English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ L ] / Like i was saying

Like i was saying translate Turkish

482 parallel translation
Like I was saying, I got...
Dediğim gibi, sana...
Like I was saying, I got something here.
Dediğim gibi, bir hediyem var.
Just like I was saying, baby, that rumba.
Dediğim gibi bebeğim, şu rumba.
Professor, so it was like I was saying we'll just stay together until we reach the San Juan River.
Profesör, daha önce de dediğim gibi San Juan Nehri'ne varana dek birbirimizden ayrılmayacağız.
Like I was saying, we've got the best sergeant, the best outfit and the best colonel in the Marine Corps.
Dediğim gibi, en iyi çavuş, en iyi takım ve Askeri Birlik'teki en iyi albay bizde.
Like I was saying, Mike, you gotta let the people know I'm here.
Dediğim gibi Mike, burada olduğumu duyurman lazım.
Like I was saying, what I really wanna do is modeling.
Şey diyordum... Gerçekte yapmak istediğim iş modellik.
Like I was saying, I'm in this joint on 61 st and I think I got lucky.
Dediğim gibi 61.Caddedeki şu bardayım ve sanırım şansım yaver gitti.
Anyway, like I was saying, old Mr. Rutland, that's Mark's father, they say he's never even been inside this place.
Her neyse, dediğim gibi, Mark'ın babası yaşlı Bay Rutland'ın buraya asla gelmediğini söylüyorlar.
And... well, like I was saying... this could be a movie script.
Doğru, dediğim gibi... bu bir filme senaryo olabilir.
Just like I was saying earlier :
Daha önce dediğim gibi.
Like I was saying, in April, in Albuquerque... four :
Dediğim gibi, Nisanda, Albuquerque'de : dört
You know, I used to go to church and shit, like I was saying... but black people know God personally. Any wino you meet know God... right?
Dediğim gibi, kiliseye falan giderdim... ama zenciler Τanrι'yι şahsen tanιrlar.
Like I was saying before on the way over here, fighting used to be tops with me, but no more.
Gelirken söylediğim gibi, dövüş benim için çok önemliydi, artık değil.
Yeah, well, like I was saying, Kermit, if the bear goes, the Gonzo goes.
Evet, dediğim gibi Kermit, ayı giderse, Gonzo da gider.
Like I was saying before about goin to New York.
Daha önce de söylediğim gibi, New York'a filan gitmek konusunda.
So, like I was saying : a long time ago in one very plasticine country... hold on, don't go anywhere, Okay?
Bu sefer gerçekten anlatıyorum. Çok çok uzun zaman önce, bir oyun hamuru ülkesinde - Bekle, sakın kaybolma, tamam mı?
So, like I was saying,
Dediğim gibi
ANYWAY, LIKE I WAS SAYING
Neyse, söylediğim gibi.
Oh, I'm sure it doesn't make a difference at all, but, you see, uh, like I was saying earlier, see that's the kind of loose end that, uh, I got to tie up, those tiny little things.
Bir fark yaratmayacağına eminim ama daha önce de söylediğim gibi bu, bir yerlere bağlamak zorunda olduğum açık uçlardan biri işte.
Anyway, like I was saying, this housewife...
Herneyse, dediğim gibi, bu evhanımı...
Like I was saying - I mean.
Şey diyordum bize kötü davranıldı bazı insanlar tarafından... şey, tanrılar, demek istedim.
- Yeah, yeah, like I was saying, anytime.
- Tabi olur dediğim gibi, her zaman.
- Like I was saying, that man is nasty!
- Dediğim gibi, herif hiç hoş değildi.
Like I was saying, if we took that cash and stuck it in a savings account we'd be making $ 23 million a month in interest.
Söylediğim gibi, bu nakit parayı alır ve bir hesapta tutarsak... ayda 23 milyonluk bir kazancımız olur.
- Hey. - Like I was saying... how can we say that we're equal...
Demin de söylediğim gibi beyaz insanlardan iş dileniyorsak, onlarla...
Like I was saying, we're not equal until we have the same amount...
Dediğim gibi, onlarla aynı haklara...
But, Peg, anyway, like I was saying, man, I got good news.
Her neyse Peg, dediğim gibi, iyi haberlerim var.
Anyway, like I was saying, shrimp is the fruit of the sea.
Neyse, dediğim gibi, karides, denizin meyvesidir.
