English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ L ] / Lean in

Lean in translate Turkish

379 parallel translation
Come on, lean in, will you?
Hadi, eğilir misin?
Lean in a little more.
Biraz daha eğilin.
Will you just give it a try and lean in?
Sadece biraz dikkatini verir ve dinler misin?
I told you not to lean in.
Ne zaman başlıyorum? Yeri gelmişken, perşembe günü benim için uygun değil.
Go on lean in.
Haydi, eğilin.
When the moment arrives, you kind of lean in a little.
O an geldiğinde birazcık eğilirsin.
Lean in a little further.
Biraz daha ışığa.
Now lean in and kiss her.
Şimdi onu okşa ve öp
Some silent. - Some lean in with cynical quips.
Kimi sessiz kimi iğneli sözler ediyor.
So I go lean into the little fucker... Stabbed it right in the heart.
Sonra küçük piçin üstüne eğildim... tam kalbinden bıçakladım.
And of course he takes this opportunity to lean in as close to me as possible.
Tabiki bu fırsatı kullandı ve bana olabildiği kadar yaklaştı
And for your lean in, please, Herr Schreck. Thank you.
Bir saniye uzanır mısınız Herr Schreck?
Lean your head against the one cool thing... left in this blasted furnace.
Başını, bu lanet çölde soğuk kalmış... tek şeye doğru uzat. Yapmayacak mısın?
Bror, dear, you mustn't lean back in your chair.
Bror canım, sandalyeni öyle sallamamalısın.
You'll find food and blankets in the lean-to.
Yiyecek ve battaniyelerde bulacaksın..
- Wife, squaw... I took the liberty of borrowing a few feet of rope off of that coil in the lean-to.
- Karım, Kızılderili karım... Özgürlüğümü kazanmak için birkaç feet ip kangalını onlara vermiştim.
I could lean on him, in school and out of it.
Ona güvenirdim, okulda ve her yerde.
Those people are in a lean and hungry mood.
Bu insanlar zayıf ve ruhsal olarak açlar.
It's so quiet, even in the daytime. You can lean back in the hay and feel like you're floating.
Sakinse... bu şekilde... samanların üzerine uzanırdık.
Lean on you and I'll fall in that big hole, someplace in Nevada!
Sana güvenirsem Nevada'da bir yerdeki o koca deliğe düşerim.
In attack and in defense Its steel sides lean out
# Hücümda ve savunmada Onun çelik kenarları sarkar #
Careful! It's dangerous to lean out of the window while the train is in motion.
Aman dikkat, pencereden sarkmak tehlikelidir.
In the morning, in the lean-to.
Sabah, ahırda.
Put the horses in the lean-to.
Atları oraya koy.
At 7.50 every morning Ken's trainer runs the 13,000 miles from his 2-room lean-to in Bangkok and gets him up.
Her sabah 7 : 50'de Ken'in koçu Bangkok'dan 20, 000 km. Koşup Ken'i kaldırmaya gelir.
Lotuses lean on each other in yearning
Nilüferler birbirine yaslanmış özlemle
In the far corner you'll find a shed. In the shed you'll find a ladder. Bring it back here and lean it up against the great window in the main room... so that you can break in on the upper landing - understanding?
Buraya getir ve ana odanın büyük penceresine doğru daya böylece üst kata giriş yapabilirsin, anladın mı?
A sauté of fat and lean given by four gourmand gourmets, epicures... for three young ladies in twelve courses.
Dört obur gurme ve lezzetçi tarafından, on iki derste üç genç bayana sunulan yağlı ve etsiz sote.
When they drag you off, I'll lean out and ask them if they wouldn't mind saying a little prayer as they dump you in some vacant lot next to the five other police officers and your sick, handcuffed friend.
Atladıktan sonra geri almamız için dua edip yalvarsan da seni duymayız ve sen orada ölen beş polis memuru ve hastalıklı, kelepçeli arkadaşına katılırsın.
Don't lean back too much, you get wrinkles in the back.
Geriye çok fazla yaslanma, sırtında kırışıklıklar oluşur.
After you circle, you stop on your mark stage left, lean forward in the saddle, face the audience, wave, greet them...
