In your face translate Turkish
3,895 parallel translation
If you'd have told me then that these last few months back home were gonna be tougher than any of that, I-I'd have laughed in your face.
Eğer o zaman bana eve dönüşümden bir kaç ay sonra durumun oradakinden daha çok zor olacağını söyleseydiniz, size gülerdim.
that you killed an unarmed kid over a girl who would sooner spit in your face than return your phone call.
Telefonlarına cevap vermektense suratına tükürmeyi tercih edecek olan bir kız için birini öldürdün.
This door's about to slam in your face.
Kapı birazdan yüzüne kapanacak.
Put it in your face-mouth!
Ağzınızın tam ortasına girsin.
April, when I slammed the door in your face at that first party, that is the moment
April, ilk partide yüzüne kapıyı kapttığımda
In your face, Billy!
Koydum mu, Billy!
The last thing you need is an affair with a subordinate blowing up in your face.
İhtiyacın olan son şey emrindeki biriyle yaşadığın ilişkinin suratında patlaması.
Really? Did Liz scream in your face?
Liz yüzünüze bağırdı mı?
When this thing blows up in your face- - and it will blow up in your face, Nick- - you're the one moving out.
Bu iş başına bela açtığında ki açacak zaten taşınan sen olacaksın.
Listen, I owe you an apology for getting in your face at practice today, so I just wanted to
Bugün antrenmanda sana diklendiğim için sana bir özür borçluyum. Dinle. Ben sadece bunu yapmak- - Yani özür dilerim.
But why read it when you can shove it right in your face?
Ama bunu gözünüzle görebilecekken neden okumakla uğraşalım ki?
Okay. But I am not spitting in your face.
Tamam ama suratına tükürmem.
You cannot set up your own shop coming off of an $ 80 million deal blowing up in your face.
80 milyon dolarlık sözleşme suratında patladığında kendi dükkânını açamazsın.
And I'm totally throwing that in your face one day.
Bunu bir gün yüzüne kesinlikle vuracağım.
In your face.
Kapak olsun.
Do you remember two years ago when we were watching coverage of the BP oil spill and doing it during the commercials and then you asked me if I wanted a serious relationship and I laughed in your face?
İki yıl öncesini hatırlıyor musun? BP'nin petrol sızıntısını izliyorduk. Reklam arasında şey yapıyorduk.
Lots of things blow up in your face.
Bir çok şey suratında patlayabilir.
Can I throw my life in your face to show you how much better it is? "
Hayatımın daha iyi olduğunu yüzüne vurabilir miyim?
In your face, people who said it wouldn't last a year!
Bir yıl bile sürmez diyenlere kapak olsun!
In your face!
Girdi mi!
Okay. I stuffed your face in all these envelopes, cubed your bedtime gouda, and ordered refill bags for the diaper genie.
Tamam, suratını tüm zarflara tıkıştırdım gece guada'nı kestim ve bez canavarı için çantayı tekrar doldurdum.
Look, what better way to show your commitment than to stare fear straight in the face?
Bak, ona bağlılığını göstermek için korkunun doğrudan yüzüne bakmaktan daha iyi bir yol var mı?
Eye patch, these plans sound just like the kind of in-your-face, campy, late-night cultural event that Danny loves.
Göz Bantlı, bu planlar tam da Danny'nin sevdiği, biraz yüzevurumcu adi, gece yapılan kültürel etkinliklere benziyor.
Like when you're in a dark room but you can still feel a hand in front of your face.
Karanlıkta göremezken suratının dibinde bir el hissetmen gibi.
Your friend is gonna face the hardest choice of his life, and whoever's in his shadow is gonna share in the consequences.
Arkadaşın hayatının en zor seçimini yapmak zorunda kalacak. Ve sonuçlarından çevresindeki herkes etkilenecek.
I'm gonna fucking smash your fucking face in.
Senin lanet suratını dağıtacağım!
Your deaths today in the face of the Reach are a mercy.
Erişilenler'e kıyasla bugünkü ölümünüz bir merhamettir.
I'm surprised you'd show your face in this town, once you noticed your murder didn't take.
