English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ S ] / Settle in

Settle in translate Turkish

1,185 parallel translation
Settle in here.
Buraya yerleş.
We can settle in for some CNN.
Oturup biraz CNN izleyebiliriz.
In some ways... it'd be a lot easier to forget about Voyager, just settle in here and build a life... but that wouldn't be me.
Diğer bir yol ise... Voyager'ı unutmak, çok kolay bir yol olur, sadece burada oturup, bir hayat kurmak... ama bu ben değilim.
Just settle in and wait.
Otur ve bekle.
You settle in while pee.
Bu arada otur.
Settle in while pee.
Ben işerken bekle.
He just needs a little time to settle in.
Alışması için biraz zamana ihtiyacı var.
It's been two weeks since the transporter accident that created Mr. Tuvix and, while it's still not entirely clear that he's with us permanently, he's certainly been doing his best to settle in.
Bay Tuvix'in oluşmasına neden olan kazadan beri, iki hafta geçti ve hala, bizimle devamlı olarak kalacağı açık değil, ve yerleşebilmek için, kesinlikle elinden gelenin en iyisini yapıyor.
She told me to give her a little time to settle in and that I should follow.
İçeriye yerleşmesi için ona biraz zaman vermemi ve onu izlememi söyledi.
You'll settle in.
Alışacaksın.
So, settle in and go on upstairs and see what I've done with your room.
Yukarı çık ve odana ne yaptığıma bak.
Settle in.
Keyfine bak.
I know I need time to settle in but it's not like I'm a postal worker with an AK-47.
Alışmamın vakit alacağını biliyorum ama taramalı tüfekli bir postacı falan değilim.
You know, Ray, could you at least look at me... before you settle in for three hours of television?
Biliyor musun, Ray, Televizyonun karşısına... Kurulmadan önce en azından bir kere bana bakabilir misin?
You can settle in...
Evine yerleşebilirsin...
Settle in.
Sen keyfine bak.
I let you settle in first Restoring this house can't have been easy
Peder Busoni sizin için ne yapabilir? İlk önce sizin yerleşmenize izin veriyorum. Bu evi restore etmek hiç kolay değil.
When things settle down, I'll talk to my friends in the police.
Bak, emniyet müdürlüğünde arkadaşlarım var. İşler biraz yatıştığında onlarla konuşurum.
We'll settle it in our own way.
Kendi yollarımızla çözeceğiz.
You'll end up drooling in some nursing home, then you'll decide that it's time to settle down, have kids?
Bir huzur evinde bulunmak mı istiyorsunuz? Yoksa şimdi oturup karar vermelisiniz. Evlenmeli ve çocuk sahibi olmalısınız.
Let's get back in the car where you can settle down.
- Arabaya bin...
He asked if it would be imprudent of him to settle so early... whether she was too young or whether he was beneath her.
Bu kadar erken evlenmenin uygun olup olmayacağını sordu. Ayrıca Harriet'in ona göre çok genç ve üst sınıftan olup olmadığını da.
In a moment, it'll settle.
Bir saniye içinde geçer
It is better to settle these matters in the courts than on the streets.
Bu sorunları sokaklar yerine mahkemede çözmek daha iyidir.
If DeCicco was payment in full, we settle.
Eğer DeCicco'nun intikamını alıcaksak, bastırıcaz.
I want you both to get out of your cars right now... and we'll settle this in an adult manner... like a fistfight.
İkiniz de derhal arabalarınızdan inin... ve bu meseleyi birer yetişkin gibi çözelim. Mesela bilek güreşi yapalım.
Well, the Dutch were the first whites to settle the island in 1890.
Adaya önce 1890'da Hollandalılar yerleşmiş.
Settle for 40, but in these matters, there's no one to make a deal with.
Hatta kırkında. Kırk da iyi olurdu. Ama çevrede görüşmelerimi yürütecek kimse yok.
Settle down! In exactly 15 minutes... Toad Hall will be...
Tam 15 dakika içinde Kurbağa Malikanesi yok olacak!
