English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ D ] / Do it fast

Do it fast translate Turkish

549 parallel translation
If Gant or anybody else butts in, do some shootin'and do it fast.
Gant ya da başka biri karışırsa ateş edin ve hızlı olun.
She'd better do it fast.
Çabuk yapsa iyi eder.
But do it fast.
Ama çabuk olsun!
But do it fast.
Ama hızlı yap!
Look, you gotta do it fast.
Bak. Hızlı çırpmalısın.
Good, but do it fast.
İyi, fakat hızlı yap.
Do it fast!
Daha hızlı!
- Whatever you're gonna do, do it fast.
- Ne yapacaksan, çabuk yap.
Just do it fast!
Yeter ki çabuk olsun!
We've got to do it fast.
Hızlı olmalıyız.
Do it fast if you don't want him to get away.
elini biraz daha çabuk tutarsın.
Just do it fast, and then get out.
Çabuk yapın, ve hemen buradan gidin.
Do it fast! Fast!
Hızlı yap!
If we're breaking up, let's do it fast,
Eğer ayrılacaksak, bir an önce olsun bitsin.
And then, if he didn't do it fast enough, I'd pull my gun out of its holster just like this...
Ve bunu yeterince hızlı yapmazsa tabancamı kılıfından çıkarırdım, aynen böyle.
Whatever you need, and do it fast.
Ne gerekiyorsa kullan ve çabuk ol.
Do it fast.
Çabuk bitir. - Güle güle.
Get up here! Do it fast! Keep your heads down!
Öbür tarafa geçin, başınızı eğin!
Yes, but we better do it fast before he gets married.
- Evet. Yine de, evlenmeden önce harekete geçmeliyiz.
" See the girl with the diamond ring there wasn't a man she can do it fast she can do it slow and they all play along, but you want to go she's a rocker
[şarkı] : " şu kıza bak elinde elmas yüzük o adam yoktu hızlı olabilir yavaş olabilir ve hepsi anlaşıyorlar, ama sen gitmek istiyorsun kız bir rocker
- Lf we're gonna do this. Do it fast.
- Bu işi yapacaksak çabucak yapalım.
Do you think it'll go fast someday still?
Bunun bir gün yine hızla gidebileceğini düşünüyor musun?
You don't want to do it jerkily and not too fast.
Baştan savma yapılmasını istemezsiniz.
Woot weep, woot fight, woot fast, woot tear thyself, woot drink up poison, eat a crocodile? I'll do it!
Ağlayacak mısın, dövüşecek misin, oruç mu tutacaksın, kendini mi parçalayacaksın, sirke mi içeceksin, timsah mı yiyeceksin?
They'll do it as fast as they can, but they gotta do it right.
Ellerinden geldiğince hızlı olacaklar ama her şeyi doğru yapmalılar.
But, if we do it now, fast... that would save a lot of people a lot of trouble.
Ama şimdi, hızlı bir şekilde yaparsak birçok kişiyi bir beladan kurtarırız.
The law isn't fast enough, you could do it better - is that it?
Kanun yeterine hızlı değil, sen daha iyisini yaparsın - öyle mi?
- How fast can you do it?
Hemen olur mu?
Let's do it, but fast.
Sevişelim ama işini çabuk bitir.
But not so fast... You want it slow or you want it... You do it.
ama o kadar hızlı değil... hızlı mı istiyorsun yoksa yavaş mı.Sen yap
Not so fast! It's a mistake to do that before desire has overcome you!
Arzu seni ele geçirmeden bunu yapmak hata olur!
Miss, he can do it pretty fast... you needn't show sympathy
Gerek yok, o çok güçlü bir erkek değil mi zaten kendide yapabilir tabi, gerçek bir erkekse.
Do me one favor, though, let's make it fast.
Bana bir iyilik yap, hemen bitir şu işi.
It's a pleasure to do business with a man who catches on so fast.
Hızlı bir adamın 2 kişiyi yakalaması zevktir.
- How'd they do it so fast?
- Çok hızlı hareket ediyorlar.
Not so fast. You just do it real slow, like you was dancin'with a big, fat girl.
Son derece yavaş çevir, büyük şişman bir kızla dans eder gibi.
It gets into Jack's eye. Jack must do as he's told if he wants his fast cars and his pretty clothes.
Dumanı Jack'in gözlerine kaçıyor.
The scariest thing about it is that he wants to do it so fast.
Bu kadar hızlı yapmak istemesi çok korkutucu.
Do you know why Americans call it fast food?
Amerikalıların ona neden'fast-food'dediğini biliyor musun?
Now, if you don't like heights, climbing a mountain while you're carrying a container with a hang glider inside it might seem like a strange thing to do, especially when the weather starts to get very cold very fast.
Eğer yükseklikten hoşlanmıyorsanız sırtınızda koça bir yamaç paraşütü kutusuyla dağlara tırmanmak size biraz garip görünebilir. Özelliklede hava iyice soğumaya başladığında hem de bütün hızıyla.
I don't care what you do. Make it fast.
Ne yaparsan yap, yeter ki hemen gel.
How fast can you do it?
Ne kadar hızlı yapabilirsin?
Do it, fast.
- Çabuk hallet.
It has nothing to do with being fast.
Bunun hızla bir ilgisi yok.
We got just to do something about it and fast...
Bu işi halletmeliyiz ve çabuk olmalıyız.
I can't do it that fast.
O kadar çabuk yapamam.
Fast food demands a fast pace... because we want to present a food item... within so many seconds, if we can do it.
Hazır yemek, hızlı olmayı gerektirir. Bir yiyecek maddesini mümkün olan en kısa sürede müşteriye sunmamız gerekir.
Don't bring it to a boil too fast, whatever you do.
Ne yaparsan yap hemen kaynamasına izin verme.
Just do it, and fast!
Yap, hemen yap!
BETTER DO IT PRETTY DAMN FAST.
O daha iyisini yapacak. Hızla ve lanetle.
You know when you've been eating ice cream too fast and you get that frozen spot on the back of your throat, but you can't do anything about it cause you can't reach it to rub it?
Çok hızlı dondurma yerken boğazınızın arka kısmında bir soğuk kısım kalır ve ovalayamayacağınız için bunun hakkında hiçbir şey yapamazsınız hani.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]