Once every translate Turkish
3,598 parallel translation
Edamame Yankimo Eihime Torikoro Shiishii To the Passionate Banquet True Cross Carnival A Festival Held Once Every 11 Years! He's finally here! This refers to someone who is born in a year with the same Chinese Zodiac sign as the current year.
- Sonunda burada!
His heart is beating only once every two minutes -.
Kalbi iki dakika sadece bir kez atıyor.
It's not often enough, Oscar, seeing you once every few months.
Seni birkaç ayda bir görmek bana yetmiyor, Oscar.
More than once every 5 weeks.
Beş haftada birden daha fazla.
Though once every five years... they search out males to breed with.
Gerçi her beş yılda bir... üremek için erkek ararlar.
Maybe once every 70 years.
Her 70 yılda bir belki de.
'Every one of us has only one wish,'to settle the score with that gang out there once and for all,'whatever the cost.'
Her birimizin tek bir isteği var bu işbirlikçilerle kesin olarak ödeşmek. Ne pahasına olursa olsun.
But every once in a while, something or someone comes along that surprises us.
Fakat arada bir bir şey ya da birileri gelir ve bizi şaşırtır.
And every German knew that Frederick had also suffered setbacks, but had triumphed in the end.
Her Alman Frederick'in önce geri çekildiğini ancak sonunda zafer kazandığını bilirdi.
I remember once walking down this very street, and there was a young man walking ahead of me, a sort of hippy type, and every young woman who came towards him, he would just reach out and feel her breast.
Hiç unutmam, bu sokağın aşağısına doğru yürüyordum, önümde hippi tipli geçen bir adam yürüyordu ve karşıdan gelen her kadının elini sıkıp, ona sarılıyordu.
Maybe you could ungrit your teeth a little bit every once in a while.
Belki de bir kez olsun, dişlerini daha az gıcırdatmayı deneyebilirsin.
Even a Time magazine cover boy needs to drink with the lowlifes every once in a while.
Time dergisi kapak çocuğu bile ara sıra ikinci sınıf insanlarla içme ihtiyacı duyar.
and until every drop of blood drawn with the lash shall be paid by another drawn with the sword as was said 3,000 years ago, so still it must be said,
ve kamçıyla dökülen her kanın bedeli, kılıçla dökülen kanla ödenene kadar savaşın sürmesini istiyorsa, üç bin yıl önce söylenenler şimdi de söylenmeli :
At the beginning, that was great because every... every new location was somewhere, you know, we hadn't maybe seen before...
Başlarda harikaydı, çünkü her yeni yer belki de daha önce hiç görmediğin bir yerdi.
It's an aphorism that I think about often that, every once in a while when you're having a tough day, helps you along.
Sık sık düşündüğüm bir aforizma. Zaman zaman zor bir gün geçirdiğinde, sana yardımcı oluyor.
I run my mind back over the memory every day and every night as I go to sleep.
her gün her gece uyumadan önce o anı tekrar düşünürüm.
Go to a party every once in a while.
Hayatımızda bir kere de partiye gidelim.
I gotta keep this motherfucker in check every once in a while, bro.
Partiyi berbat ediyorsun. Arada şu herifi bir kontrol edin.
Months before, I was with Lance when he hatched his plan to make Frankie wait outside the bus every day to interview him.
Aylar önce, Lance Frankie'yi röportaj için her gün otobüsün önünde bekletme planını yaparken onunlaydım.
We got every law enforcement agency in the state working to hit them at once!
Hepsini birden vurmak için bütün birimler çalışıyor.
I can remember a face... every once in a while.
Yüzünü anımsıyorum... Her seferinde bir süreliğine ama.
Said keep it... long as you promise to bring him a Sunday bird every once in a while.
Sizde kalabilir dedi... Ona arada bir çobanaldatan getirmeye söz verdiğimiz sürece.
And I never met anyone, man or woman, in business, who was so careful and precise about everything, every stylistic detail.
Ve iş hayatında daha önce böyle birini, kadın veya erkek, tanımadım her konuda çok özenli ve dikkatli her türlü ayrıntıda.
Since 1841, every male in my family has attended the place.
1841'den önce, ailedeki her erkek bu yere katıIdı.
Every once in a while.
Ara sıra.
Now, I did not just face every fear known to snail-kind to come down here and watch you hide in your shell.
Daha az önce türümüzün karşılaşabileceği her türlü korkuyla yüzleşip buraya senin kabuğuna saklandığını görmek için gelmedim.
I'm co-owner of a company that doubled their profits every quarter... for three years before they went public.
Halka açılmadan önce üç yıl boyunca cirosunu ikiye katlayan bir şirketin sahiplerinden biriyim. Peki ya sen?
