Release it translate Turkish
1,402 parallel translation
You can release it now. Take the uniform off the clock.
- Artık bitirebilirsin.
I don't give a fuck if they release it.
- Umurumda değil.
I got a call from a woman about a sex tape you made, and she's threatening to release it.
Seninle sex kaseti olduğunu söyleyen bir kadın aradı, ve kaseti yayınlamakla tehdit etti.
And the cage says they can't release it until you put your signature on it.
Ve gişedekiler siz imzalayana kadar paramı alamayacağımı söylüyorlar.
- for someone to release it?
- nasıl söyleyebiliriz ki?
It sure as hell wasn't to release it.
Eminiz ki onu salıvermek için değildi.
Sure, record it, release it on iTunes
Tabii, kaydedin, bir de albüm yaparsınız.
I told him he could never show it to anyone, let alone release it, which he didn't.
Ona bunu piyasaya salmayı bırak bir kişiye bile gösteremeyeceğini söyledim, o da göstermedi.
I made an adult film in the'80s with an ex-boyfriend who's now threatening to release it on the Internet unless I pay him half a million dollars.
80'lerde eski bir sevgilimle porno film çevirmiştim. Şimdi ona yarım milyon dolar ödemezsem internette yayınlamakla tehdit ediyor.
Release it in international waters.
Kamyonu ben süreceğim.
But Neji mastered Juken and can release it from all over his body, and with only the quantity of the released chakra, he can completely shut out physical attacks.
Ama Neji Jukende ustalaştı ve bunu vücudunun heryerinde yapabiliyor. ve sadece yoğunlaştırdığı chakra ile bütün fiziksel saldırılardan korunuyor.
You wield a zanpaku-to and know how to release it. There is no question that you are a soul reaper.
Sahip olduğun ve serbest bıraktığın Zanpakutou'nu gördükten sonra, bir Shinigami olduğuna şüphe yok.
And, yes, when I get the boy I isolate the antigen and release it into the atmosphere.
Çocuk elime geçtiğinde antijeni ayıracağım ve atmosfere salacağım.
I just helped you release it.
Bunu yapman ince sana yardım ettim.
That's because we refused to release it to the media.
Çünkü adının medyaya çıkmasını biz önledik.
I'm going to tell Howard, either he shows his ant-bitten face, or I release it!
Howard'la konuşacağım, ne karınca yeniği yüzünü gösteriyor, ne de bu işi bırakıyorum!
- Release it.
- lşığını serbest bırak.
Release it.
Özgür bırak.
She wants to open it and release the world's ills, sorrow, famine, plagues.
Üzüntü, kıtlık, veba O açın ve dünyanın hastalıkların, serbest bırakmak istiyor.
Oh, this is it He took early release
Sebebi bu. Erken tahliye olmuş.
Nuclear strikes do need a release code, but it's kept by the UN.
Nükleer saldırılar fırlatma kodu ister, evet. Ancak Birleşmiş Milletler bunu gizli tutar.
Oh, i can't let you look at it without a release.
Oh, izin olmadan bunlara bakmanıza müsaade edemem.
I found it all to be a wonderful release.
Gerçekten çok eğlenceliydi.
If you take your weight off it, it will release that.
Ağırlığını üstünden kaldırırsan, onu serbest bırakır.
It's a press release.
Bu bir basım izni.
It's all in the release.
Oyun vakti.
All right, well, the FBI's focus will be possible bioterrorism... where it started, a-a probable point of release.
Pekala, FBI olası bir biyoterorist saldırıya odaklanacak... Nerede başladı, ee muhtemel yayılma noktası?
Or if it's an intentional release, a central somewhere.
veya eğer kasti bir yayma olayı varsa, merkezde bir yerdedir.
They say it's a logical place for someone to release a virus.
Onların söylediği, burası virüsün bırakılacağı en mantıklı yer.
But if they don't understand the motivation behind the release, then how can they say it's a logical place
Fakat virüsün bırakılma nedenini bilmeden, burasının virüsü bırakmak için en mantıklı yer olduğunu
Did you think I was planning to release the virus again? - We've already established that our strain is the more deadly - releasing it again would be insane. - Let's go.
Benim virüsü tekrar salacağımı mı düşünüyordun?
It's got more of a... "work release" feel.
Sanki daha çok, çalıştırılan mahkumlar gibiyim de...
