English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ R ] / Run for it

Run for it translate Turkish

1,949 parallel translation
- Watch him try and make a run for it.
- Kaçmaya çalışacak, izle bak.
Sorry, Josh, all my bait just made a run for it.
Afedersin, Josh, bütün yemlerim kaçtı gitti.
I think making a run for it is our only chance.
Bence kaçmaya çalışmak tek şansımız.
- Let's just make a run for it.
- Hadi koşup kaçmaya çalışalım!
I'll run for it.
Ben koşarım.
No, I have to make a run for it... no, the captain will be home any day now, any moment.
Hemen kaçmam gerek. İnan bana, Yüzbaşı her an eve dönebilir.
Maybe I can slip out back, make a run for it.
Belki de arka taraftan sıvışabilirim. En azından şansımı denerim.
Run for its feet! Move it! - Yeah.
Oraya koş.
- You, make a run for it, I'll hold them off!
- Koş, canını kurtar, ben onları oyalarım!
Run for it!
Kaçın!
I believe that watch made a run for it.
Saat sanki kuş olup uçmuş.
One of us needs to be prepared to run out, make a run for it...
Birimiz kaçmaya hazır olmalı. Denemeliyiz.
Said he'd give me a run for it, but... man, I was close.
Bana bir fırsat vereceğini söyledi ama olmadı çok yaklaşmıştım, dostum
She darts down the inside and heads towards the outside and makes a run for it out of the pack.
İç taraftan kopup geliyor ve dış tarafta başa oturuyor ve pistin dışından bir koşu yapıyor.
Next chance I got, I made a run for it. But I knew they'd send a quad after me and I was in no shape to stay ahead of them for long, so... I came looking for you.
Elime geçen bir sonraki fırsatta kaçtım fakat peşimden bir birlik göndereceklerini ve onlardan uzun süre kaçamayacağımı biliyordum bu yüzden seni aramaya geldim.
I mean, it's just a human, so they can make a run for it.
Yani eğer sadece bir insansa ondan kaçabilirler.
Okay, as soon as she walks to the kitchen, run for it.
Pekâlâ, mutfağa girer girmez kaç.
What would happen if I made a run for it right now?
Moore : Ben de başka bir bankaya gittim.
We can make a run for it.
- Hayır, Dışarı gitmemelisin. - Bekle. Bekle.
You gotta run for it, man.
- Bunun için kaçmalısın, dostum.
- Run for it!
- Kaçalım!
Fucking faggot, you run for it, you're getting this.
Siktiğimin ibnesi, kaç bakalım, bunu alırsın anca.
We'll know more after we run some tests, but it appears the body has been in this trunk for about six months.
Bazı testler uyguladıktan sonra daha çok bilgiye sahip olacağız, ama bu cesetler bu bagajda sanki 6 aydır duruyor gibi.
For let her turn and run, soon she'll be back, and let her taunt and tease, soon you'll see tears, "because like it or not I'll make her yours to love or loathe."
İzin vereyim bırakıp kaçsın, çok geçmeden geri dönecek, ve alay edip, didiklesin mi, çok geçmeden göz yaşlarını göreceksin, çünkü ister beğen ister beğenme o seni sevecek veya nefret edecek. "
Even though it does bunch up when I run for the bus.
Gerçi otobüse koşarken şekli bozuluyor.
Have them run it for prints.
Parmak izi var mı diye bakacağız.
Fact of the matter is, it's more profitable these days to run a worse paper for less money.
İşin gerçeği bugünlerde kötü bir gazeteyi daha az parayla işletmek daha karlı.
Run it for no fixed address.
Belli bir adresi olmayanlarla karşılaştır.
You let them know when I.I.D. Comes callin'that their answer is that they didn't know anything about it, that they did what they were told, they turned in clean run sheets, and they don't know what anyone else sent upstairs for staff review.
Onlara söyle, İçişleri gelip onlara sorular sorduğunda hiçbir şey bilmediklerini sadece denileni yapıp evraklarını teslim ettiklerini ve ekip teftişi için kimin yukarıya, ne gönderdiğini bilmediklerini söylesinler.
We run along... and we come up with this idea to go down to the stream and check it out for fish...
Koşuyorduk ve aklımıza akarsuya inip, balık olup olmadığına bakmak geldi.
Once it's clear, we run for Optimus as fast as we can, okay?
Görünürde tehlike yoksa hızla Optimus'a koşacağız.
Well, for what it's worth, I told Shull you're the right man to run the district.
Shull'a senin bölge müdürü olmak için doğru adam olduğunu söyledim.
It must be hard for father, trying to run a business from up here.
Babam için yukarıdan işi yürütmeye çalışmak zor olmalı
Angle from talking to people in the firehouse about this. But I'll run it down for you, what really happened, ok?
İstasyondaki insanlarla konuştuğun için bunu her açıdan dinlemiş olmalısın.
I want to build a healing center right on this very spot, and I want you to run it for me.
Tam buraya bir sağlık merkezi yapmayı ve o merkezi senin işletmeni istiyorum.
We make them run so it wil be easier for them to walk.
Yürümek kolay gelsin diye koştururuz onları.
- I'll run it for some DNA.
- DNA'sına baktıracağım.
It'll be our turn to bitch when they run for chow and we get cold breakfast.
Onlar yemek peşinde koşup, bizim de soğuk kahvaltımız olduğunda fahişeye gitme sorası bizde olur.
If she wanted you to take off your clothes and run down the street right now, just for kicks, would you do it?
Tam şu anda elbiselerini çıkarmanı istese ve sokakta koşmanı istese, bunu da yapar mıydın?
She's gonna run it down here for me.
Onları alıp getirecek.
You could have run, might have even made it to the main gate. But you gave up your one chance at freedom, all for a child you'd never met.
Kaçabilirdin, belki ana kapıya da ulaşabilirdin fakat tek şansından hiç karşılaşmadığın bir çocuk için vazgeçtin.
We need a good run in Europe to pay for it.
Bunları ödeyebilmek için Avrupa'da iyi bir sonuç almalıyız.
If you just wait here for a couple minutes, I'll run up, I'll grab it, I'll bring it down for you.
Eğer, bir kaç dakika beklersen, Hemen yukarı çıkar, alır ve buraya getiririm.
You're going to take it and run it for DNA.
Bunu alıp DNA analizi yap.
And I need someone to run it for me- - someone like you.
Bu işi benim hesabıma yürütebilecek birine ihtiyacım var,... senin gibi birine.
Run for it!
Kaç!
I'll get it to Wendy, have her run the clothes for touch DNA as well.
Bunu Wendy'ye götüreceğim, DNA için giysileri de taramasını söyleyeceğim.
I was craving ice cream, but I went for a run instead. And it worked.
Dondurma yemektense koşmaya başladım ve gerçekten işe yaradı.
It's a small group, but they certainly gave Jason a big run for his money.
Bunlar küçük bir grup fakat Jason'a kesinlikle kök söktürüyorlar.
It was a last run for the team.
Takımın son atlayışıydı.
It would be wise for humanity to use the remaining oil to build the new society which could run without it.
Kalan petrolü, ona ihtiyacı olmayan bir toplum yaratmak için harcamak insanlık için akıllıca olacaktır.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]