English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ M ] / Mean it

Mean it translate Turkish

58,313 parallel translation
If it was made there, it doesn't mean it was bought round here.
Burada yapılmış olması illa ki buradan alındığı anlamına gelmez.
I mean it.
Ciddiyim.
He didn't mean it as a joke.
Alay etmek için söylemedi.
But as with so many unfortunate events in life, just because you don't understand it, doesn't mean it isn't so.
Ancak hayatta başımıza gelen birçok talihsiz olay gibi, bir şeye anlam verememeniz, gerçekleşmediği anlamına gelmez.
I mean it, by the way. What?
- Ciddiyim bu arada.
I mean it, Lucille.
Ciddiyim Lucille.
And it ain't gonna be the guy with the accent, if you know what I mean.
Ve bu aksanlı eleman olmayacak ne dediğimi anladın mı?
I mean, would it kill you to order pancakes? Once?
Bir kere krep sipariş etsen ölür müsün?
I mean, it's just a theory, but...
Yani bu bir teori ama...
I mean, think about it.
Bir düşün.
Seriously, I mean up until now, if Cass messed up, if he did something wrong, but he thought it was for the right reasons, I got it.
Gerçekten şimdiye kadar Cass işleri batırdığında ya da yanlış bir şey yaptığında bunu iyi bir nedenden yapıyordu.
I mean, it's delusional.
Yani bu hayali bir şey.
I mean, it wasn't perfect, but still, we had'em.
Kusursuz değildi ama yine de onlar yanımızdaydı.
You say that like it's supposed to mean something to me, but... Naw.
Bunu bana bir şey ifade edecek gibi söylüyorsun ama yok.
I mean, it's pretty impressive, right?
Demek istediğim, oldukça etkileyici,
Do you know what it might mean?
Neyden bahsediyordur?
I mean, when's it gonna end?
- Ne zaman bitecek bu?
I mean, there was... It was my daughter who set me up.
- Bunu kızım ayarlamıştı.
I think it'd be better if you just told us what the text was supposed to mean.
Mesajla neyi kastettiğinizi siz söylerseniz işimizi kolaylaştırırsınız.
What does it mean? For him?
İyi de bu ne anlama geliyor?
I mean, you could say being a mom is a job, but not the way I do it!
Annelik de bir iş denebilir ama benim yaptığım sayılmaz.
What did it mean, the tongue?
Orada ki neydi öyle, dil olayı?
- It is another to listen to the advice of a consultant. And in my important actual consulting expertise business, the phrase "closest living relative" can mean only one thing...
Benim mühim, gerçek, uzman danışmanlık hizmeti tecrübelerime göre
Does that mean what I think it means?
Bu, düşündüğüm anlama mı geliyor?
Oh, um... - I mean. I think it's...
- Yani sanırım...
I mean, it doesn't make sense, unless MacLeish... Wanted him silenced.
Hiç mantıklı gelmiyor, tabii MacLeish susmasını istemediyse.
Nothing, I mean, it's, it's nice and all, but...
İyi, hoş ama...
I mean, it's in the way they sing it, It makes you shudder and shake. Right down to your toes.
Şarkıyı söyleyişleri insanı tir tir titretiyor.
I mean, why the hell is it - 40 percent more than the PERC?
Neden Perc'ten yüzde 40 daha pahalı olduğunu soruyorum.
If they haven't pressed charges, then it's mean his case is weak.
Şikayet etmedilerse, dava zayıf demektir.
Yeah. I mean, it's called the Web.
Evet, ona zaten "ağ" diyoruz.
I mean, fuck it. Let's just... do this.
Boş versene, bitirelim şu işi.
I mean, it's a nice idea, but...
Harika olur, ama...
I didn't mean to, but there it is.
İstemeden olsa da bunu yaptım.
- I mean, it's bad, huh?
Kötü galiba.
I-I mean, you can literally feel the hate steaming off the screen. It's...
Aralarındaki nefretin ekrandan taşıp geldiğini hissedebiliyorsun.
What do you mean, "Is this what it's come to?"
"Sonumuz böyle mi olacaktı" da ne demek?
I mean, he was... he was cute, but it-it just, it...
Yani, o... O sevimli, ama işte, iş -
Of course, I mean when I learned what it was to be Franklin's typesetter.
Elbette, yani Franklin'in mürettibinin ne olduğunu öğrendiğimde.
I mean, no offense, but... if I ever did, it's good to know that...
Alınmayın tabii ama olur da gerekirse, sizler gibi harika...
I mean, in my experience, the bigger the lie, the harder it can be to dig out.
Yani kendimden biliyorum yalan ne kadar büyük olursa, kurtulması da o kadar zor olur.
Yeah, I can do it - - i mean, whatever you need.
Evet, yapabilirim. Ne gerekiyorsa yani.
I mean, the sound's pretty clear, so it wasn't in the couch cushions, was it?
Yani ses çok net geliyor. Koltuk minderinin altında değildir herhalde?
- I mean, when he puts it like that...
- Yani, o şekilde söyleyince...
I mean, it's great for cardio.
Kardiyo için daha iyisi yok.
But, I mean, it's not like you guys need it, right?
Ama pek ihtiyacınız yok paraya, değil mi?
I mean, the lawyers have explained it to her.
Avukatlar açıkladı sonuçta ona.
I mean, maybe it's the idea that they don't think you're considering them, you know?
Belki de asıl sorun onları düşünmüyor oluşundur.
I mean, you can see it.
Görünüyor zaten.
I mean, it's our faces.
- Sonuçta biz oynuyoruz.
I mean, and work she did, like a dog, until we were reunited.
Yeniden bir araya gelene dek it gibi çalıştı.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]