Anyway, like I was saying, I had a lot of company.
Neyse, dediğim gibi, bana eşlik eden çok insan vardı.
- I was saying, Timmy's just like you obstinate, jealous, but adorable.
- Diyordum ki, Timmy tıpkı senin gibi dik kafalı, kıskanç ama çok sevimli.
I was saying, I'd like you to have those ashes, understand?
Diyordum ki o külleri saklamanı istiyorum, anlıyor musun?
I was only saying I like you very much.
Sizden hoşlandığımı söylüyordum sadece.
Now... as I was saying, I would like you to do me a favour. I have secured a piece of lace.
Aklıma gelmişken, bana bir iyilik yapmak istermisin?
As I was saying, the protagonist had a Catholic upbringing, like all of us, for that matter.
Dediğim gibi, kahramanım Katolik olarak yetiştirilmiş, bizim gibi, bu nedenle...
I was saying to the wife, we did the right thing having him put down like that.
Karısına, ona yaptığımızın doğru olduğunu söylüyordum. - Ne?
thank you... as I was saying I'd like to talk about some of those bills.
Ben teşekkür ederim. O faturaların bazıları hakkında konuşmamız gerek.
I'm not saying the Battle of Berlin was a defeat or anything like a defeat.
Berlin Savaşı'nın bir mağlubiyet ya da mağlubiyet benzeri bir şey olduğunu söylemiyorum.
As I was saying, morals are subject to change like laws.
Dediğim gibi, etik değerler, yasalar gibi değişmek zorundalar.
Found her in here. As I was just saying, Polly, my wife would like a word with you about a slightly delicate matter.
Az önce dediğim gibi Polly, eşim biraz hassas bir konuda... birşey soracak.
I was saying, what I like best about trees... is that, on a moonlit night you can lie under them... with the leaves gently blowing...
Ağaçlar hakkında diyordum ki, en çok hoşuma giden tarafı mehtaplı bir gecede yatarken yapraklar hışırdıyor...
I guess I used to like imagining what it was you were saying, Mother.
Doğru ama benimde kendime göre bir çizgim var ve sen hep bana ne derdin, anne?
- I think I was saying something like... "What are you talking about?"
- "Neden söz ediyorsun?" gibi şeylerden bahsediyordum.
- Oh, I knew this was a terrible idea. - What are you saying? You don't like the postmodern fantasy look?
- Bunun korkunç bir fikir olduğunu biliyordum.Postmodern bir fantazi istemiyor musun?
I mean, I was not surprised if they were in a different mood and... and, uh, exhibited a lot of humor, like saying, "Good morning, Madam,"
Farklı havalara girdiklerinde ve şakacı görünmeye çalıştıklarında şaşırmazdım. Öyle ki : "Günaydın, bayan!" "Lütfen dışarı yürüyebilir misiniz?"
'Cause I'm younger, you know, and just like ABCB's Master was saying I'm afraid that maybe I can't possibly know how hard it is for you right now...
Şeyy... seni mutlu etmek için gözyaşları nedir bilmezdim yapabileceğim... başka bir şey var mı... diye merak ediyordum fakat yoğun biçimde yaşamak istiyorum. Senden küçük olduğum için, bir de ABCB'deki Usta demişti ya büyük ihtimalle senin nasıl bir dönemden...
Well, like your father was saying Audry, I'm a commercial photographer.
Babanın dediği gibi reklam fotoğrafçısıyım.
I thought that was really sweet... her not saying anything about me crying like a big baby.
Koca bir bebek gibi ağlamam konusunda bir şey söylememesi bana çok hoş gelmişti.
Yes, as I was saying, I would like to establish the whereabouts... of Mr. Wesley Corman the night before last.
Evet, dediğim gibi, dünden önceki gece Bay Wesley Corman'ın nerede olduğunu saptamak istiyorum. O burada idi.
I was saying I've yet to meet a writer who could change water into wine... and we have a tendency to treat them like that.
Diyordum ki şarabı suya çevirebilen bir yazarla daha karsılaşmadım... ve bizde onlara öyleymiş gibi davranma eğilimi var.
You understand, I knew Harry was lying, saying this wasn't any good but holding on to it like, man, you'd have to break his fingers to get it away from him.
Harry'nin yalan söylediğini biliyordum. Bunun iyi olmadığını söylemişti ama bunu elinden almak için parmaklarını kırmam gerekecek. - Çok komik.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]