Shouldn't he translate Turkish
2,657 parallel translation
He shouldn't be talking to her.
Onunla konuşmaması gerek.
Sorry you had to see this, but he shouldn't have brought you here.
Bunu gördüğünüz için üzgünüm ama sizi buraya getirmemeliydi.
But he shouldn't forget Where he come from.
fakat ne durumda olduğunu unutmamalı.
He shouldn't be long.
Sorun değil
He's the one who said we shouldn't separate.
Ayrılmamız gerektiğini söyleyen kişi o idi.
And toby shouldn't go to jail for a crime he didn't commit.
Toby işlemediği bir suç için hapse gitmemeliydi.
He shouldn't be here.
Burada olmamalı.
He sees what he shouldn't see, hears what he shouldn't hear.
Görmemesi gerekenleri görür, duymaması gerekenleri duyar.
Why shouldn't he?
Neden demesin?
Shouldn't we stay together? Obviously, he can take care of himself.
- Kendi başının çaresine bakabilir elbette.
He shouldn't have been your trainer, that's the point.
O, senin antrenörün olamaz hepsi o kadar.
He was fired because that's not his job and he shouldn't be interfering with students or their activities.
Okuldan kovuldu çünkü mesleği bu değil ve öğrencilere ya da onların... etkinliklerine karışmamalı...
Shouldn't he be wea.ring a. school uniform?
Okul üniformasını giyiyor olması gerekmez miydi?
He shouldn't have called you.
Seni aramaması gerekirdi.
Then eventually, he'll say something he shouldn't.
Eninde sonunda söylememesi gereken birşeyi söyleyecektir.
- You shouldn't say that. - He is one.
- Öyle dememelisin.
If he's wounded, shouldn't he be in the medical centre?
Eğer yaralıysa, sağlık merkezinde olması gerekmiyor mu?
That's why he shouldn't be here now.
Bu yüzden şu anda burada olmamalı.
I mean, he shouldn't be the head of anything.
Bence hiçbir işin başında olmamalı.
He shouldn't be asking you to do this kind of thing.
Bu tür şeyleri yapmanı istememesi gerekir senden.
He shouldn't be in the Navy at all.
Donanmaya hiç girmemeliydi.
Part of me feels like he should be alive and I shouldn't.
Bir yanım, onun hayatta olup benim olmamam gerektiğini hissediyor.
No, he shouldn't be walking around!
Yatakta olması gerekiyordu.
He shouldn't have broken your nose.
Burnunu kırmamalıydı.
He shouldn't have.
Böyle olmamalıydı.
He shouldn't take after me on that...
Bu konuda bana çekmiş olmalı.
He's already got a very low opinion of me so it shouldn't come as much of a surprise.
Zaten benimle ilgili beklentileri oldukça düşük muhtemelen çok büyük bir sürpriz olmaz.
. Shouldn't he be protecting you? .
Seni koruması gerekmiyor mu?
He shouldn't have died.
- Ölmemesi gerekiyordu.
You know what? I actually shouldn't have said Tony stark, because... Once he has the suit on, then he's technically iron man.
Aslında Tony Stark dememeliydim çünkü ekipmanını giydiğinde teknik olarak "Iron Man" oluyor.
Shouldn't he be winning?
- Onun kazanması gerekmez mi?
I mean, whoever the real John was, he shouldn't be hiding.
Gerçek John her kimse, saklanmamalı.
That was low, I admit it, I shouldn't insult your dad, my gardener says he does good work.
Babana hakaret etmemeliyim,.. ... bahçıvanım babanın iyi iş çıkardığını söylüyor.
He shouldn't have said that.
Bunu söylemeyecekti.
He shouldn't have picked a fight with me.
O benimle tartışmamalıydı.
He shouldn't have stolen that car.
O arabayı çalmamalıymış.
He should be growing out of stuff like this, shouldn't he?
- Büyürken bu tür şeylerden uzak durmalı değil mi?
He's a little sweetie, you shouldn't have him like that.
O küçük ve sevimli bir çocuk. Ona böyle davranmamalıydın.
He shouldn't be.
Ölmemesi lazım.
He shouldn't have to help his mom through this rough time all by himself.
Bu zor zamanlarda annesine tek başına destek olmak zorunda değil ki.
Tell Arrow he shouldn't send boys to do a man's job.
Arrow'a söyleyin, bir yetişkinin işini çocuklara bırakmamalı.
Maybe he shouldn't be.
Belki de olmamalı.
Well, I know I shouldn't have, but I read dad's mind, and... why is he going to see George's girlfriend?
Yapmamam gerektiğini biliyorum ama babamın aklını okudum... Neden George'un kız arkadaşıyla görüşmeye gidiyor?
He shouldn't have said that.
Bunu söylememeliydi.
Well, he shouldn't be so poor, then!
Sanirim o kadar fakir olamaz!
"He doesn't look like he's going to welcome you," "so maybe you shouldn't go into his facility."
"Seni pek de hoş karşılayacak gibi görünmüyor belki de girmesen daha iyi olur." dedik.
He's sleeping, we shouldn't not wake him.
Uyumuştu, ben de uyandırmadım.
Look, he said we shouldn't be smoking it, man.
Hayatın berbat olmalı.
He shouldn't cry over spilled milk.
Kedi : Niye bağırıyo ki bu? Olan oldu zaten!
If he can do it, why shouldn't I?
Ben neden yapamayayım?
We'd all hoped that he and Mary would sort things out between them. But if that's not to be, shouldn't we try to get back to normal?
Aralarının düzeleceğini umuyorduk ama bu olmadı diye, normale dönmemeli miyiz?