In your translate Turkish
205,654 parallel translation
You contributed to the evening, to the company provided, not what's in your belly!
Geceye katkı yaptın. Buradaki kişilere ödüyorsun. Karnındakilere değil!
Will you bring us the sharpest knife in your kitchen, please?
-... en keskin bıçağı getirir misiniz, lütfen?
Have you really got 200 grand in your right-hand side wardrobe?
- Gerçekten sağ taraftaki dolapta 200 bin mi var?
You live in your mom's house.
Hala annenin evinde yaşıyorsun.
Right here, just sitting in your kitchen - eating stale Puffys.
- Burada mutfağında oturup fıstık ezmesi yiyor.
You say that one more time, I'm smushing that pizza in your face. What?
Bir kez daha söyle de pizzayı suratında parçalayım.
Why was the Deacon in your trunk, Frank?
Papaz yardımcısı neden bagajındaydı, Frank?
Now I go back to look for it, but it's not there because you, you've got it in your house.
Ayakkabımı aramaya gidiyorum ama bulamıyorum çünkü sen evine aldın.
Go and put it in your book bag, darling.
Git çantana koy canım.
Keep it up, and I'll knee you in your doubloons.
Devam edersen doubloonlarına dizimle girişeceğim.
My knight was covered in your mucus.
Atım sümüğünle kaplanmıştı.
You guys should stay in your lane.
Kendi kulvarınızda kalmalısınız.
Not as sad knowing that you took my advice... set aside your revenge and found what was missing in your life... a family.
Tavsiyeme uyup intikamını bir kenara bırakarak... hayatında eksik olan şeyi... aileni bulduğunu bildiğim için... çok da üzücü değil.
♪ In your eyes ♪
Gözlerinde
She has plenty of the third. " You remember that stuffed tiger you used to hide in your bookbag?
Okul çantana sakladığın şu pelüş kaplanı hatırlıyor musun?
Whether you know it or not, it's in your blood.
Bil ya da bilme bu senin kanında var.
You put it in your phone!
Telefonuna kaydettin hani. "
Is it your expert opinion that the DNA found in the semen in Mrs. Henderson's bed did not belong to Mr. Henderson?
Bayan Henderson'un yatağında bulunan spermin Bay Henderson'a ait olmadığı görüşü size mi ait?
Look, I appreciate what you're trying to do, but it's daft you putting your kids lives in danger when I've got a good card right here.
Bak, yapmaya çalıştığın şey çok hoş ama burada sağlam bir kartım varken çocuklarının hayatını... -... riske atman saçma.
I'm trying so hard here to get you to turn yourself in, you know, but I'm gonna need a little effort on your part, Joe, like where did you move your wife's corpse from the closet?
Seni kendine getirebilmek için çok çaba sarf ediyorum ama Joe senin de çaba sarf edip karının cesedini bölmeden alıp nereye götürdüğünü söylemelisin.
And you turn yourself in right now, and it's on your own terms.
Şimdi kendine gel ve bunu kendi kelimelerinle yap.
You know, the one with your wife's body in it.
İçinde karının cesedi olanı kastediyorum.
I wonder what happens to your soul if you get stabbed to death in a prison yard.
Eğer kodeste bıçaklanırsan ruhuna ne olacağını merak ediyorum.
I understand your client's income isn't ideal for paying sex workers in cash, but sound decision making isn't exactly his strong suit, is it?
Müşterinin maaşının seks işçilerine nakit ödeyecek kadar iyi olmadığını anlıyorum ama sağlam kararlar verebilen birisi değil, değil mi?
You're so not in an open relationship that your husband hired a private investigator to find out what you were up to.
O kadar açık değilmiş ki Jamie ile yatıp yatmadığınızı öğrenmek için peşine dedektif takmış.
You guys gonna be able to get your head in the game by then?
O zamana kadar işe odaklanabilecek misiniz?
Oh, well, I hope your hands don't freeze in the cold.
Pekâlâ, umarım ellerin soğuktan donmamıştır.
At which point you probably put the first one in the back of your closet.
Bu noktada, muhtemelen ilk olanı dolabının arka kısımlarına koydun.
You tell me... how am I supposed to sit across from your mother and father at the table and look them in the eye after what I've done?
Sen söyle... yaptığım şeyden sonra... nasıl yemekte annenle babanın karşısına oturup... gözlerinin içine bakabilirim ki?
And in return, I'm taking back some of your darkness.
Karşılığında karanlığının bir kısmını geri alıyorum.
Sorry to commandeer your vessel, Captain, but I'm afraid for what I have planned, you can't be in Storybrooke.
Gemine el koyduğum için üzgünüm Kaptan... ama korkarım planladığım şey için... Storybrooke'da olmaman gerekiyor.
There's something we can show you, a technique to help you keep your emotions in check, to help you stay in control.
Sana gösterebileceğimiz bir şey var duygularını bastırmana yardımcı kontrolünü yitirmemene yardımcı bir teknik.
