English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ L ] / Let her alone

Let her alone translate Turkish

389 parallel translation
- [Man # 1] Let her alone.
[Man # 1] Rahat bırakın onu..
Let her alone.
Rahat bırak.
Seen Mae? Oh, let her alone for a minute.
- Karımı gördün mü?
Let her alone, will you, buddy.
Onu rahat bırak ahbap.
Let her alone.
Onu rahat bırak!
Let her alone.
Onu rahat bırak.
- Let her alone.
- Bırak onu yalnız bırak.
- Let her alone.
- Onu rahat bırakın.
- Let her alone.
- Bırakın onu.
- Let her alone!
- Bırakın onu!
Let her alone!
Bırakın onu!
Let her alone.
Bırakın onu.
- Ski, let her alone!
- Ski onu rahat bırak!
Let her alone.
Rahat bırakın onu.
Giving her any further opportunity to expose herself. Let her alone.
Ona, foyasını meydana çıkaracak daha fazla fırsat vermeyi.
Why not let her alone, old sport?
Neden onu rahat bırakmıyorsun, yaşlı tilki?
- I think you should let me see her alone.
- Yalnız görüşmeme izin ver.
Let me have a few minutes alone with her.
Bırak başbaşa konuşayım onunla.
Them she lived with would have killed her for a hat pin, let alone a hat.
Beraber yaşadığı kişiler bırakın şapkayı saç tokası için bile onu öldürürlerdi.
I won't let her live alone.
Onun tek başına yaşamasına izin veremem.
If I let you alone, you'd give them chicken... and tuck them in with quilts.
Sana kalsa, her öğün tavuk verir geceleri de üstlerini örtersin.
Farrell wouldn't let her come in here alone.
Farrell buraya yanlız gelmesine müsaade etmez.
The police are satisfied to let me alone, but you're still hot on my neck as always.
Polis tatmin olup peşimi bıraktı... ama sen her zamanki gibi ensemdesin.
She was so alone and abandoned I took pity on her... and I offered to let her live with me.
Çok yalnız ve terk edilmişti. Ona acıdım... ve benimle yaşamasını teklif ettim.
The empress absolutely refuses to see you, let alone her.
Çariçe seni görmeyi kesinlikle reddediyor, rahatsız edilmeyecek.
Please! Her Highness cannot hear your questions, let alone answer them.
Ekselansları sorularınızı duyamıyor, izin verin cevaplasın.
Will you let me talk to her alone for a few minutes?
- Yalnız konuşmamıza izin verir misiniz?
Oh, she wouldn't breathe a word to her closest friend, let alone a stranger.
En yakın ardaşına bile tek söz etmez. Bırak bir yabancıya etmesini.
Let her have a few moments alone.
Onu biraz yalnız bırakalım.
She chose to let her husband die alone.
Kocasının yalnız başına ölmesine izin vermeyi seçti.
The German battleship has survived the heaviest guns and ships in the British Navy, and the gloomy speculation now is that the British Navy may have trouble finding her, let alone destroying her.
Alman savaş gemisi İngiliz donanmasının en güçlü gemi... ve silahlarından kurtulmayı başarmış gözüküyor... Bir spekülasyona göre İngiliz donanması onu bulmakta ve... tek başına dolaştığı bu sularda onu yok etmekte birtakım... güçlükler yaşamaktadır.
As you can see, the president of Guangdong province, chief of security and directors of every department are on the list let alone the rich and powerful families in Hainan
Gördüğünüz gibi, Guangdong Eyaletinin başkanı, güvenlik ve her bölümün yönetim başkanlığının listesinde olan, Hainan'ın zengin ve güçlü ailelerinden birisinin üyesidir.
And you let her go out in the channel with him alone.
Tek başlarına boğaza açılmalarını onayladın.
You can't let her go alone.
Yalnız gitmesine izin veremezsin.
Them she lived with would have killed her for a hatpin, let alone a hat.
Onunla birlikte yaşayanlar, şapkayı bırakın bir şapka iğnesi için bile onu öldürürdü.
You can't let her face this journey, that dragon alone! "
"Bu yola çıkmasına, o ejderhayla karşılaşmasına müsaade edemezsiniz!"
Let her come, I wouldn't want to stay here alone.
O da gelsin, yalnız kalmasını istemiyorum.
When you make a bet you're supposed to play it fair and I had every right to... call the Gauls, and I'll prove to you that my Egyptians can still build a beautiful... palaces, and I insist that the Roman leave the builders alone and let me tell you...
Bir bahse girdiğinde dürüst oynamalısın, ayrıca Galyalıları çağırmak için her türlü... hakkım da var, ve sana Mısırlılar'ın hala güzel saraylar yapabileceğini... kanıtlayacağım, Romalı'ların İnşaatçıları rahat bırakmalarını konusunda ısrar ediyorum, Ayrıca söylemeliyim ki...
You let me speak to her alone.
Onunla yalnız konuşayım, izin ver.
I can't let her go alone.
Yalnız gitmesine izin veremem.
Because of a prejudice against me, she won't let me approach her alone. But with your assistance I am counting on...
Bana karşı önyargısı sebebiyle, kendisini görmeme izin vermeyecektir.
Suppose I leave one man alone, I don't arrest him, don't bother him, but let him suspect that I know everything and am watching him day and night, then he will break, and will come himself.
Düşünün ki bir insanı rahat bırakıyorum, tutuklamıyorum, rahatsız etmiyorum ancak her şeyi bildiğimden haberi olmasını sağlıyorum... Gece gündüz gözetleye gözetleye sonunda dayanamıyor ve kendiliğinden gelip teslim oluyor.
Go to her, don't let her be alone
Onun yanına git. Yalnız kalmasına izin verme.
Do you let her go alone?
Yalnız gitmesine izin veriyor musun?
And I wouldn't waste my bullet on her, let alone my seed.
Dölüm şurada dursun, kurşunlarımı bile heba etmem ona.
'Cause that's all I wanted of her, is to let me alone.
Çünkü οndan tek istediğim beni rahat bιrakmasιydι.
Let her alone.
- Rahat bırakın onu
After that, my own rule is to let everything alone.
Ayrıca, benim kuralım, her şeyi tadında bırakmaktır.
"After that, my rule is to let everything alone."
"Ayrıca, benim kuralım, her şeyi tadında bırakmaktır."
The alcohol and barbiturates would have killed her in bed, let alone at the wheel of a car.
Arabayı bırak, alkol ve barbitüratlar onu yatağında da öldürebilirdi.
Let her be all alone.
Yapayalnız kalacak.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]