English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ S ] / Save it

Save it translate Turkish

7,221 parallel translation
Naw, I'll save it for the judge...
- Olmaz yargıca saklayacağım...
Yeah, but let's save it for tomorrow.
Evet, ama boş ver yarına kalsın.
So save it.
O yüzden kendine sakla.
- Uh, save it. I need you to look up Taylor and this orderly Duncan.
Taylor ile hademe Duncan'ı araştırmanı istiyorum.
I'm gonna save it.
O ana saklayacağım.
Save it for confession.
Bunları günah çıkarmaya sakla.
Save it!
Hadi oradan!
Save it, sweetie, ain't got no reception around here.
Pilini bitirme tatlım. Buralarda çekmez.
Save it for trial, Mr. Herrera.
Bunu duruşmaya saklayın, Bay Herrera.
And I didn't come here to reverse this town's fortunes, save it from falling prey to the ghosts that dwell in these streets and hollers.
Bu kasabanın kısmetini tersine çevirmeye, sokaklarda ve vadilerde cirit atan hayaletlere kurban olmanızı engellemeye de gelmedim.
Save it, Jeffrey.
- Hiç uğraşma, Jeffrey.
I do that all the time. Oh, I save it all up for Saturday night.
Ben bunları cumartesi gecesine saklıyorum.
You know what, Cary, save it.
Biliyor musun Cary, kendine sakla.
My mom tried to save him, but it was too late.
Annem onu kurtarmaya çalıştı ama artık çok geçti.
So I can get rid of it and save both our lives.
Böylece ondan kurtularak ikimizin hayatını da kurtarabilirim.
You want to save him out of guilt and lay it at my feet.
Duyduğun suçluluktan dolayı onu kurtarmak istedin.
It'd save money and I could take a bath.
Böylece sen tasarruf ederdin, ben de banyo yapardım.
God damn it, you can't save me.
Lanet olsun, beni kurtaramazsın sen.
How about I drag your ass out of this truck, I take the truck, I save Sara's life, then I turn around and blow up whatever the hell it is - -
Seni kamyondan sürükleyerek çıkarayım, kamyonu alıp Sara'nın hayatını kurtarayım.
So maybe if we can help save Cochise, it'll help us to - - get over Lexi?
- Cochise'e yardım edersek, bir şekilde Lexi'yi... - Unutmamızı mı sağlar? Ben, ben doktorum.
'Cause he'll do whatever it takes to save Geraldine.
Çünkü Geraldine'i kurtarmak için ne gerekiyorsa yapacak.
Look. I know we wanted to save money, and we gave it our best shot, but despite how much I'm gonna miss this whole hose situation,
Bak paramızı biriktirmek istediğini biliyorum ve kemerleri iyi sıkıyoruz.
It's true, we can't save your lives. But we can make you as comfortable as possible - during the time you have left.
Bu doğru, hayatlarınızı kurtaramayız ama geri kalan zamanınız boyunca sizi elimizden geldiğince rahat ettirebiliriz.
And I know you won't be able to understand this, but, I had to do it to save Angie.
Yukarıda gördüğün şey şeytan, anneni alıyordu. Ve biliyorum bunu anlamayacaksın. Ama Angie'yi kurtarmak için bunu yapmalıydım.
I made some awful choices, but it's because I had to. - This is all to save Angie.
Yapmak zorunda olduğum için berbat seçimler yaptım.
I think I had to lose him... really lose him... to understand exactly what it was I needed to save.
Onu kaybetmek zorunda olduğumu sanıyordum, onu kurtarmak için gerçekte ne gerektiğini anlamak için onu cidden kaybetmek zorunda olduğumu sanıyordum.
She used it to save Theseus from the labyrinth.
Theseus'u labirentten kurtarmak için kullanmıştı.
It's pretty crazy that I had to kidnap Noah Bennet's grandson in order to save the world.
Dünyayı kurtarmak için Noah Bennet'in torununu kaçırmam epey çılgınca oldu.
It is the only way to save them.
Kurtulmalarının tek yolu bu.
It doesn't matter. Your cousin Harry is coming to save us.
Kuzenin Harry bizi kurtarmaya geliyor.
It may not save the day, but at least it'll help a bit.
Belki durumunuzu kurtarmaz ama en azından bir süre yardımcı olur.
Well, partly, but I just wanted to save us some of the money because I could do it myself.
Yani, nispeten, Ama bize daha çok para kalsın diye uğraşıyordum, çünkü onun yaptıklarını ben de yapabilirdim.
It'll save us some space.
Yer kazandırır bize. Harika.
I know you would have done anything to save it, so... you did what you could. It's okay.
Önemli değil.
But it is not our job to save Kiara.
Ama Kiara'yı kurtarmak bizim görevimiz değil.
I thought that it would save you from getting hurt. And... I was wrong.
Bunun seni incinmekten koruyacağını sanmıştım ama yanılmışım.
Well, if it'll save me from eternal damnation, how can I say no?
- Eğer beni sonsuz lanetten kurtaracaksa nasıl "hayır" diyebilirim.
They believed it held the answers from a god that would save them.
Kendilerini kurtaracak bir tanrıdan gelen cevapları barındırdığına inandılar. Çocuklar!
I died trying to save you in the flood, Robert. This place is sick. But together, we will heal it.
- Selde seni kurtarmaya çalışırken öldüm Robert buralar hasta ama beraber burayı iyileştireceğiz.
It's not gonna be pretty, but it's gonna save his life.
Mükemmel olmayacak ama hayatını kurtaracak.
You think I'd use it to go back a few days ago... So I could save my mom.
Birkaç gün öncesine gidip annemi kurtaracağımı düşünüyorsun.
It was 60 %, and it glows in the dark, so I save money on electricity, too.
Yüzde 60 indirimliydi. Karanlıkta parlıyor. Elektrik parasından da kurtarıyorum yani.
Maybe it has something to do with the fact that I went down there to save the human race, and all I don't know.
Bilmiyorum.
In the right hands, it could save all of mankind.
Doğru ellere geçerse, tüm insanlığın kurtarıcısı olabilir.
The money you guys are making right now, it's not gonna last unless you save and invest.
Şu an kazandığınız para Eğer biriktirip yatırım yapmazsanız tükenecek.
It's trying to save them.
Onları kurtarmaya çalışıyor.
- If it'll save Grace.
- O lütuf tasarruf edersiniz eğer.
What if it's something that can save us? Please don't make me give it up.
Lütfen vermek zorunda bırakma beni.
It's us against them, and I'll do whatever it takes to save our daughter.
Onlara karşı biziz. Kızımızı kurtarmak için ne gerekiyorsa yapacağım.
"It sounds really good. It could save our relationship."
" Güzel gibi geldi.
He did it to save me.
Beni kurtarmak için yapti.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]