Cinayetin gerçekleşmemesinden sonra bu şehirde tekrar gözükmene şaşırdım.
In your face, Billy! In your face!
Koyduk mu!
Or I could just shoot your little friend in the face.
Ya da küçük arkadaşını suratından vurabilirim.
I will bash your little boy band face in.
Senin o popçu suratını dağıtırım.
No, you want him in your lap, licking your face.
Hayır, onun kucağında oturmasını yüzünü yalamasını istiyorsun.
In this world that fakes a smile to your face
# Yalandan yüzüme gülen dünyada
- I'll bust you in your fuckin'face with this bottle- - now that's a threat.
- Ağzını yüzünü elimdeki şişeyle dağıtırım senin. Şimdi tehdit oldu.
Get your face down! Don't look at me in the eye!
- Suratını eğ!
And then you got to live in your car for a while. And that's a trip. And you got to get used to living outside, then you got homeless folks punching your face.
Ve, dışarıda yaşamaya alışıyorsun, sonra, suratını yumruklayan evsizler başına geliyor.
[LAUGHS] UM - - AS I HOLD A CAMERA IN YOUR FACE?
[Gülüyorlar] Umm - - Kamerayı yüzüne çevirdiğim için olabilir mi?
If your agents do anything to jeopardize our investigation or prosecution in this case, you'll face charges.
Ajanlarınız, araştırmamızı riske atacak bir şey yaparsa ya da bu davada kovuşturma yaparsa, suçlamalarla karşı karşıya kalırsınız.
And your mom's gonna rub it in my face pretty good.
Annen de bunu yüzüme çok feci vuracak.
What was it that he had to put in a letter that he couldn't say to your face?
Yüzüne söyleyemeyip mektup yazmasını gerektirecek ne vardı?
[Sighs] I can offer you a technology that'll get your face on the front page of every newspaper in Texas.
Yüzünü Teksas'taki tüm gazetelerin ön sayfasına koyabilecek bir teknoloji öneririm.
Now put on your game face and go in there and listen to the suits.
Şimdi çat bakalım kaşlarını. İçeri gir ve takım elbiselileri dinle.
And if I can't have them, I'll take the 45 seconds before your boyfriend shows up... and punches me in the face... because...
Tüm günleri geçiremesem de sevgilinin gelip yüzüme yumruk atmasından önceki 45 saniyeye de razıyım.
Because I beat your face in?
Ağzını yüzünü dağıttığım için mi?
If I remember correctly, he had an idea for an updated take on newsreel footage, blown out across the proscenium, just in your face... Gossip sites, tabloids, Twitter, YouTube, a multimedia assault.
Dedikodu siteleri, dedikodu dergileri Twitter, YouTube, mültimedya baskını gibi.
I can hardly remember your face anymore when I get really lonely and the distance causes only silence then I think of you smiling with pride in your eyes a lover that sighs if you want me satisfy me if you want me
* Artık yüzünü hatırlayamıyorum neredeyse * * Çok yalnızlık çektiğimde * * Ve uzaklık, sessizliğe sebep olduğunda sadece *
In my child's room, the entire room is covered in game posters and then your face is covered on all these posters.
Çocuğumun odasında, tüm oda oyun posterleriyle kaplı ve bütün o posterlerde senin yüzün vardı.
I'll turn your face into a toilet bowl of blood. " I heard about y'all on a Tavis Smiley episode, which I was watching because I am...
Sizi Tavis Smiley'in bir bölümünden duymuştum o diziyi izlememin sebebi...
Half your face is in your lap.
Yüzünün yarısı katmerli.
Boo-hoo-hoo. For the first time in your life, son, face the facts that are staring you in the face and stop whining!
Hayatında bir kez olsun evlat, yüzüne çarpılan gerçekleri gör ve mızmızlanmayı kes!
They always spit in your face. Who does?
Korktum.
in your mouth 17
in your dreams 215
in your 51
in your hands 23
in your heart 60
in your own time 47
in your house 29
in your own words 44
in your absence 21
in your room 49
in your dreams 215
in your 51
in your hands 23
in your heart 60
in your own time 47
in your house 29
in your own words 44
in your absence 21
in your room 49