Gidelim. Döndükten sonra, sahnenin solunda duracaksın. ... öne doğru eğilecek, seyirciye dönüp onlara selam vereceksin.
At my age, sometimes you lean forward and suddenly your head is in another reality.
Benim yaşımda, bazen öne doğru eğilirsin ve aniden kendini başka bir gerçekliğin içinde bulursun.
Now, when I say go, you lean forward slowly and drop it right in the funnel.
Şimdi ben tamam deyince, yavaşça öne gel ve parayı delikten aşağı bırak.
You put your wrist into it, you lean forward, and you put a lot of weight in there.
Bileğini koy, öne doğru eğil,... ve baskı yap.
And be sure not to lean too far back on the seat in the outhouse... or let your testicles swing up under the wood.
Ve dışarıdaki koltukta çok fazla arkana yaslanma veya... testislerini ağaçların altında sallama.
Sometimes in our lives we all have pain we all have sorrow but if we are wise we know that there's always tomorrow lean on me when you're not strong and i'll be your friend?
Bazen hayatta hepimiz Acılar yaşar, sıkıntı çekeriz Eğer bilgili insanlarsak Biliriz ki hep bir yarın vardır Bana güven
This movie I'm making is not in the tradition of the great Max Ophüls or David Lean even.
Bu yaptığım film Max Ophuls'un, hatta David Lean'ın geleneğini temsil etmiyor.
- Because a lot of times I write in bed and I have to turn and lean on my elbow to make the pen work.
- Çünkü çoğu zaman yatakta yazarım ve kalemin yazmasını sağlamak için dirseğimin üstüne yaslanmak zorunda kalırım.
The stewardess could lean over and whisper in my ear :
Hostes eğilip kulağıma şöyle diyebilir :
Bernard, lean on in here and say a few words to the good people of Cicely, huh?
Bernard burada. Cicely'deki iyi insanlara bir kaç kelime buradan söylemek ister misin ha?
He met joanna making the lost man. He left my mother, who had stuck by him in the lean years.
Joanna ile The Lost Man'in setinde tanışmış,... ve onca yıl onu destekleyen annemi terk etmiş.
- It was a gift. - Because a lot of times I write in bed and I have to turn and lean on my elbow to make the pen work.
- Genelde yatakta birşeyler yazıyorum ve yazmak için dönmem gerekiyor.
You live in fresh air and eat lean meat.
Temiz havalı bir yerde oturuyorsun, ayrıca yağsız et yiyorsun.
There is no reason to lean on us or touch us in any way.
Bize yaslanıp dokunmanızı gerektirecek hiçbir sebep yok.
Wrangel Island bears are lucky to have... such rich pickings in this otherwise lean period.
Wrangel adası ayıları, aslında verimsiz olan bu dönemde yiyecek bulma konusunda şanslıdırlar.
We're going on a fascinating ride through the universe. So I advise you to lean back in your chairs and get comfortable.
Evrende büyüleyici bir yolculuk yapacağız,... o yüzden koltuklarınızı yatırıp rahatlamanızı istiyorum.
Lean in?
Yatmalı mıyım?
Then I gave him my very best lean-in-and-kiss-me-goodnight move.
Sonra ona en iyi "uzan ve beni öp" bakışımı attım.
I knew he wanted me, because during my lean-in-and-kiss-me-goodnight move I'd accidentally, on purpose felt his pop-up-and-say-hello.
Beni istediğini biliyordum çünkü "uzan ve beni öp" için ona yaklaşırken, yanlışlıkla, aslında bilerek ufaklığının kımıldadığını hissetmiştim.
In moments, the short stretch of coast is drenched - welcome relief for thirsty plants and lean rivers, but it is a disaster for a migrating pterosaur.
Kıyı sırılsıklam olduğunda - susamış bitkiler ferahlıyor tabi cılız ırmaklar da, fakat bu, göç eden bir pterosaur için felaket demek.
In honor of Andrea's departure instead of singing "Lean On Me" yet again we have our own version of Santa Cruz.
Herhalde bunu zaten biliyorsunuzdur. Andrea'nın gidişi şerefine yine Lean 0n Me'yi söylemek yerine... Santa Cruz'un bir uyarlamasını sahneleyeceğiz.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]