English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ Q ] / Quickened

Quickened translate Turkish

27 parallel translation
even such a woman as this... until the blood is quickened by the kill?
- böylesi bir kadın bile - öldürmek insanın kanını kaynatmadıkça?
In an hour, a soldier, senses quickened, time speeded up, might kill and make love and face death again.
Bir saat içinde, algıları artmış, vakti hızlanmış bir asker öldürebilir, aşk yaşayabilir ve tekrar ölümle burun buruna gelebilir.
You pulse hasn't quickened at all!
Nabzın hiç de hızlanmamış!
The blight's quickened in her.
Yanıklığı son evrede.
I don't understand why you need people who've quickened to make your cure.
Tedaviyi bulmak için, son evreye gelmiş kişilere neden ihtiyacınız var?
I need volunteers, people who have quickened.
Son evreye geçmiş gönüllülere ihtiyacım var.
I used to wake up and look at myself in the mirror and be disappointed I hadn't quickened in my sleep.
Eskiden uyanır, aynaya bakardım ve uykumda son evreye geçmediğim için hayal kırıklığına uğrardım.
My heart actually quickened at the end of songs'cause I knew that during the little gap I'd be able to hear them.
Şarkının sonlarına doğru kalbim hızlanıyordu çünkü ben, o küçük sessizlik anında duyabiliyordum.
"The father shivered, quickened his step... "... and held his gasping son tightly to him.
Baba ürperdi, adımlarını hızlandırdı ve nefes nefese kalan oğlunu sıkıca sardı.
Their pace has quickened.
Adımları sıklaştı.
And quickened my humdrum heart Love flew in through my window
Ve hızlanınca yavan kalbim Uçup gelmişti aşk
My face got hot, my breath quickened.
Yüzümü ateş basmıştı, nefesim hızlanmıştı.
And now I come to camp to hear the waters called muddy... and the current quickened, though I see no change in the creek.
Bu çalkantıları duymak, yayılıp yayılmadıklarını görmek için... kasabaya geldim ama bir yenilik göremiyorum.
Look, could you--just to make sure- - this woman I was with, she was just talking to me and she just- - her heart rate quickened and I--I think she's tachycardic.
Bak, sadece emin olmak için- - yanından geldiğim bir kadın, benimle konuşuyordu ve sadece- - kalbi hızlandı ve ben--sanıyorum taşikardi geçiriyor.
I quickened my pace and sent Lynx on ahead.
Hızlandım ve Luchs'u önden yolladım.
As they stared into each other's eyes, Kate's heart quickened.
Birbirlerinin gözlerine baktıkları an, Kate'in kalp atışları hızlandı.
Fate's heart quickened.
Kader hızlanmaya başladı.
In the name Of God, Thy life Will be quickened.
Ulu tanrımızın adıyla, tez hayat bulasın.
"Her breathing quickened as she felt his turgid manhood" "urge itself against her satin skirts."
"Kadının saten eteğine karşı arzularla dolan adamın şişkin erkekliğini hissettiğinde, kadının nefesi hızlandı."
I just quickened the fall.
Ben sadece daha hızlı batmasını sağladım.
And Henry is being quickened,
Ve Henry canlandı,
The child had quickened.
Çocuk büyümüş.
Why, Mr Beresford, I do believe your pulse has quickened just a little.
Evet, Bay Beresford sanırım nabzınız birazcık da olsa hızlandı.
Your pulse quickened, and rapid thoughts, like...
Nabız hızın ve ani düşünceler...
Well, her pulse rate quickened, but I didn't see her move.
Nabzı hızlandı ama hareket ettiğini görmedim.
She's quickened.
Son evrede.
I'd quickened.
Son evredeydim.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]