My patient translate Turkish
2,200 parallel translation
That was my patient.
O benim hastamdı.
- Oh, my patient's kid.
- Hastamın çocuğu.
Oh! I need the lexopedia to diagnose my patient.
Hastama teşhis koymak için Lexopedi'ye ihtiyacım var.
Are you surprised Miyuki's my patient?
Miyuki'nin hastam olmasına şaşırdın mı?
Well, it's been what, 18 years now Since Patricia's been my patient?
Patricia'nın benim hastam olmasının üzerinden 18 yıl mı geçti?
And there's no chance that Patricia will be my patient again.
Ve Patricia'nın benim tekrar hastam olma ihtimali yoksa.
Were you hoping to talk over a meal about my patient's dream and what I should or what I shouldn't do about it?
Bir yemek sonrasında, hastamın rüyası ve bu konuda neler yapıp yapmamam gerektiği konusunda konuştuğumuzu mu düşünmüştün?
She was my patient.
Hastaydı.
- My patient. - Oh.
Benim hastamı.
He was my patient first.
İlk benim hastamdı o.
Apparently, he's not even my patient anymore.
Anlaşılan artık benim hastam bile değil.
I-I really need to get back to my patient.
Hastama geri dönmem gerek.
That girl I killed... Melinda Sully... she was my patient.
Öldürdüğüm kız Melinda Sully benim hastamdı.
My patient didn't bring her meds.
Hastam ilaçlarını getirmemiş.
You're my patient.
Hastamsın ne de olsa.
Okay, uh, my patient's scans are up.
Tamam, hastamın taramaları çıkmış.
- He's my patient.
- O benim hastam.
So all I can do now is return to my office, knowing that even as my patient endangers himself, my integrity remains unblemished.
Bu yüzden, hastamın kendini tehlikeye attığını bilsem de dürüstlüğümden ödün vermemiş olarak, ofisime dönmekten başka bir şey yapamam.
But, in practice, you're risking my patient's life.
Ama pratikte hastamın hayatını tehlikeye atıyorsun.
My patient is gonna die.
Hastam ölecek.
Right now I'm just your doctor and you're just my patient.
Şu anda, senin doktorunum ve sen de benim hastamsın.
My patient deserves a doctor.
Hastam bir doktoru hak ediyor. Kesmek zorunda değilsin.
I lied to save my patient's life.
Hastamın hayatını kurtarmak için yalan söyledim.
No, and neither does my patient's daughter.
Ne hastamda ne de kızında kanser yok.
Not one of our patients. My patient's daughter.
Hastamın kızı.
My patient is refusing treatment.
Hastam tedaviyi reddediyor.
I'm waiting for my patient to finish her consult with Sheldon.
Sheldon'a hastamın durumunu danışmak için bekliyorum
But here I am, trusting you to take care of my patient. Maybe I'm the crazy one.
Ama ben, hastalarıma bakım konusunda sana güveniyorum.
Am I crazy to trust you to take care of my patient?
Sen ne düşünüyorsun? Hastalarımın bakımı konusunda sana güvendiğim için deli olur muyum?
And how are we tonight, Celeste, my favorite patient?
En sevdiğim hastam Celeste bu akşam nasıl?
When it affects our patient, it is. I'm not trying to fix something because my life is broken.
Hayatım kötü olduğu için bir şeyleri tamir etmeye çalışmıyorum.
- Oh. - Our newest patient, he could be my performance coach.
En yeni hastamız, benim antrenman koçum olabilir.
Do you remember I told you About my teenage patient, the adopted one?
Benim sana genç hastamdan bahsettiğimi hatırlıyor musun, hani evlatlık olan?
You don't trust me to judge if my own patient is dangerous.
Kendi hastamın tehlikeli olup olmadığını anlamam konusunda bana güvenmiyorsun.
I got a phone message the other day from a prospective patient who asked me if I had any free appointments in my schedule.
Geçen gün telefonuma olası bir hastadan mesaj bırakılmış randevu için boş vaktim var mı diye soruyor.
He was my husband's best friend. Didn't you also have an affair with your patient's husband,
Hastanızın kocasıyla da bir ilişkiniz olmamış mıydı?
For my sake, I hope you practice doctor-patient confidentiality.
Umuyorum doktor hasta mahremiyetine uyuyorsundur.
Oh, my god, I've got a patient.
Aman Tanrım. Hastam var.
I'll see him after my next patient.
Sıradaki hastamdan sonra onunla ilgileneceğim.
Apart from stabbing one of my officers to death, your patient abducted, raped and tortured at least four young women.
büromuzdan biri de bıçaklanmaktan ölmek üzere, hastanız kaçırıldı, tecavüze uğradı ve işkence gördü, en az dört genç kadın.
They're my very kind, generous and very patient landlords.
Kendileri müşfik, cömert ve çok sabırlı ev sahiplerim olur.
I'm trying to be nice, and I'm trying to be kind, and I'm trying to be patient, but it's not my thing.
Tamam, iyi davranmaya çalışıyorum, nazik olmaya sabırlı olmaya uğraşıyorum ama hiç tarzım değil.
Okay, I rush all the way back to remove an appendix from my favorite patient, but apparently he did start without me.
En sevdiğim hastamın apandisitini almak için o kadar acele ettim, ama anlaşılan o bensiz başlamış.
Pray for me, that I may be patient and accept my son for who he is.
Benim için dua edin. Sabırlı olabilmem ve oğlumu olduğu gibi kabullenebilmem için dua edin.
If this is Wilson, I'm fine, not suicidal, not on drugs, coping very well with the loss of my last patient.
Lütfen mesaj bırakın. Arayan Wilson'sa, iyiyim, intihara meyilli değilim ilaç almadım son hastamın kaybıyla iyi bir şekilde başa çıkıyorum.
Your patient died, you ignore my calls, and you won't open the door.
Hastan öldü telefonlarıma bakmıyor ve kapıyı açmıyorsun.
Actually, you're my first Aswang patient.
İşin aslı, ilk Aswang hastamsın.
Should be incredibly useful if my next patient is an Escher drawing.
Bir sonraki hastam Escher tablolarından biri olursa epey işime yarayacaktır.
It's my right as a patient.
Hasta olarak bu benim hakkım.
that I faked a lab test and lied to her to save my last patient.
Laboratuvar testinde üçkâğıt yapıp son hastamı kurtarmak için ona yalan söylediğimi biliyor.
To do my job, to save a patient's life.
İşimi yapmak için. Hastamın hayatını kurtarmak için.