You can't share oxygen, every cubic centimeter of breathable air in here once the outer door is seal, comes from these compressed tanks this place has been engineered to support 10 people for 1 year even 1 person more means, death by hypoxia.
Oksijeni paylaşamazsınız, kapı kapanınca buradaki oksijenli kübik hava şu basınçlı depolardan geliyor. Bu sığınak on kişinin bir yıl boyunca hayatta kalması için tasarlandı. Bir kişilik fazlalık bile oksijen yetersizliği sonucu ölüm demek.
And yes, I will embarrass you, and shock you, and often cause you to question every last reason in the world why you would ever love me in the first place.
Ve evet, seni utandıracağım, şaşırtacağım, ve her şeyden önce onu sevme nedenini sıkça sorgulamana sebep olacağım.
And I figured that once I broke ground, every bank in town would line up to loan me whatever I needed to build.
Kazmayı toprağa bir kere vurdum mu şehirdeki her bankanın inşaatta gereken parayı vermek için önüme dizileceğini sandım.
Does it before every race.
Her yaristan once yapar.
I know your every move even before you do.
Her hamleni biliyorum. Hatta yapmadan önce.
Bender was at every one of those places right before the fire started.
Yangınlar çıkmadan hemen önce Bender da orada bulunmuş.
Films in every direction at once and stores the video on a remote 15-inch floppy disc.
Tek seferde her yöne kayıt yapıyor ve videoyu bu 15 inçlik diskete kaydediyor.
I've seen things in every single place before either of us took the chemical.
İkimiz de kimyasalı almadan önce her yerde bir şeyler gördüm.
Every once in a proverbial blue moon we stumble across an author who may verily change our lives.
Her kırk yılda bir hayatlarımızı değiştiren bir yazara rastlarız.
Every minute is somehow longer than it had ever been before.
Dakikalar daha önce hiç olmadıkları kadar uzundu.
that, every human's death is decided before he is born.
Bu, her insan ölümü o doğmadan önce karar verilir.
I should have left him a long time ago, but... but every time I tried, he'd convince me that a child needs a father.
Onu uzun zaman önce terk etmem gerekiyordu, fakat... fakat her denediğimde, bir çocuğun babaya ihtiyacı var diyerek beni ikna ediyordu.
- Have a bit of fun every once...
- Biraz eğlenmeyi bilmeli...
I hated to read as a child, but my father forced me to study the books every morning before I could practice with sword or horse.
Çocukken okumayı hiç sevmezdim ama babam her sabah at üstünde kılıçla çalışmadan önce zorla kitap okuttururdu.
Every single experience she has feels like she's had it before.
Yaşadığı her deneyimi, sanki daha önce yaşamış gibi hissediyor.
So, well, hell, at least this one comes by for a visit every once in a while.
Neyse, bu en azından arada ziyaretime geliyor.
♪ But once in every century ♪ ♪ There comes a blessed morn ♪
* Ama her yüzyılda bir, bereketli bir gün olur *
- And, every once in a while, you find a clip that's so good, it's fucking depressing.
- Ve, her seferinde bir süre içinde, çok güzel bir klip bulmak, bu iç karartıcı lanet bulunuyor.
Think before answering every question.
Soruları cevaplamadan önce düşün.
But every once in a while, it's gonna drop a Sally Moran in your backseat.
Ama bir kez bir süre her, sizin arka koltukta bir Sally Moran bırakın olacak.
You may think that you're not yet yourself but, in every moment, you are both the child you once were and the sage you will some day be.
Kendin olmadığını düşünebilirsin fakat her anda, hem bir zamanlar olduğu gibi çocuksun hem de bir gün olacağın gibi, bilgesin.
Listen to her every once in a while.
Sana söylenenleri dinle.
I've heard that voice in every way for the last 10 years... talking, singing, shouting, but...
Son 10 yıldır, Max'in sesinin her şeklini duydum. Konuşurken, şarkı söylerken, bağırırken, fakat daha önce hiç öyle duymamıştım.
I usually cut the grass about once a week, every 10 days.
Genelde 10 günde bir çimleri keserim.
everything is fine 327
everybody 7095
everyone 6978
everything 4202
every 358
everywhere 595
everyday 85
everything will be fine 299
everything is awesome 16
everything's gonna be okay 291
everybody 7095
everyone 6978
everything 4202
every 358
everywhere 595
everyday 85
everything will be fine 299
everything is awesome 16
everything's gonna be okay 291
everything will be alright 53
everything is good 35
everything is possible 23
every day 1374
everything okay 1482
everything is perfect 26
everything is wrong 17
everywhere you go 35
everything is ok 38
everybody lies 40
everything is good 35
everything is possible 23
every day 1374
everything okay 1482
everything is perfect 26
everything is wrong 17
everywhere you go 35
everything is ok 38
everybody lies 40