In case you can't tell from our suits. We're sorry to disturb your lunch.
Takım elbiselerden anlamadıysan yani.
♪ Burnin'in your eyes ♪
Bir alev var senin de
You can't experience the love your parents have for you or you for your children, when old habits and belief systems- - all the things your mind is telling you about who they are, who you are- - stand in the way.
Zihniniz, eski alışkanlıklarınızla ve inanç sistemlerinizle bütün o şeylerle aranıza girip de onların kim olduğunu, sizin kim olduğunuzu söylediğinde anne-babanızın size olan sevgisini ya da sizin evlatlarınıza olan sevginizi hissedemezsiniz.
Because even though you're in bed with a naked woman, I bet you there is some part of your brain that's just thinking about your super wheat, or whatever it is.
Çünkü her ne kadar çıplak bir kadınla yatakta olsan da beyninin bir kısmının hâlâ şu süper buğday mıdır nedir onu düşünmekle meşgul olduğuna eminim.
I like to say Mary Kay can't change your genes- - not that you gals need any help in that department- - but our rich, creamy foundation will seal in moisture and keep your skin silky, smooth, and sassy.
Hep şöyle derim, Mary Kay genlerinizi değiştiremese de gerçi siz hanımların o konuda bir yardıma ihtiyacınız yok ama zengin ve kremli fondötenimiz nemi hapsederek cildinizin ipek gibi pürüzsüz ve canlı görünmesini sağlar.
- I understand. I could come back another time and host an in-home beauty demonstration for you and some of your friends.
Bir ara tekrar uğrayıp size ve arkadaşlarınıza evde güzellik sunumu yapabilirim.
You get caught, you could spend the rest of your life in a Soviet prison or worse.
Yakalanırsan hayatının kalanını Sovyet hapishanesinde geçirebilirsin belki daha da beteri.
Well, as soon as your language improves, we'll see to it that we find you a job at a paper or in publishing, translating.
Dilini geliştirir geliştirmez gazetelerde ya da basında, çeviri işi falan ayarlayacağız sana.
I thought if I photographed his diary, maybe there'd be something in there that could help you and your people... figure out his new job.
Günlüğünün fotoğrafını çekersem içindeki bir şeylerin yeni işini bulma konusunda size ve adamlarınıza yardımı dokunabilir diye düşündüm.
At this age, the transition would be a very difficult one for them... but in a few years, it won't be your decision to make anymore.
Bu yaşta, geçiş dönemi onlar için çok zor olur ama birkaç sene içinde bu kararı vermek size düşmeyecek.
Well, people can't listen in to your conversations.
- İnsanlar konuşmanı dinleyemiyor işte.
You faked your own death, and hid in the past.
Kendi ölümünü tezgahladın ve geçmişe saklandın.
And in fact, your relationship has only grown deeper, because now you know you have different senses of humor when it comes to certain types of stand-up comedy. Oh!
Hatta ilişkiniz daha da derinleşti çünkü bazı stand-up'lar konusunda espri anlayışınızın uyuşmadığını biliyorsunuz.
Did your hands come together by accident in a garden? "
Bir bahçedeyken yanlışlıkla elleriniz mi dokundu? "
I would be honored if your father used my Social, and at certain points in my life, it would have only raised my credit score.
Baban kimlik numaramı kullansa onur duyarım. Hayatımın belli noktalarında, kredi notumu arttırırdı.
And if-if you grew a beard, "I'd come in and I'd shave your beard."
Sakalın uzarsa gelip sakalını tıraş ederim. "
If there's any way we can win back your business, in fact, I'd love to get your e-mail address and your birthday and set you up with 20 free tickets to a comedy show!
Sizinle tekrar çalışmak isteriz, bunun için eğer e-posta adresinizi ve doğum gününüzü söylerseniz size ücretsiz 20 tane stand-up bileti verelim. "
Your great-grandfather was a violent alcoholic who was in the army who beat his son, who was a violent alcoholic in the army who beat his son, who was a violent alcoholic in the marines who beat you.
Büyük deden şiddet kullanan bir alkolikti, askerdi ve oğlunu dövüyordu, oğlu da şiddet kullanan bir alkolikti, askerdi ve oğlunu dövüyordu, oğlu da şiddet kullanan bir alkolikti, deniz piyadesiydi ve seni dövüyordu.
You-you watch for the Four Horsemen of the Apocalypse in all of your relationships without criticism, contempt, defensiveness, and stonewalling.
Mahşerin dört atlısını her bir ilişkinde arıyorsun, yani eleştiri, aşağılama, savunmaya geçme ve iletişim kurmama.
in your mouth 17
in your dreams 215
in your hands 23
in your heart 60
in your face 181
in your own time 47
in your house 29
in your own words 44
in your absence 21
in your room 49
in your dreams 215
in your hands 23
in your heart 60
in your face 181
in your own time 47
in your house 29
in your own words 44
in your absence 21
in your room 49