Meant to be translate Turkish
4,425 parallel translation
Who you were meant to be.
Kim olman gerektiğini.
I am who I was meant to be.
Kim olmam gerekiyorsa oyum ben.
I'm meant to be off light duties.
- Basit görevlerden alınmıştım.
You're meant to be laid up with a bag of ice on your head.
Kafana buz torbası koyup dinlenmen gerekiyor şu anda.
Those'every second Wednesdays'she was meant to be seeing Josephine.
İki çarşambada bir Josephine'le görüştüğünü yazdığını tarihte...
But you're meant to be everyone's friend, aren't you?
Ama herkesin dostu olmanız bekleniyor, değil mi?
It's meant to be a celebration, not a run for a bunker.
Bir kutlama olması gerekiyor, yangından kaçar gibi değil.
You were never meant to be born.
Asla doğmuş olmamanız gerekiyordu.
If it's meant to be.
Olacak demekse yani.
If that's meant to be cutting... you're gonna have to do better.
Eğer bir imada bulunuyorsan daha iyisini yapman gerek.
There's nothing worse than losing the girl you know in your heart you're meant to be with.
Gerçekten kalbinde olan, birlikte olmak istediğin bir kızı kaybetmekten daha kötü bir şey yok.
Our blank cheque was meant to be cashed straightaway.
Açık çekimiz hemencecik bozdurulur sanmıştık.
'Our fellows were not meant to be in Luxembourg on August 1st.
Askerlerimizin, 1 Ağustos'ta Lüksemburg'da olmaması gerekiyordu.
It's what was meant to be.
Olması gereken buydu.
Am I really meant to be reliving this for all freaking eternity?
Tüm her şeyi tekrar yaşamak zorunda mıyım?
I don't think that we're meant to be together!
Sanırım birlikte olmamız gerekiyordu.
And it's meant to be lived with courage... and not laden with fear.
Ve korkuyla değil, cesaretle yaşanmalı.
Life is meant to be lived.
Hayat, yaşamak için vardır.
That diamond is not meant to be under bulletproof glass with a bunch of tourists in Bermuda shorts gawking at it.
O elmas, Bermuda şortlu bir kaç turist aptal aptal bakacak diye kurşun geçirmez cam altında tutulmamalı.
- Maybe none of this is meant to be.
Belki de bunların hiçbiri olmamalı.
My mind wasn't on the job that I was meant to be doing.
Aklım işte değildi. Yaptığım şeyin bilincinde değildim.
Sheriff's meant to be obeyed, boy.
Şerifin sözünü dinlemelisin, evlat.
We had heat like that back in Gaffney, but we didn't know what air conditioning was, so we just accepted as fact that summer was meant to be miserable.
- Gaffney'de de öyle sıcaklar vardı ama o zamanlar klimanın ne olduğunu bilmiyorduk biz de yaz ayının berbat olduğu gerçeğini kabullendik.
- These were meant to be posted.
- Bunların postaya verilmesi gerekiyordu.
It's not really meant to be played unaccompanied.
Normalde yanında başka enstruman da çalınmalı.
Tell me, Jack. Was your testimony meant to be a resignation?
Söylesene Jack, ifaden bir istifa anlamına mı geliyordu?
I was meant to be his stability.
- Onun dengesi olmam gerekiyordu.
If he is, he never meant to be.
Eğer katilse, bunu asla isteyerek yapmadı.
We just weren't meant to be a couple.
Sadece birbirimiz için yaratılmamışız o kadar.
You were meant to be my gift to Joe.
Joe'a olan hediyemdin.
Damon said he put her where she was always meant to be.
Damon onu hep ait olduğu yere gömdüğünü söyledi.
Stefan said Damon put me somewhere I was always meant to be.
Stefan Damon'un beni hep ait olduğum yere gömdüğünü söyledi.
I don't meant to be rude, but would you mind if I drained your carotid of a few ounces?
Kaba olmak istemem ama boyun arterinden bir iki damla kan çeksem olur mu?
This lot are meant to be druids.
Orası druidlerin mekânı.
You know? Maybe this is where I'm meant to be, boys.
Biliyor musunuz, sanırım ait olduğum yer burası çocuklar.
This is where I'm meant to be, with Ricky and Julian and... everybody.
Ricky, Julian ve diğer herkesle birlikte benim de ait olduğum yer burası.
As if it's all meant to be.
Sanki olacağı varmış.
I mean, Franny, it was meant to be.
Yani, Franny, olması gereken buydu.
Because I would really like to report to someone who I felt gave a shit about these women we're meant to be taking care of.
Çünkü ben sorumlusu olduğumuz bu kadınlara değer verdiğini hissettiğim biri için çalışmak istiyorum.
We meet, we fall in love, we can't stop ourselves, we're meant to be,
Tanıştık, aşık olduk, kendimiz durduramadık, kaderimiz bu sanmıştık.
It was meant to be found.
Bulmaya çok yakınız yani.
She's meant to be telling you about Jane Austen!
Sana Jane Austen'ı öğretmesi gerekir.
I thought you were meant to be one of those rare honest ones.
Senin nadir dürüst politikacılardan olacağını düşünmüştüm.
In the place that was meant to be undiscovered.
Gizli tutmaya çalıştığımız yeri.
... and you and daddy Altman were meant to be.
...... sen ve babacık Altman'a olan bu.
If he meant to burn Kyoto, he'd be here to see it himself.
Eğer Kyoto'yu yakmak isteseydi, kendiside görmek için burda olurdu.
Used to be you'd march me to the gates of hell if it meant a shot at the Caza cartel.
Eskiden olsa Caza karteline bir atış için beni cehennemin kapısından içeri sokardın. Bak.
4 girls were meant to die and be reborn.
4 kızın öldükten sonra tekrar dirilmesi gerekiyordu.
Four girls were meant to die and be reborn.
Dört kızın önce ölüp sonra tekrar doğması gerekiyordu.
Who are you meant to be?
Sen kimsin peki?
If they had any idea what it's like to be a middle-aged woman, they'd know what misunderstood meant.
Orta yaşlı bir kadın olmanın ne demek olduğunu bilselerdi yanlış anlaşılmak nasıl olur, görürlerdi.
to be continued 170
to be honest 1950
to be on the safe side 18
to better days 18
to be loved 19
to bed 99
to be more precise 22
to be blunt 18
to be quite honest 33
to be or not to be 51
to be honest 1950
to be on the safe side 18
to better days 18
to be loved 19
to bed 99
to be more precise 22
to be blunt 18
to be quite honest 33
to be or not to be 51
to be happy 39
to be with you 30
to begin with 126
to be honest with you 224
to be fair 354
to be free 36
to be completely honest 27
to begin 33
to be perfectly honest 76
to be frank 90
to be with you 30
to begin with 126
to be honest with you 224
to be fair 354
to be free 36
to be completely honest 27
to begin 33
to be perfectly honest 76
to be frank 90
to be clear 133
to be sure 151
to be specific 31
to be precise 156
to be 126
to be alone 26
to be married 16
to be safe 60
to be exact 289
to be truthful 21
to be sure 151
to be specific 31
to be precise 156
to be 126
to be alone 26
to be married 16
to be safe 60
to be exact 289
to be truthful 21