English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ L ] / Let her

Let her translate Turkish

31,861 parallel translation
Don't let her get away!
Kaçmasına izin verme!
Don't let her go!
Gitmesine izin vermeyin!
- How could you let her go?
- Nasıl gitmesine izin verebilirsin?
Hey, hey, let her go!
- Hey, hey, bırakın gitsin!
Let her go!
- Bırakın gitsin!
Just... don't let her watch TV.
Sadece televizyon izlemesine müsaade etmeyin yeter.
I can't let her be blindsided on live TV.
Daha hızlı gidemez misin? Canlı yayında hazırlıksız yakalanmasına izin veremem.
You can let her in.
İçeri alabilirsin.
I think you should let her sleep.
Bence uyumasına izin vermelisin.
But don't let her out of your sight.
Ama gözünün önünden ayırma.
Let her go!
Bırak onu.
- Hey, hey, hey, hey! - Let her go!
Bırak onu!
Just let her go.
Bırakın gitsin.
- Just let her go.
- Bırakın gitsin.
- Let her go.
- Bırakın gitsin.
Should I let her stay?
Kalsın mı?
No, I should let her stay?
O halde burada kalmaya devam mı etmeli?
Or no, I shouldn't let her stay because she doesn't belong here?
Ya da buraya ait olmadığı için göndereyim mi?
Or no, I shouldn't let her stay even though she does belong here?
Yoksa buraya ait olsa bile göndereyim mi? Hangisi?
Trevor, for decency's sake, let her have some good-byes.
Trevor Tanrı aşkına bırak da bari arkadaşlarıyla vedalaşsın.
[in German] You let her off the hook. Hatha? What's that about?
Onu kurtardın.
Don't let her fix you up with any blind dates while you're here.
Buradayken sana randevu falan ayarlamasına izin verme.
Let's give her some space, folks!
Bu kıza biraz alan açın, millet!
I mean Ms. Grant would've never let that arrogant trash talking little man - hijack her meeting.
Bayan Grant o boşboğaz kibirli herifin toplantısını gaspetmesine izin vermezdi.
Let's see if this baby still has some life in her.
Bakalım bu bebeğin halen hayatında bir hayatı var mı diye bakalım.
Let's how her, gang.
Nasıl söylendiğini gösterelim.
Please, you're gonna let him try and flip her?
Lütfen, onun kızla konuşup uğraşmasına izin mi vereceksin?
I'd never raise my voice, let alone my hand to her.
Sesimi asla yükseltmedim, elimi kaldırmadım.
Catching this killer is my number one priority. Which is why I urge the public to let us focus our resources, and stop calling 911 every time you hear a bell ring.
Bu yüzden halkımızdan, kaynaklarımızı verimli kullanmamıza izin verip her zil sesi duyduklarında 911'i aramamalarını istiyoruz.
She needs help, and I ´ m trying to find a way to let you keep helping her. and I ´ m trying to find a way to let you keep helping her.
Yardıma ihtiyacı var ve senin ona yardım etmeye devam edebilmen için bir yol bulacağım.
let's work together to shut her down.
Bu yüzden onu engellemek için beraber çalışalım.
All right, let me call Cutter and cover. I'll tell her we don't have any news yet.
Pekala, Cutter'ı arayıp yeni bir gelişme olmadığını söyleyeyim.
It's best to let your father take the fall for everything.
Her şeyin suçunu babana yüklemek en iyisi.
It seemed better to let it all die with him.
Her şeyin onunla birlikte ölmesine izin vermek, en iyisi gibi göründü.
I'll find Christina, and I'll convince her to let you be a part of your child's life.
Christina'yı bulur, çocuğunun hayatında olmana izin vermesi için onu ikna ederim.
You won't even let me see her anymore.
Artık annemi görmeme de izin vermeyeceksiniz.
- Well, let me talk to her.
- Onunla konuşmama izin ver.
Let's figure it out,'cause so far today, every member of my team has been targeted by assassins.
Bu içi çözelim çünkü bugün ekibimin her üyesine suikast girişiminde bulunuldu.
Let's just call her Old Lady Acquaintance.
Ona yaşlı tanışımız diyelim.
- Let me hold her.
- Ben tutayım.
All right, come on, let's get her.
Tamam, hadi gidip kardeşinizi alalım.
What were you doing in the drug store? Let me check her purse.
bırak çantasını kontrol edelim.
Let her go!
bırak gitsin!
Let's split up and find her.
Hadi ayrılalım ve bulalım onu.
We'll always fight for you, and with you, if you let us.
Eğer izin verirsen, her zaman seninle ve senin için mücadele ederiz.
Let's call her...
Onun ismi...
Okay, let's start with her.
Tamam. Onunla başlayalım.
Let me at her.
Onu bana bırak.
- So let's go and see her now.
O zaman şimdi gidip görelim.
Let's see if the Quaker sex queen can ID him from what she saw of the break-in at her cafe.
Bakalım Quaker seks kraliçesi, kafesine geldiğinde gördüğü kadarıyla onu hatırlayabilecek mi?
Don't let Crowley see him or it's over.
Durdur onu. Crowley onu görmesin yoksa her şey biter.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]