In your room translate Turkish
4,764 parallel translation
Why did you leave her in your room alone?
Onu neden odanda tek bıraktın?
It's in your room. Go try it on and see if I need to tweak the crotch.
Git ve dene, belki birkaç düzeltme yapmam gerekebilir.
- Yeah, the girl in your room.
- Evet yatak odandaki kız.
I don't have to stay in your room.
Odanda kalmak zorunda değilim.
In your room, in your bed.
Senin odanda, senin yatağında.
Do not leave this note in your room.
Bu notu odanda bırakma.
Seriously, go play in your room, leave!
Cidden, odanda oyna, git!
Mom, did you maybe put it in your room or something?
Anne, odana ya da başka bir yere koymuş olabilir misin?
Now in your statement, you said you were in your room at the time of Kim's murder, but you didn't hear her scream.
Kim'in öldürüldüğü sırada odanızda olduğunuzu ifadenizde belirtmişsiniz. - Ama Kim'in çığlıklarını duymamışsınız.
In Frank's trial testimony, he never mentioned you coming down to the garage, so you were in your room the whole time the alarm was going off?
Frank'in duruşmadaki ifadesinde sizin garaja geldiğinizden bahsetmemiş. - Alarm durana kadar hep odanızdaymışsınız. - Evet, odamdaydım.
- Now I find that odd, Mr. Henson, because the security company logs show the alarm sounded for a full two minutes and 47 seconds, but you stayed in your room that whole time.
Çünkü alarm şirketi alarmı kapatana kadar 2 dakika 47 saniye geçmiş. Ancak tüm bu zaman boyunca siz odanızdaymışsınız.
I put it in your room.
Odana koydum.
Let's go in your room.
Odana gitmelisin.
You have a guest in your room.
Odanızda sizi bekleyen bir konuğunuz var.
Do you just sit in your room like a hamster?
Hamster gibi evinde oturuyor musun?
Care to explain what one of my - swords was doing in your room? - Having a sword party.
Neden benim kılıçlarımdan biri senin odandaydı açıklarmısın Kılıç partisi yapıyordu.
Anyway, you wouldn't by any chance have room for someone else, namely me, in your little act, would you?
Neyse, siz çocukların, başkası için boş bir oda ayarlama şansı var mı? İsim verecek olursam, benim için küçük gösterilerinizde yer var mı?
I found your number in his room.
Odasında sizin numaranızı buldum.
They'll take us to a visiting room, then the guards will bring your mom in to sit and talk.
Bizi ziyaretçi odasına alacaklar, sonra da gardiyan oturup konuşmamız için annenizi getirecek.
Write songs, play'em in your living room.
Şarkılar yazıp, oturma odanda çalmak...
You can eat without your father in the room.
Baban burada olmadan da yiyebilirsin.
Which means that I think you could totally... Have more room, in my closets, than in your apartment.
Bence benim dolapları kullanırsan daha çok yerin olur.
I was having a quickie with your son in the on-call room.
Dinlenme odasında oğlunuzla hızlıca bir şey yapıyordum.
You have five minutes until your deadline, and here you are, handcuffed to a table, in a locked room.
İddiayı kaybetmene beş dakika var ve sen burada ellerin bir masaya kelepçeli, kilitli bir odadasın.
Your brother was in his room watching television.
Kardeşin de odada televizyon izliyordu.
and by that, of course i mean throw your glasses in the garbage, then get laser surgery, then recuperate- - and she left the room.
ve sağlığına kavuş... Odayı terk etti.
Put your stuff in my room for now.
Şimdilik eşyalarını benim odama koy.
With the boys in your old room.
- Çocuklarla senin eski odanda.
He found him, uh, in a hotel room wearing a tuxedo and he had your wedding program.
Kendisini otel odasında ölü halde bulduk. Ve sizin düğün programınız ondaydı.
So-so you were in the Preservation Room when Witten attacked your friend, is-is that right?
Yani sen kasa odasında mıydın? Witten arkadaşına saldırırken? Bu doğru mu?
Your parents are in the other room. You want them to come in here?
Buraya gelmelerini ister misin?
