English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ M ] / My brand

My brand translate Turkish

475 parallel translation
- They spoiled my brand-new suit.
Yepyeni takımımı mahvettiler.
Take thou there from my brand, Excalibur
" Kılıcım Excalibur'u al
I bet you my brand-new safety razor I buy last Christmas.
Geçen Noel'de aldığım yepyeni usturamın üzerine bahse giriyorum.
Nobody ain't gonna sell my brand-new automobile, if that's what you're thinking.
Aklından geçen oysa, kimse yepyeni otomobilimi satamaz.
That's not my brand.
Bu içtiğim marka değil.
- Hello, Father. Has anybody seen my brand-new husband?
Merhaba baba, Aranızda kocamı gören var mı?
I hear some of my brand wandered this way.
Bazısının bu taraflara geldiğini duydum.
For the next four hours, according to my brand-new sliver watch and chain,
Önümüzdeki dört saat için, Yeni köstekli Gümüş saatim diyorki,
Mr. Cohill, can you read the time by my brand-new silver watch?
Bay Cohill... Yeni köstekli gümüş saatim kaç görebiliyormusun?
Can you read what time it is by my brand-new silver watch?
Görebiliyormusun saat kaçı gösteriyor köstekli gümüş saatim?
Be sure it's my brand. Joe Gideon.
Emin olabilirsin bu benim işaretim, Joe Gideon.
Got my brand on it. "E.L." Ed Lowe.
Benim işaretimi taşıyor : "E.L." Ed Lowe.
Bust my brand-new Sears-Roebuck fiddle, Pinky... and I'll string your eyeballs on the catgut.
Pinky, benim yepyeni Sears-Roebuck flütümü parçala da... senin gözlerini şişten geçireyim.
Barrelling down Piccadilly at two miles an hour, black as ink, I stuck my head out of the window and a hand lifted my brand-new homburg off my head.
Bürodan çıkmış saatte 3 km'yle Piccadilly'e yuvarlanırken, tabii etraf... mürekkep gibi koyu, göreyim diye başımı çıkardığımda... bir el gelip New Homburg markalı şapkamı başımdan aldı.
Do you know that's my brand-new hat?
O, yepyeni bir şapka.
The mascara has run onto my brand-new dress from Paris!
Paris'den gelen elbiseme Rimelim aktı!
It's just that I feel kind of silly sitting here in my brand-new lounging pajamas.
Yeni pijamamı giymiş seni bekliyorum, kendimi çok aptal hissediyorum.
I'd bet my brand-new, Chicago-made... leg amputator on it.
Yepyeni Şikago yapımı bacak kesme aletimin üstüne bahse girerim.
You take my money, and you wear my brand.
Sana para ödüyorum, o halde benim dediğimi yap.
That ain't my brand.
Bunu sevmedim.
Isn't that why you've started smoking my brand?
O nedenle mi benim markamdan içmeye başladın?
We're taking my brand-new car into a situation... where it could get shot up.
Sorun mu ne? Yepyeni arabamı vurulabileceği bir ortama sokuyoruz.
Ah, my brand.
Benim markam.
Trip to the Canaries in my brand new 60-foot yacht.
18 metrelik yeni yatımla Kanarya adalarına gezmeye gideceğim.
They did drive off with my brand-new D6.
Benim yepyeni D6 yı götürdüler.
For with my brand new lover
Çünkü yeni aşkımla ben
Do you mind? I sell champagne and I'd like her to try my brand.
Neden ona şampanya getirmiyorsun?
These are my brand-new pants... and I cannot fucking believe I did this!
Bunlar benim yeni pantolonlarım ve bunu yaptığıma inanamıyorum!
Here I go, give you a ride in my brand new car... and look at the garbage comin'outta your mouth!
Yepyeni arabama binmene izin veriyorum ama senin ağzından çıkan şu sözlere bak!
And the Savior, He put his arm around my father and He give him brand-new dory to fish in.
Sonra İsa kolunu babamın omzuna koydu... ve ona balık tutmak için yepyeni bir kayık verdi.
My mother bought me a brand-new typewriter.
Annem bana yepyeni bir daktilo satın aldı.
Why do I have to have this scar on my head to brand me, to mark me?
Neden kafamda beni damgalayan, ele veren bu iz var?
Betting a silver dollar against a half interest in my store teeth... and him with a set fitting to chew the brand off the tough end of a longhorn.
Oysa bir öküzün damgasını söküp atacak kadar güçlü dişleri var. Bekle Kwo.
I'm in the cattle business to stay now, and I rebranded Tod Grinnel's herd with my own new, registered brand : the Broken-Bar-O.
Ben artık sığır işinde kalıcıyım ve Tod Grinnel'in sığırlarını kendi yeni kayıtlı markamla damgaladım, Kırık Bar O.
Perhaps that's what I need to be more successful with my own wife - a special brand of tobacco.
Kendi karımla daha iyi anlaşmak için bana da lazımdır belki. Özel tütün.
My own brand.
Benim markam.
I'll loan you my uniform, it's brand new and it was made by a general's tailor.
Sana kendi üniformamı vereceğim. Gıcır gıcır ve bir generalin terzisi tarafından dikilmiştir.
Tell her my name's Judy Brand.
Ona söyle benim adım Judy Brand.
What a heel. I spend $ 4 to get my hair marcelled, I buy me a brand-new negligee, I bake him a great big pizza pie.
Aşağılık adam. Saçımı yaptırmak için 4 dolar harcıyorum. Kendime yeni gecelik alıyorum.
Be at my office tomorrow morning with a new joke, and be sure it's brand-new.
Yeni fıkrayla birlikte sabah büromda ol, yepyeni bir fıkra olsun ama.
But my sandals are brand-new.
Ama sandaletlerim yepyeni.
You're twisting my arm, you brand of mouthwash!
Kolumu büküyorsun!
No, no. I prefer my own brand. I've got a...
Hayır, ben kendi sigaramdan içmeyi tercih ederim.
Cohibas, my favorite brand.
Cohiba. En sevdiğim marka.
I couldn't find my own brand.
Ben de kendi markamı bulamamıştım.
No-good cow thief putting his brand on my cattle.
Adi inek hιrsιzι, sιğιrlarιma kendi damgasιnι vuruyor.
That's my brand new hat!
Son moda şapkam.
- It's my own brand.
- Bana ait.
Delilah, my own brand of cosmetics... a goldmine.
Delilah, kendi güzellik markam, altın madenim.
I inherited the salon and the brand name from my husband.
Güzellik salonu ve marka adı bana kocamdan kaldı.
I'm gonna buy my mom a great, big, brand new house.
Anneme kocaman, yepyeni bir ev alacağım...

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]