First thing in the morning, I'll go talk to Travers and settle this.
Sabah ilk iş Travers'a gidip bu işi halledeceğim.
Settle all your accounts with him and leave him in peace.
Hakkınızı helal ediyor musunuz?
Everybody settle. I'll just squeeze in over here.
Ben de şuraya sıkışayım.
Except at the end, where Eleanor Roosevelt and Eva Braun settle World War Two by wrestling in pudding.
Dünya Savaşı'nı halletmek için Eleanor Roosevelt'le Eva Braun'un puding içinde güreştiği kısım hariç - Merhaba Doktor Crane.
Seeing as how you're no longer on Miss Wynette's tab how do you propose to settle this bill?
Artık Bayan Wynette'in himayesinde olmadığınıza göre otel masraflarını nasıl ödeyeceksiniz?
LONELY DEPUTY MAYOR SEEKS QUIET NIGHT AT HOME WITH WONDERFUL GIRLFRIEND, BUT WILL HAVE TO SETTLE FOR A NIGHT IN A SMALL ROOM WITH SWEATY GARBAGE MEN.
Yalnız Başkan Yardımcısı muhteşem kız arkadaşıyla sessiz bir gece geçirmek ister ama sevimli çöp adamlarla, küçük bir odada bir karara varmak zorundadır.
Everything will settle down in a moment.
Az sonra her şey düzelir.
If I had my sword, I could settle this in a heartbeat.
- Eğer kılıcım bende olsaydı, bunu bir kalp atışında halledebilirdim.
Before we settle in, feast your eyes on these.
Yerleşmeden önce, şölenin tadını çıkarın.
Well, I'll just settle the girls. - I'll be ready in 15 minutes.
kızları hazırliyim. 15 dakikaya hazır olurum.
He'll settle back in.
Düzelecektir.
It's nice to know men in bars still settle their disputes the old-fashioned way.
Erkeklerin barda anlaşmazlıklarını eski usullerle çözmesi güzel.
We're due back in court at 4 unless we settle this.
- Bakın...
But in a larger sense, this trial will settle the age-old question... of science versus religion.
Bu duruşma daha geniş boyutta, bilim-din çatışmasını çözmeye çalışacak.
'He knew there was no way Ed could settle that debt alone.
'Ve Ed'in bu parayi tek basina toplayamayacagini biliyordu.
I tell ya how I'm gonna settle our differences. I'm gonna shoot the guy right in the lombardos.
Aramizdaki farki sana nasil anlatayim.Adami oracikta vuracam.
Your poor mother who was spending a few tranquil moments with your father drinking his one nightly beer in his white shirt with the sleeves rolled up and nine times out of ten she would settle things by forcing a reluctant Franz to part with a few of his fireflies,
Zavallı annen, kolları yukarı kıvrılmış beyaz gömleğiyle, akşam birasını... yudumlayan babanla birlikte olduğu, birkaç huzurlu anından birini yaşarken, onda dokuzunda, isteksiz Franz'ı birkaç ateşböceğini seninle paylaşmaya zorlayarak durumu çözerdi.
At Potsdam outside Berlin, the Big Three met to settle the post-war order.
Savaş sonrası düzeni kararlaştırmak için... Berlin'in dışındaki Potsdam'da, Üç Büyük buluştu.
We can settle for being slaughtered in the push tomorrow, or we can take those tanks out tonight.
Ya yarın taarruz sırasında doğranmayı göze alırız ya da bu gece o tankları hallederiz.
Would you oblige me with 50 or so in gold... just to settle my accounts at the dockside?
50 altın kadarını hemen verebilir misiniz... sadece limandaki borçlarımı kapatmak için?
Let's settle our differences in the next life.
Farklılıklarımızı diğer yaşamda giderelim.
He said... "Himmler mentioned his belief that the Nordic race did not evolve but came directly down from heaven to settle on the Atlantic continent, and that ancient immigrants from Atlantis had founded a great civilization in Central Asia."
"Himmler inanışından, bu Kuzey ırkının evrimleşmeyip doğrudan cennetten gelip Atlantis Kıtası'na yerleştiğinden ve bu antik göçmenlerin Orta Asya'da muhteşem bir medeniyet kurdukları şeklinde bahsetti."

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]