English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ L ] / Lost it

Lost it translate Turkish

9,898 parallel translation
I stole his foot cream, but then I lost it.
Mantar kremini çaldım ama kaybettim.
I really would have lost it.
Gerçekten aklımı kaçırırdım.
Lost it in Brooklyn Heights fighting them rebels, and killed me many an American.
Brooklyn Heights'a isyancılarla savaşırken kaybettim ama birçok Amerikan öldürdüm.
( GRUNTS ) Have you totally lost it? ( RUMBLING )
Kafayı mı yedin sen?
I'm sorry I lost it back there.
Oradaki davranışlarım için üzgünüm.
... Now I lost it all.
Ama şimdi her şeyi kaybettim.
I lost it. All we have to do is focus on debunking the D.U.I., and everything else will fall away.
Yapmamız gereken şey, alkollü araç kullanma konusundaki kirli çamaşırları dökmek sonra diğer her şey hallolur.
He lost it.
Ve daha sonra çıldırdı.
We lost it.
Onu kaybettik.
I lost it!
Ohh!
"It's someone we worked with who lost it."
"Bizim çalışanlarımızdan biri kaybetmiş".
You've lost it, Gaitonde.
Kaybettin, Gaitonde.
You lost it.
Kendini kaybettin.
It is so easy to get lost in the craziness of it all.
Tüm bu çılgınlığın içinde bunları kaybetmek çok kolay.
It was late, and he looked like he might have been lost.
Saat geçti ve kaybolmuş gibi gözüküyordu.
He's lost his way, and I need to get my company back before he destroys it, or destroys my family.
Yolunu kaybetti, ve O şirketi yada ailemi... mahvetmeden önce, oğullarım için geri almalıyım.
- It breaks my heart to see anybody so unhappy, so lost.
- It o kadar mutsuz kimseyi, bu yüzden kayıp görmek kalbimi kırıyor.
It's mighty damn impressive for someone who's lost all their memories.
Yani hafızasını kaybetmiş birine göre inanılmazdı.
Look, we may have lost our memories, but I think it's pretty safe to say that we didn't lose our personalities.
Bak, hafızalarımızı kaybetmiş olabiliriz ama sanırım bunu söylemek oldukça güvenli, karakterimizi kaybetmedik.
Though, if it was up to me, you would've lost a few fingers.
Ama bana kalsaydı birkaç parmağını kaybederdin.
It must have got lost in translation.
Çevirirken yanlış anlamış olmalısınız.
Then it must have got lost in the shuffle before it reached my desk.
O hâlde, masama ulaşmadan önce, karışıklıkta kaybolmuş olmalı.
He lost control at an early age, and he's desperate to regain it.
Küçük yaşta kontrolü kaybetmiş ve şimdi yeniden kazanmak istiyor.
It just got lost in translation.
- Arada kaynamış işte.
It's no longer lost.
Artık kayıp değil.
Well, what is it? We lost two brothers yesterday.
Sorun ne?
If I refuse to do this, I will be killed, and a new man will gleefully do it instead. And you'll be lost, too.
Eğer bunu yapmayı reddedersem öldürülürüm ve buna karşılık yeni birisi bunu güle oynaya yapar.
I thought I lost it!
Kayboldu sandım!
Our cause is lost, damn it.
Davamızı kaybettik.
Our cause is lost, damn it.
Davamız kaybolur, kahretsin.
- It's a lost cause.
- Bu bir kayıp nedenidir.
It's not like we lost our country either.
Ülkemizi kaybetmiş falan da değiliz.
Face it, Elka, you've lost.
Kabullen artık Elka.
You get lost once, they never let you forget it.
Bir kere kaybolduk diye ha bire başımıza kakıp duruyorlar.
I ran after her, but I lost her when she turned into that big building on the corner, which means I now know where she works, which means it's only a matter of time before we meet face to face.
Peşinden gittim ama köşedeki büyük binaya dönünce kaybettim. Bu da artık çalıştığı yeri bildiğim anlamına gelir. Bu da yüz yüze tanışmamızın an meselesi olduğu anlamına gelir.
She knows I've lost the joy of it, yes.
Artık çok keyifle yapmadığımı biliyor sadece.
I don't know why that next fetus wouldn't turn into you, or me, and what would be lost to the world if it were to be aborted.
Bir sonraki fetüs neden bir sen olabilme şansına sahip olamıyor. Ya da ben. Bunca kürtajla dünyanın kaybettiklerini bir düşün.
You're too lost to see it, but I can see it.
Bunu göremeyecek kadar kafan karışık ama ben görebiliyorum.
It isn't a question of what we've lost, it's a question of what we've been given...
Mesele kaybettiklerimiz değil, mesele bize verilenler.
But it applies to you as well, for all you go through, the things you have to handle, the people you've lost.
Bu herkes gibi zor şeyler atlatanlar için de geçerli. Üstesinden gelmek zorunda olduğumuz şeyler. Kaybettiğiniz insanlar.
It's nicer than the one I lost.
- Kaybettiğimden daha iyi.
I think they know about it because you lost 200 pounds over Spring break.
Bence bunu bilmelerinin sebebi bir bahar tatilinde yaklaşık 90 kilo vermiş olman.
You don't know it because we've lost touch with our past.
Onu tanımıyorsunuz çünkü mazimizle irtibatı kopardık.
Then it's lost.
Kaybolmuştur.
I don't even know how long, but in my mind it took a fucking long time, that's how lost I was.
Ne kadar sürdü bilmiyorum bile, ama aklımda uzun zaman aldı, o kadar kaybolmuştum.
Ooh, ooh, ooh! What if we put him in a drug-induced coma and when he wakes up, we'll tell him it's 10 years later - and that he lost his apartment?
İlaca bağlı komaya sokup uyanınca ona aradan 10 yıl geçtiğini ve evini kaybettiğini söyleyelim mi?
We've never lost a patient from Theale on my watch, sure as hell not going to lose one now! 'The roads to the state-of-the-art hospital on the'other side of town were littered with abandoned cars. 'But Hammond and I had decided to get there as fast as possible,'even if it meant incurring a few ten-second penalties.'
Benim gözetimimde hiç kimseyi kaybetmeyeceğiz,'Hastaneye giden yollar... terkedilmiş arabalarla kaplanmıştı.''ama Hammond'la ben olabildiğince çabuk varmaya karar verdik,'her ne çarpışma başına 10 saniye kaybımız varsa da.'
He probably just lost his phone and some random lady found it.
Telefonunu kaybetmiş olabilir. Yoldan geçen bir kadın bulmuştur.
Because it's been a few minutes and I'm worried that I lost them and, I don't know,
- Çünkü birkaç dakikadır arıyorum. Kaybetme endişesi hakim. Ne bileyim.
I mean, it's like... it's like when I, uh, lost Louis for two hours at the mall.
Alışveriş merkezinde 2 saatliğine Louis'i kaybettiğim gibi yani.
Just leave it for lost and found.
Kayıp eşyalara bırakacaktım.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]