Like i translate Turkish
396,755 parallel translation
But I feel like if I just make those noises... then they will understand that I feel bad.
Ama sadece o sesleri çıkarırsam... kendimi kötü hissettiğimi anlarlar diye düşünüyorum.
Mary, I know it looks like I'm checking my e-mail, but I'm listening, go ahead.
Mary, postalarıma bakıyor gibi göründüğümü biliyorum, ama seni dinliyorum, devam et.
He means well, and I love him, but sometimes I feel like I'm living with a James Bond villain.
İyi biri ve onu seviyorum, ama bazen James Bond'daki kötü adamla yaşıyor gibi hissediyorum.
And I've got an idea, but Paige and Happy might not like it.
Ve bir fikrim var fakat Happy ve Paige sevmeyebilir.
Looks like I'm not alone anymore.
Anlaşılan artık yalnız değilim.
I feel like I could die.
Ölebilecekmişim gibi hissediyorum.
Like I shot my daughter.
Sanki kızımı vurmuş gibi.
I mean, they didn't say anything, but I just kind of felt like I was being a weird third wheel.
Yani bir şey demediler ama aralarında alakaya maydanoz gibi hissettim.
Kids are always better at video games. Well, I don't like it.
- Çocuklar video oyunlarında her zaman daha iyidirler.
I don't like it after sex, and I don't like it now.
Bundan ne şimdi ne de seksten sonra hoşlanıyorum.
I'm, like, "No, you don't."
"Hayır, gerekmiyor." dedim.
I'm, like, " I can tell you what day it died.
"Size öldüğü günü söyleyebilirim."
And with my eyes, you know, like, woman-to-woman, I was, like, " That is exactly right.
Ben de gözlerimle, kadın kadına, dedim ki : "Kesinlikle öyle."
I mean, are we talking one of those hedges shaped like an elephant or something?
Yani, şimdi bahsettiğimiz şu çitler fil ya da onun gibi şekilde olanlar mı?
And so, tonight, I would like to make amends to any woman that might have been hurt because I was too scared to say anything.
Ve bu yüzden, bu gece, zarar görmüş olabilecek herhangi bir kadından özür dilemek istiyorum. Çünkü bir şey söylemekten çok korkmuştum.
Maybe I can't change the past, but from now on, I am... going to speak out, shout out, and shine a light down that can be seen from frickin'outer space, if it'll keep something like this from happening to anyone else.
Belki geçmişi değiştiremem ama şu andan itibaren, konuşacağım, bağıracağım ve bu böyle bir şeyin başkasına olmasını engellerse bu lanet uzaydan bile görülebilen bir ışık parıltısı olur.
I never dreamed I'd marry a babe like you, I...
Senin gibi bir güzelle evleneceğim aklımın ucuna gelmezdi.
I don't like to deal in hypotheticals.
Farazi olaylarla ilgilenmeyi sevmem.
While the rest of the team finishes in the control room, I'd like to present you with this, The Cape of Windsor.
Diğerleri kontrol odasındaki işini bitirirken ben de sana bunu vermek isterim Windsor Pelerini.
My roundtable and I would like to invite you to be knighted into our clan.
Yuvarlak masa arkadaşlarım ve ben seni klanımızda şövalyelik nişanı almak üzere katılmaya davet etmek istiyoruz.
I like you just fine.
Seni gayet seviyorum.
I like calla lilies.
Gelinçiçeklerini severim.
You're like the first non-genius I could ever stand.
Katlanabildiğim ilk dahi olmayan kişisin.
Since we'll be on more solid footing in a few minutes, I'd like to say something to you.
Madem bir kaç dakika sonra daha sağlam bir zemine basacağız sana birkaç şey söylemek istiyorum.
Yeah, I don't like that idea.
- Evet, bu fikri pek sevmedim.
I haven't fired a rifle like this in ten years.
Bunun gibi bir tüfek kullanmayalı on yıl oldu.
Walt, I think I know what you're thinking and I don't like what I think you're thinking.
Walt, aklından geçeni biliyorum ve aklından geçen hiç hoşuma gitmedi.
