English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ S ] / So don't do it

So don't do it translate Turkish

881 parallel translation
And for the car, I do have my license, but I'm scared that something might come out so I don't need it.
Arabaya gelince ehliyetim var ama önüme aniden bir şey çıkacağından korktuğum için gerek yok.
I don't think it's fair to ask me to do so now.
Artık bunun doğru olduğunu düşünmüyorum.
I'm old enough to know what to do So if you don't like it...
Hoşuna gitsin, gitmesin.
"... it would be wasting precious moments... "... if we told each other the vulgar details... "... of how we earn our daily bread, so don't let's do it. "
Ekmeğimizi nasıl kazandığımızın basit detaylarını anlatmak sadece değerli zamanımızı harcamak olur bu yüzden bunu yapmayalım. "
Do you know that if it hadn't been for that postal address you so thoughtfully wrote down... I don't know what I should have done.
Biliyor musun, şu senin dalgınlıkla yazdığın adres olmasaydı ne yapardım bilmiyorum.
I wanted to tell him about Braddock but I don't do it so well.
Braddock maçını anlatmak istedim...
The way they don't do things! The way they'll write anything just to get it down on the sales sheet. And I'm the guy that has to sit here up to my neck in phony claims... so they won't throw more money out the window than they take in at the door.
Satış sayfasına geçirmek için herşeyi yazmaları ben de burada boğazıma kadar taleplerle kapıdan giren parayı pencereden kaybetmesinler diye yırtınayım.
You're so clever, why don't you do it?
Madem bu kadar zekisin, neden yapmıyorsun?
So how do you know it don't make them bilious?
Sade kahve.
You talk so seldom, when you do say anything... I don't want to miss a single syllable of it.
O kadar nadir konuşuyorsun ki, bir şeyler söylediğinde duymak isterim.
I don't want to kill you so do what I say and do it exactly, or I will.
Seni öldürmek istemiyorum ama dediğimi aynen yapmazsan öldürürüm.
But it don't fit, so I won't do that one.
Ama oturmuyor ben de bunu yapmam.
So I don't need it, do I?
- İhtiyacım yok yani.
I do it enough on the outside, so don't expect me to do it in my office.
Bunu da dışarıda yeterince yapıyorum, bir de ofisimde yapmamı bekleme benden!
I don't know what it is I do that irritates him so much, but I do.
Onu bu kadar rahatsız edecek ne yapıyorum bilmiyorum ama, ediyorum işte.
So why don't you do it?
O halde yapsanıza.
I don't know, but it is a great honor for you, so do your work with extra care.
Bilmiyorum, ancak bu büyük bir şereftir, o yüzden işine iki kat önem ver.
Do you know what I think, Pop? I think we don't look so good. It's unfair.
Tüm bunlar hakkında ne söyleyeceksiniz?
It'been so hard : the satellite, then the Moon,... you do know, don't you?
O uydu : Ay, sen bunu biliyorsun, sanırım? - Bunu birlikte yapmak istedim.
If we don't do it, everything we've done so far will have been pointless.
Bunu yapmazsak, bugüne kadar yaptığımız her şey anlamsızlaşmış olacak.
Well, if you hate it so much, why don't you do something about it?
Bu kadar nefret ediyorsan buradan, neden bir şeyler yapmıyorsun?
And if I do listen I sift it so I don't really hear, which is the only way.
Eğer dinlersem, duymayacak şekilde süzgeçten geçiririm, tek yolu bu.
All right, all right don't get so upset, I'll do it. I'll have to go out again and... get all the ingredients in the forest.
Tamam, tamam öyle üzülme, yapacağım. Yine dışarı çıkmak zorundayım... ormandan gerekli içerikleri toplamak için.
So you don't want to do it?
Yapmak istemiyorsun, öyle mi?
I couldn't do what you're doing, so I don't understand how you'll do it.
Yaptığını ben yapamazdım, bu yüzden nasıl yapacağını da bilemiyorum.
