English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ N ] / Not for a minute

Not for a minute translate Turkish

202 parallel translation
Not for a minute, you're not!
Aldanıyorsun, gidemezsin!
- Not for a minute.
- Bir dakika bekle.
But I'll bet Miss Olivia Dandridge hasn't. Not for a minute!
Ama bahse girerim, Bn Olivia Dandridge unutmamıştır!
And we wouldn't have to worry, not for a minute.
Ve endişe etmemiz gerekmezdi, bir dakikalığına bile.
Not for a minute.
1 dakika bile bırakmam.
I've got something stuck in my head, giving me no peace, not for a minute.
Kafama bir şey takılı kaldı, bana huzur veriyor, bir dakika.
No, not for a minute.
Hayır, bir dakikalığına olmaz.
Not for a minute.
Bir dakikalığına bile olmaz.
I'm not lettin'him out of my sight, not for a minute.
Gözümü üstünden ayırmamalıyım. Bir dakika bile.
I swear, that man never takes his field glasses off me, not for a minute.
Yemin ederim adam dürbününü bir an olsun benden alamıyor.
No, not for a minute.
Bir anlığına bile olmaz.
Not for a minute would she keep still.
Bir dakika bile sabit duramıyordu.
Not for a minute. Don't look at me like that.
Bana öyle bakma.
Not for a minute.
Bir dakika bile.
Not for a minute.
Mümkün değil.
Not for a minute.
Bir an bile düşünmedim.
Not for a minute.
Bir dakikasını bile değil.
I don't buy it, Mol. Not for a minute.
Buna kesinlikle inanamam.
... not for a minute.
- Bir dakika bile olmaz.
Not for a minute.
Beni hiç yakalayamadın.
I couldn't live there. Not for a minute.
Orada yaşayamazdım. 1 dakika bile.
- Not for a minute.
- Bir dakikalığına bile hayır.
Not for a minute.
Bir an bile.
But I didn't believe it, not for a minute.
Ama buna inanmadım, bir dakikalığına bile.
Not for a minute, that there's an animal out there killing.
İnsanları öldüren bir köpeğin varlığına inanmıyorsunuz.
- Not for a minute.
- Asla.
She didn't fool me for a minute, not this time.
Beni kandırmaya çalışmadı, bu sefer değil.
You know, not knowing much about you because you make me talk about myself so that for a minute there I wasn't very bright on the uptake.
Biliyorsun, senin hakkında fazla bir şey bilmiyorum, hep bana kendimden bahsettiriyorsun çünkü. Bu yüzden bir an için kavrayamadım.
He wasn't worried about his health, not for a single minute.
Sağlığı konusunda bir kere bile endişesi olmamıştır.
Kid, why don't you shut up for a minute and not be so smart?
Evlat neden bir dakika çeneni kapatıp uslu bir çocuk olmuyorsun?
In view of the evidence concerning rape, which Your Honour has ruled admissible we ask for a 30-minute recess in order that we may bring in a witness we had not anticipated using.
Tecavüzle ilgili, sizin de kabul ettiğiniz kanıtları göz önünde bulundurarak... yarım saat ara verilmesini talep ediyoruz, zira... önceden kullanmayı düşünmediğimiz bir tanığı çağıracağız.
- Not even for a minute.
- Bir dakikalığına bile olmaz.
Not for a minute!
Hiç de!
And yet for not even a minute Did she try to be pleasing
Onun hoşuna gitmek için, hiçbir şey yapmaya çalışmadın.
But your greater crime was to throw away what I'd kill for to destroy in a minute what I work for until the day I die and not get!
Mas seu maior crime foi tirar tudo pelo que eu mataria. Foi destruir em um minuto o que terei que trabalhar até o dia da minha morte sem nunca conseguir.
If they're not back in a minute, we'd better go look for them
Eğer bir dakika içinde dönmezlerse, onlara bakmaya gitsek iyi olacak.
You want to lower your neurosis for a minute, I'm not done.
Şu nevrozuna bir saniye ara ver. Lafım bitmedi daha.
Never leave your classroom unlocked, Mr. Norris, not even for a minute.
Sınıfınızı asla açık bırakmayın Bay Norris bir dakika bile olsa.
Can you pretend that you're not a cop, just for a minute?
Biraz olsun polis gibi davranmayı keser misin?
It's not too late for Tears and Vomit. Wait a minute.
iki adet.
Never, not even for a minute, I believed that you had been.
Bir an bile senin yaptığına inanmadım.
I may have lost it for a minute, but not now.
Belki bir anlığına kafam karışmıştı ama artık yerinde.
- I just want to rest for a minute. - You're not interrupting anything.
Sadece bir dakikalığına uğramıştım.
Wait a minute, hey look, I'm not going to kill anyone for you if that's what you have in mind, ma'am
Bir dakika, bakın, sizin için kimseyi öldürmeye gitmem eğer aklınızda böyle bir şey varsa, Bayan!
No, not for a second or a minute.
- Sadece seninle konuşmam lazım. - Konuşmak istemiyorum.
But now I've got to stop for a minute... because no matter how we humans like to think we control things... that's not how it works.
Fakat şimdi bir dakika için durmam gerekti çünkü ne olursa olsun biz insanlar her şeyi kontrol ettiğimizi düşünüyoruz ve bu her zaman işlemiyor.
For Hamlet, and the trifling of his favor, hold it a fashion and a toy in blood a violet in the youth of primy nature, forward not permanent, sweet not lasting the perfume and suppliance of a minute, no more.
Hamlet'e, boş övgülerine gelince. Bir oyun, bir gençlik hevesi say bunları. Bir menekşedir açmış erkenden, bahar günü.
- Not for a minute.
- Bir dakikalığına bile inanmadım.
Not even for a minute.
Bir an için bile.
I knew it. I'm not working on this cake for one more minute until you admit to me that you're a closet romantic.
Düğünleri çok sevdiğini itiraf edene kadar bu pastaya elimi sürmeyeceğim.
That's right. A man for whom Christmas comes not once a year but every minute of every day.
Bu kişi için yılın sadece bir günü değil günün her dakikası Noel'dir.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]