- Well, uh, you certainly set the bar... In a secret room in your basement, but, uh, I happen to have a pretty good gift myself.
- Çıtayı kesinlikle... bodrumundaki gizli oda seviyesine yükselttin ama, benim de oldukça güzel bir hediyem var.
You stood in the next room as your son was being tortured, you didn't confess, and then you stayed with the man for another 5 years?
Oğluna işkence edilirken yan odada öylece bekledin itiraf etmedin ve o adamla bir 5 yıl daha birlikte yaşadın öyle mi?
Get them in this room, your brother, Masseria and the others, and Will has nothing to worry about.
Onları bir odaya topla kardeşin, Masseria ve diğerlerini ve Will'in endişe edecek hiçbir şeyi kalmasın.
I'm guessing this isn't your first time in this room.
Sanıyorum ki bu, bu odaya ilk gelişin değil.
Your sister has locked herself in her room and she won't talk to me.
Kardeşin kendini odaya kilitledi ve bana bir şey demiyor.
You know, Wayne's out in the dining room playing with your Legos.
Wayne yemek odasında Legolarınla oynuyor.
I'm at your villa in Chungpyung right now... in the room where your father passed away.
Ben şu an Cheongpyeong'daki tatil evinizde babanızın vefat ettiği odadayım.
It's the same as the drapes in your living room.
Salonunuzun perdeleri ile aynı renkte.
I'm so pleased that you've made room for her in your life, As I made room for diane.
Hayatında onun için bir yer açtığın için çok memnun oldum aynı benim Diane için yaptığım gibi.
In the middle ages, orchids were considered an aphrodisiac, but the only thing turning me on in this room are the curves of your pantsuit.
Orta çağlarda orkide bir afrodizyak olarak kabul edilirdi. Ama burada aklımı başımdan alan bir şey varsa o da kıyafetinin kıvrımı.
This one happened in your living room, not in the O.R.
Bu sefer kaza ameliyathanede değil, oturma odanda oldu.
you're gonna spend the rest of your life in a little cement room, doing nothing.
Hayatının kalanını küçük, beton bir odada hiçbir şey yapmayarak geçireceksin.
While someone goes out to reach far ahead, and reach for higher places, are you going to try and fit yourself to a pre-determined level, and... spend your youth in a small and dark maid's room?
Bir başkası ileriye gitmek isterken daha da yukarıları hedeflerken sen olduğun seviyeyi kabullenip dar ve karanlık o hizmetçi odasında gençliğini mi harcayacaksın?
Your DNA was found in the room after each of the crimes.
Sizin DNA suçların sonra her oda bulundu.
Today you must sleep in your own room.
Haydi şimdi odana git de yat bakalım.
I searched for your resume in my mom's room.
Özgeçmişini bulmak için annemin çekmecelerini karıştırdım.
There are doors that I can't pass in this world. The door to your room is one of them.
Senin odan o engellerden bir tanesi.
In this large house, the only place where you could enjoy your freedom is just here, in this room.
Özgürce dolaşabileceğin tek yer bu büyük evdeki, bu oda.
Your Honor, this picture was taken two minutes prior to the fateful explosion, and as you can see, that is Zayeed Shaheed passing the garbage can where the bomb was placed, but I would love to hear more about Mr. Shaheed being in room 546.
Sayın Yargıç, bu fotoğraf öldürücü patlamadan iki dakika önce çekilmiş ve sizin de gördüğünüz üzere,... bombanın yerleştirildiği yerdeki çöpün yanından geçen kişi Zayeed Shaheed,... ama Bay Shaheed'in 546 nolu odada olması hakkında daha çok şey dinlemek isterim.
You were in your hotel room taking a nap?
O sırada sen otel odanda, şekerleme mi yapıyordun?
in your mouth 17
in your dreams 215
in your 51
in your hands 23
in your heart 60
in your own time 47
in your house 29
in your face 181
in your own words 44
in your absence 21
in your dreams 215
in your 51
in your hands 23
in your heart 60
in your own time 47
in your house 29
in your face 181
in your own words 44
in your absence 21