If you're so much against it, why don't you do something about it?
Madem ona bu kadar karşısınız, neden bu konuda bir şeyler yapmıyorsunuz?
And I don't really feel I have time to explain it all to you so just do as I say, and you'll stay healthy and everything will be all right.
Size açıklamak için gerçekten zamanım yok o yüzden dediğimi yapın ve sağlığınızı koruyun ve her şey yolunda gitsin.
Don't feel so bad, Mr. Lomax you got rich once, you can do it again.
Bu kadar kötü hissetmeyin, Bay Lomax bir kere zengin oldunuz, yeniden başarabilirsiniz.
I'm blind, so I don't know if I can do it right, sir.
Ben körüm, pekala doğru yapabilir miyim bilmiyorum, efendim.
I don't understand anything anymore, you arrive and... do and decide whatever you want, it's all so easy for you.
Anlamıyorum artık, geliyorsun ve... Ne yapmak istediğine karar ver, bu kadar basit.
We don't want you to lose altitude, so we'll do it very slow and easy.
Yüksekliğini kaybetmeni istemiyoruz, şimdi çok yavaş ve sakince yapacağız.
You get as much fulfillment out of killing as I do, so why don't you admit it?
Öldürmekten benim kadar zevk alıyorsunuz. Kabul edin.
So I think it would be a good idea... if you filled in for me until I get there. You don't mind driving yourself out to the house, do you?
Şimdi, bu bir tür şakaysa, sana anımsatmalıyım ki, senin hiç mizah duygun yok ve olmayacak da.
Even when I don't see you, it's like you're with me, so what am I supposed to do?
Seni görsem de görmesem de, sanki hep seninleyim.
- We do it for you. - No, I don't think so.
Hayır, sanmıyorum.
- So don't do it again!
- Bir daha yapma sakın! Evet aşkım?
I mean, you think it's so unimportant that you don't even do it.
Yani o kadar önemsiz ki yapmıyorsun bile.
I think it's so unimportant that I don't care who I do it with.
Bence önemsiz olduğu için kiminle yaptığımı umursamıyorum.
- Don't mention it. There's so much to do.
- Daha yapacak iş çok.
Later I knew that he was the one who wanted to do so I don't want to let this rascal get away with it so easily I can only promise you that we will settle our grudges after we have eliminated Cao Feng
Sonradan anladım ki asıl güç delisi oymuş aslında Yaptıkları cezasız kalmamalı! ona ödetmek gerek!
God, it has been so long. You don't think there's any chance I have lost it, do you?
Sence yeteneğimi kaybetmiş miyimdir?
Pardon me for breathing, which I never do anyway, so I don't know why I bother to say it.
Nefes aldığım için özür dilerim, aslında nefes almam ama neden söylediğimi ben de bilmiyorum.
It's mine, too. So don't do that!
Yani böyle yapma!
Look, if you want this girl so bad... why don't you do something about it?
Bak, bu kızı bu kadar istiyorsan neden bir şeyler yapmıyorsun?
So all you have to do is throw the number away and don't call it again.
Şimdi yapman gereken numarayı atıp, bir daha da aramamak.
- So don't do it again.
- Bir daha yapma.
I know it's a terrible night, I just have so much stuff, I don't know what to do with it.
Havanın berbat olduğunun farkındayım ama o kadar çok şeyim var ki ne yapacağımı bilmiyorum.
Eight weeks, sir, but you don't have eight weeks, so I'll do it for you in two.
8 hafta. Ama sizin güzel hatırınız için iki haftada bitiririm.
Well, I didn't do it, did I? No, I don't think so.
O yüzden yapmadım, değil mi?
So please don't do it, Mum.
Lütfen bunu yapma, anne.
I WON'T DO IT, I MEAN... I DON'T NEED TO DO IT, SO I'M NOT GOING TO DO IT.
Yani yapmam gerekiyor ama yapmayacağım.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]