Like, I could lend you a hand.
Sana el verebilirim.
I'd like to roll again, if you don't mind.
Sakıncası yoksa tekrar zar atmak istiyorum.
With all we've been through lately, I just never thought we'd get a moment like this.
Tüm atlattıklarımızdan sonra böyle bir ânı yaşayacağımızı hiç düşünememiştim.
But I've spent centuries collecting orphans just like you.
Ama ben senin gibi yetimleri toplayarak yüzyıllar geçirdim.
Not that I'd expect a pirate like you to understand.
Senin gibi bir korsanın anlamasını beklemiyorum.
I used to go to sleep to the sounds of misery like that every night in the mines.
Madenlerdeyken her gece bunun gibi çaresizlik seslerini duyarak uyurdum.
She just reminded me what it was like to feel something I haven't felt in a really long time.
O sadece uzun zamandır hissetmediğim bir şeyi hissetmenin nasıl bir şey olduğunu hatırlattı.
I can talk for now, but we've got to move quickly, because the brain works like a pinball machine.
Şu an konuşabiliyorum, ama çok hızlı hareket etmeliyiz, beynim bir pinball makinesi gibi çalışıyor.
I feel like shooting our way into the facility and getting him out.
Sanki tesise zorla girip... onu çıkarmalıyız gibi geliyor.
Whatever Jackson encountered beyond the wall, it's like nothing I've ever seen.
Jackson'ın duvarın ötesinde karşılaştığı her ne boksa daha önce gördüklerime hiç benzemiyor.
I don't know what that is, but this seems like a good time to get out of here.
Neler olduğunu bilmiyorum ama buradan çıkmak için iyi bir zamanmış gibi.
If real dogs gave me buttons, I'd like them, too.
Gerçek köpekler bana düğme verirse, onlarla da seve seve fotoğraf çekinirim.
Very well, but, uh, if you don't mind, I'd still like to pause for effect.
Pekâlâ ama kusura bakmazsan, etki etmesi için duraklamak istiyorum.
You know, I like harp lessons, but I'm thinking of switching to elevator repair lessons.
Biliyorsun, arp öğrenmeyi seviyorum. Ama asansör tamirini öğrensem daha iyi olacak.
I'd still like to know who Jerry is.
Hâlâ Jerry'nin kim olduğunu öğrenmek istiyorum.
I don't want to sound like a jealous baby.
Hoşuna gitmiyorsa derdini anlatırsın.
Okay, well, maybe I'm just feeling like something's bothering you.
Tamam bak, canını sıkan bir şey varmış gibi geliyor.
I mean, I-I go like this, she thinks I'm gone. Then magically I'm back.
Böyle yapınca gittiğimi ve sonra sihirli bir şekilde geri geldiğimi sanıyor.
I don't like when you imitate me.
Beni taklit etmen hoşuma gitmiyor.
I'd like to apologize for my insensitive comment earlier.
Daha önceki düşüncesiz sözlerim için sizden özür dilerim.
I told her if day care is anything like prison, find the biggest baby and knock him out.
Eğer günlük bakım hapishane gibiyse en büyük bebeği bulup yere sermesini söyledim.
I drive you to work every day, my brain must look like the Hulk.
Her gün seni işe götürdüğüme göre beynim Hulk'a benziyor olmalı.
Yeah, it seemed daunting at first, but then I realized, it's like the chemistry set I had as a kid.
Evet, ilk başta korkutucu gözüküyordu ama sonradan fark ettim ki çocukluğumda sahip olduğum kimya setine benziyor.
And I'd like to think Howie wouldn't take a job I was uncomfortable with.
Ve Howie'nin, rahatsız olduğum bir işe girmeyeceğini düşünüyorum.
like i said 2538
like i told you 172
like i care 29
like it or not 353
like it never happened 30
like it was yesterday 28
like it 260
like it was nothing 23
like it's 21
like in the movies 43
like i told you 172
like i care 29
like it or not 353
like it never happened 30
like it was yesterday 28
like it 260
like it was nothing 23
like it's 21
like in the movies 43