne yazık banka sadece görevini yapıyor.
In an ideal world, sire, we'd arrest him.
Normalde, efendim, onu tutuklarız.
In an ideal world he'd kill you all.
Onun için en kesin çözüm, hepinizi Öldürmesi.
"In an ideal world, Franck, he'd kill us all."
"En kesin çözüm Franck, hepimizi öldürmesi."
In an ideal world, Elizabeth, you'd go hypnotize the guy. You'd bring me back the painting and you'd stop wasting my fucking time.
En kesin çözüm Elizabeth, adamı doğru düzgün hipnotize etmen ve tabloyu bana geri getirerek vaktimi boşa harcamayı bırakman.
Of course, Mrs. Morgan, and if we lived in an ideal world, there'd be all the money in the world for malaria, but a friend of mine used to say,
Elbette, Bayan Morgan, olması gereken bir dünyada olsak bütün parayı sıtmaya aktarabilirdik.
But in an ideal world, that's what you hope for, isn't it?
Ama hayalimizdeki dünyada aradığımız şey bu değil mi?
- Well, in an ideal world, I'd... Do more testing, but... Yes.
Kusursuz bir dünyada daha fazla test yapardım ama evet, buldum.
In an ideal world, yes.
Normal hayatta, evet.
In an ideal world, we learn from it.
İdeal bir dünyada bundan bir şeyler öğrenirdik belki.
And in an ideal world... you'd like CIA and Taliban to both pay you to sell out your own country.
Kusursuz bir dünyada, kendi ülkeni satman için CIA'in de Taliban'ın da sana para vermesini isterdin.
In an ideal world, yes, of course.
İdeal bir dünyada olsaydık, elbette ayırırdım.
And that was the 31st December, 1978, so in an ideal world, we'd need to place Eric Slater in or around that area on that same evening.
O da 31 Aralık 1978'miş. Bir düşünürsek Eric Slateri, aynı gece o bölgenin içinde veya etrafında diye düşünmeliyiz.
In an ideal world, both the victim and the defendant feel healed and the world's a better place.
Kurban ve sanık için iyileşmiş hissedeceği ve dünyanın daha iyi bir dünya olduğu ideal dünyada.
Now, in an ideal world,
Her şey yolunda giderse,
It doesn't happen in an ideal world... and it shouldn't.
İdeal bir dünyada olmaz... olmamalıdır da.
If genetic scientists manipulating chromosomes could create an ideal woman like in Huxley's "Brave New World".
Eğer genetik mühendisleri kromozomlarla oynayıp... ideal kadını yaratabilselerdi...
In an ideal world, he wouldn't have needed a script.
İdeal bir dünyada, onun bir senaryoya ihtiyacı olmazdı.
What you're defending is an ideal that can't exist in an imperfect world.
Savunduğunuz şey, kusurlu bir dünyada yer alamayacak bir ideal.
You want to know an ideal Friday in my world?
İdealimdeki Cuma nasıl, bilmek ister misin?
Part of the appeal of Vermeer's paintings and other paintings like them in the 17th century is that they create an ideal world, an ideal image, that is... seductive, and absolutely, um... pleasant to look at.
Vermeer'in resimlerini ve 17. yüzyılın buna benzer resimlerini çekici kılan bir unsur bu resimlerin baştan çıkarıcı, bakması çok hoş ideal bir dünya ideal bir görüntü yaratmalarıdır.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]