In room translate Turkish
47,555 parallel translation
I need you to clean up in room six.
6 numaralı odayı temizlemen lazım.
Master wanted you to have the finest room in the castle.
Efendi şatonun en güzel odasını almanı istedi.
They must fall in love if we are to be human again... and how can they fall in love if she stays in her room?
Tekrar insan olmamız için aşık olmaları gerek ve kız odasında kalırsa nasıl aşık olabilirler?
Mr. Phillips, there isn't one person in this room who doesn't care about your missy.
Bay Phillips, bu odada kızınızı Missy'yi önemsemeyen tek bir kişi dahi yok!
It's so much better than sitting in a hotel room, right?
Bir otel odasında oturmaktan daha iyi, değil mi?
I thought there was something in my room.
odamda bir şey var sandım.
Family has fun and whatnot and we go to the beach, and but I've been stuck, you know, with my wife and the kids in the same hotel room for a week now, you know what I mean?
Herkes eğleniyor işte plaja falan gidiyoruz, ve... Ama tüm hafta boyunca resmen karım ve çocuklarla aynı otel odasında sıkıştım, ne dediğimi anlıyor musun?
I'm just gonna go up to my room, I'll be back in a minute.
Odama gidiyorum sadece, bir dakikaya dönerim.
You put all that on one card table right in the middle of the room and a little sign that says,
Hepsini şu masaya koyarsın ve üzerine bir fiyat etiketi yazarsın,
She's in her room, Tom.
Odasında Tom.
Oh, good, Jeff- - yeah, we'll hear all about your ideas in the room, all right?
Oh, iyi, Jeff... Evet, odadaki fikirlerin hakkında her şeyi duyarız tamam mı?
The reason why we're all here in this room today, Ms. schwab.
Bugün burada hepimiz bu odada olduğumuz için Bayan Schwab.
Am I the only one in the room who thinks...
Odada düşünen tek kişi ben miyim?
The closet in my room.
Odamdaki dolap.
In the room. We'll get changed in the room.
Odaya çıkalım, orada giyerim.
We have a perfectly fine room upstairs for your father and your daughter and you can sleep in the living room on the convertible.
Üst katta baban ve kızın için gayet güzel bir odamız var sen de oturma odasındaki kanepede yatabilirsin.
I was starting to think I was gonna have to tell... that nice little girl out in the waiting room... her daddy's gone.
Tam da bekleme odasındaki şirin küçük kıza babasının öldüğünü söylemek zorunda kalacağımı düşünmeye başlamıştım.
James Baldwin wrote this in 1956 in his novel Giovanni's room.
James Baldwin bunu 1956'da Giovanni'nin odası kitabında yazmış.
Hide in that room!
Odaya saklanın!
In this room.. In this room..
Ateşleme çemberi. ateşleme çemberi.
They will put it in the room and steal the stick.
Asayı çalması için onu ateşleme çemberinesokacaklar.
I mean, it's very dry in the room.
Demek istediğim, odada çok kuru.
What's in the room downstairs?
Alt katta ne var?
A kid in every room.
Her odada bir çocuk.
Well, why don't you just paint a mural in Cora's room?
Peki, Cora'nın odasındaki bir duvarı boyamaya ne dersin?
That was her in the guest room that time, wasn't it?
Misafir evindeki oydu değil mi?
But first, tell me, the night of the break-in, this room was in darkness?
Ama önce bana soygun gecesini anlatın, bu oda karanlık mıydı?
It can't have been easy all those years, sitting in the back, keeping your mouth shut when you knew you were cleverer than most of the people in the room.
Odadaki çoğu kişiden daha zeki olduğunu bilerek onca yıl boyunca geri planda, ağzın kapalı bir şekilde oturmak eminim kolay olmamıştır.
Writing in the other room.
- Diğer odada yazıyor.
Whatever you tell us stays in this room.
Bize ne söylersen, bu odada kalır.
The kitchen is the most public room in any house.
Mutfak, tüm evlerdeki en kamuya açık yerdir.
If the sunlight was able to penetrate the room when the sun was lower in the sky, then the paper would be equally faded, top to bottom.
Eğer güneş ışığı, güneş gökyüzünde alçak konumdayken odaya girebiliyor olsaydı kağıt yukarıdan aşağıya, eşit bir şekilde solmuş olurdu.
Now, I will share with you the facts and evidence as they were available to me, and in this very room, you will all attempt to solve the case of Blessington The Poisoner.
Şimdi, sizinle elimde mevcut olan gerçekleri ve delilleri paylaşacağım ve bu odada, sizler Zehirci Blessington'ın vakasını çözmeye çalışacaksınız.
But you've met Sherlock exactly once, in this room, he was off his head.
Ama Sherlock ile tek bir kez bu odada karşılaştın ve o zamanda kafası yerinde değildi.
A route through the ventilation system from my room to the storage area in East Texas.
Havalandırma sistemi üzerinden Doğu Texas depolama tesisine giden yolun haritasını.
How did the skunk get in her room?
- Kokarca odasına nasıl girmiş?
There's room in this Federal Bureau of Investigation for more than one beautiful woman.
Bu Federal Araştırma Bürosu'nda bir güzel kadına daha yer var.
He's in the conference room.
- Toplantı odasında.
Meet you in the conference room.
- Toplantı odasında görüşürüz.
No lunch in the conference room, Chad.
Toplantı odasında öğle yemeği yasak Chad.
They put you in the copy room.
Seni fotokopi odasına koymuşlardı.
I hear you crying at night in your room.
Akşamları odanda ağladığını duyuyorum.
You weren't banging the assistant in the copy room again, were you?
Yine fotokopi odasında sekreteri düzmüyordun, değil mi?
So enough with this procrasterbating in our hotel room, which I've never seen before, and you should check that out.
Bu kadar yeter ki Procrasterbating Otel odamızda, Daha önce hiç görmediğim, Ve bunu kontrol etmelisin.
- Oh he left his cell phone in our hotel room so he doesn't have his phone on him.
- Oh, cep telefonunu otel odamızda bıraktı. Bu yüzden onun üzerinde telefon yok.
- Dude, you left this in our room.
- Dostum, bunu odamızda bıraktın.
By the way, Ashmita, Jack's guest room here is very comfortable.
Bu arada Ashmita Jack'in misafir odası inanılmaz rahattır.
Well, the room was paid for in cash.
Odanın parası peşin ödenmiş.
They just found enough C-4 in that motel room to level a city block.
Motel odasında bir mahalleyi havaya uçuracak kadar C-4 buldular.
These relationships grant us invisibility in our operations. Our back-room accords. Our political affiliations.
Bu ilişkiler icraatlarımızda, kapalı kapılar ardında yapılan anlaşmalarda ve politik bağlarımızda bize görünmezlik sağlıyor.
Otherwise, and I warn you, I'm putting you in a room with two super-powered people.
Yoksa seni iki süper güçlü insanla aynı hücreye tıkarım.
room 1000
rooms 83
roommate 60
roomie 108
roomies 23
room for one more 22
room number 25
roommates 31
room service 204
room apartment 20
rooms 83
roommate 60
roomie 108
roomies 23
room for one more 22
room number 25
roommates 31
room service 204
room apartment 20