It's a guardian release form. I got a job.
Vasi feragat belgesi.
It's just that, without the money, the studio won't release Haley's masters.
Ama stüdyo, para olmadan Haley'nin mastır kaydını vermez.
Ever since her release from Belle Reve, she's been wearing a lead bracelet. It prevents her from using her abilities.
Tahliyesinden beri yeteneklerini engelleyen kurşun bir bilezik takıyor.
It had to be able to release trace amounts of lead into my bloodstream to dampen my abilities.
Yeteneklerimi engellemek için kan dolaşımıma az miktarda kurşun vermesi gerekiyordu.
He said if you release me it'll countdown twice as fast.
Beni çözersen, geri sayımın iki kat hızlanacağını söyledi.
We gotta release it or it's gonna pull us down!
- Denizaltıyı salıvermeliyiz.
Okay, it is limited release.
Sınırlı sayıda basılıyor.
It would take an almost incalculable amount of energy to release energy even from even a single molecule.
Tek bir molekülden bile enerjiyi ortaya çıkarmak neredeyse çok yüksek miktarda bir enerji gerektirecekti.
Einstein was so dismissive because it was becoming clear that to release all that energy scientists would have to find an efficient way of breaking the atom apart.
Einstein konuyla ilgilenmiyordu, çünkü açıkça anlaşılıyordu ki tüm o enerjiyi açığa çıkarmak için bilim adamlarının atomu parçalamak gibi etkili bir yol bulmaları gerekiyordu.
And as it did so, it could release some of its vast store of energy, according to e = mc ².
Ardından E = mc ² formülüne göre çok büyük bir enerjinin bir kısmını salıverebilirdi.
Szilard calculated that if you hit an atom with a neutron, as the atom divided, it would release not just energy, but two or three more neutrons.
Szilard'ın hesaplarına göre, bir nötronu bir atoma çarptırırsa atomun bölünmesiyle, sadece enerji değil iki veya üç nötron daha ortaya çıkacaktı.
It would be helpful if the military would release high-quality photos of these pieces so we could see them clearly.
Ordunun bu parçaları daha açık bir şekilde görebilmemiz için yüksek kaliteli fotoğrafları yayınlaması faydalı olurdu.
over two days must we its release and come outside it to.
Morgda ancak iki gün daha tutabiliriz. Sonra herkes öğrenecek.
After this it is my responsibility... to you whether or not to contribute for early release.
Bu görüşmenin sonunda şartlı tahliyen için kabul veya red kararını vermek benim sorumluluğumda olacak.
Sadly your insistence that you were involved in the murder of the President makes it difficult for the new government, which is to say the old government to release you.
Senin başkanı öldürmediğin ve diğer herşey de böylece kanıtlanacak
Believe it or not, I'm actually on the prowl for some of those release forms that people have to sign before they go on television.
İnanmazsın ama ben hastaları televizyona çıkarmadan önce imzalatılan... Şu izin belgeleri araştırıyordum.
It's only beginning to find release
Kurtuluşu bulmanın yalnızca başlangıcı.
That's it. Hit and release. Hit and release.
İşte böyle, vur ve bırak, vur ve bırak!
And at the same moment, it's gonna release a virus straight into the classes packed with British schoolchildren.
Aynı anda İngiliz öğrencilerle dolu sınıflara virüsü yayacak.
it's fine 7136
it is 11007
it's not fair 795
it's friday 105
it's done 1271
item 93
it's been so long 173
it's cold 680
it is good 116
it's warm 139
it is 11007
it's not fair 795
it's friday 105
it's done 1271
item 93
it's been so long 173
it's cold 680
it is good 116
it's warm 139
it's over 4654
it's okay 22028
it's ok 4874
itchy 49
itis 22
it's me 10254
italy 247
italian 217
it was 5878
it's all right 8832
it's okay 22028
it's ok 4874
itchy 49
itis 22
it's me 10254
italy 247
italian 217
it was 5878
it's all right 8832
it's not 5855
itch 25
itself 24
it's about damn time 34
items 25
it's a boy 347
it's cool 1584
it's me again 322
it's only fair 72
it's a girl 287
itch 25
itself 24
it's about damn time 34
items 25
it's a boy 347
it's cool 1584
it's me again 322
it's only fair 72
it's a girl 287