English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ S ] / So here's the thing

So here's the thing translate Turkish

245 parallel translation
Okay, so, yeah, here's the thing.
Tamam. Evet. Durum şu ki.
The one thing I can't understand about New York... is why everybody here's so unfriendly.
New York'ta anlamadığım tek şey insanların neden düşmanca davrandıkları.
So that's the first thing we gotta decide here.
Bu yüzden yapacağımız ilk şey burada bir karara varmak olacak.
So, a surprise move by Brown here, bringing in the Wild Thing, who's been shelled in two outings against the Yankees.
Brown'dan bir süpriz geliyor ve oyunun ortasında "Vahşi şey", i oyuna alıyor.
So you tell me. What's the right thing to do up here?
O yüzden söyle bakalım, buraya göre doğru olan şey nedir?
So I can go,'Here, I didn't write this but whatever they wrote, I think the same thing.'"
Böylece gidip,'Bak, bunu sana ben yazmadım ama her ne yazdılarsa, ben de aynısını düşünüyorum. "'
So, Al, the reason that I'm here is that I need your help with just one little thing to make tonight's dinner perfect.
Peki, Al. Bir nedenden dolayı buradayım. Yardımına ihtiyacım var.
Klein, I'm gonna have this book one way or another, so you might as well let the damn thing go,'cause if you don't, it's gonna get awfully, awfully physical around here.
Klein, bu defteri alacagim oyle yada boyle, Anlayacagin zaman harcatmadan ver o defteri yoksa.., seni burada guzelce dovup oyle alacagim.
So here's the thing.
Peki... işte anlaşma..
So here's the thing.
Şimdi beni dinle.
Hey, you know, I'm gonna be coming here a lot, so maybe in the future we don't have to do this whole name thing... and you could just say, "Hey, Jake," and I could say, "Hey, T-Bone."
Hey biliyorsun. Buraya sık sık geliyorum. Bu yüzden artık birbirimize isimlerimizle hitap edebiliriz...
Just so you know? I agree with the "let's get out of here thing."
"Buradan gidelim." den yanayım.
So... here's the thing.
Durum şu.
You know, here's the thing about the twins. I know that I'm supposed to love them, but why do they make it so freakin'hard?
İkizlerle ilgili sorun şu ; onları sevmem gerektiğini biliyorum.
So here's the thing vis-a-vis the $ 100 I owe you. I don't have that kind of money, and I expect I never will.
Sana borçlandığım 100 Dolara gelince, öyle bir param yok ve asla da olmayacağını sanıyorum.
But here's the thing : quantum mechanics was | so radical a theory that it completely shattered all previous ways of | looking at the universe.
Ve bu garip fikir, gerçeğin belirsizlikle bezenmiş yeni resmine kapıları açtı.
I like to know who's... shopping it around in my neighborhood, so what you do is be in my office... first thing tomorrow morning, if you want to continue... to work here at the Shangri-La... and you and I will go over the rules together.
....bilmek isterim. Burada, Shangri-La'da çalışmaya devam... ....etmek istiyorsan yarın sabah ilk iş ofisime geleceksin.
So we decided that's the way we would close this thing every night is to come out and tell stories that made each of us laugh through the years. Everybody's got great stories, but ying-yang, here....
böylece her gece bu şeyi kapatmanın yolunun buraya çıkıp yıllarca bizi güldüren hikayeler anlatmak olduğuna karar verdik herkesin iyi hikayeleri var ama ying-yang,
Anyway, I'm here, so that's a good thing. What would you do with the film once you...
Her neyse. şimdi burada olmam önemli olan o filmle ne yapacaksın...
So here's the thing :
Olay şu :
So here's the thing.
İşte olay şu.
So, here's the thing.
Mesele şu.
But here's the best part... so pay attention...'cause if you're readin'this... it can only mean one thing...
Ama şimdi en zevkli kısma geldik, o yüzden gözlerini dört aç. Çünkü eğer bunu okuyabiliyorsan, bunun tek bir anlamı olabilir.
So here's the thing.
Yani mesle şu.
Okay, here's the thing. People are getting killed, so you are gonna tell me everything I want to know and you're gonna tell it to me now. Otherwise, we're gonna go at it again.
Tamam, insanlar öldürülüyor, yani ne bildiğini söyleyeceksin, bu hemen hemen olacak, veya oraya tekrar döneceğiz.
Telling me to plan ahead is like telling me to sprout wings, and it's things like being told to plan ahead that make me so crazy that yoga is the only thing that relaxes me, except I show up here, and I can't get in, and you tell me to plan ahead.
Bana planlarımı erkene almamı söylemek, kanatlarımı çırpmamı söylemek gibi bir şey, ve bana başkasının böyle akıl vermesi daha da çılgına çeviriyor ki yoga beni rahatlatan tek şey, buraya vaktinde gelmem yetmiyor, ama içeri giremiyorum ve sen bana daha erken gelmemi söylüyorsun.
So here's the thing - -
Bak...
No, the thing : Exchange details, pretend we care. I'm gonna go take a shower, and when I get back down here, you won't be here, so...
Bunu derken kastım tanışmak umurumuzdaymış gibi davranmak.
Well, here's the thing. For the past few years or so I, I've had this, um...
Mesele şu geçtiğimiz birkaç yıldır, içimde bir boşluk vardı.
So, here's the thing.
Pekala, olay şu.
So, the monkey does the sex thing right here.
Sonra maymun işte tam bu sırada sekse başlıyor.
Well, here's the thing : He's not here to take responsibility, so we're more than willing to blame you.
Şunu dinle Jorge sorumluluğu almak için burada değil ve biz de seni suçlamak için can atıyoruz.
"If you push the line way back so maybe they'll only cut to here" kinda thing.
Hani, "Eğer sınırı zorlarsak, belki sadece oraları keserler" mantığıydı.
But here's the thing. When I create my day... and out of nowhere, little things happen... that are so unexplainable...
Günümü yarattığımda, aniden küçük şeyler oluveriyor, açıklaması zor şeyler...
And so here's the thing.
İşte size birşey.
The thing is I wanted you both to hear it from me so there ain't no lies from here on in.
İkinizi birden çağırmamın sebebi... bundan sonra yalan yanlış şeyler duymaman.
Here's the punch line : turns out we had Amelia Purcell's DNA on file, so we ran it against the headless body in the morgue, just to rule out any possibility that it might actually be her. Only the weird thing is it ruled her in.
Amelia Purcell'in DNA kayıtları elimizde var ve o olma olasılığını ortadan kaldırmak için morgdaki başsız cesetle karşılaştırdık, ve tuhaf olan, ortadan kalkmadı.
So... here's the thing, Finance Guy. I just came for Lia's things, so...
Mesele şu maliyeci çocuk, Lia'nın eşyaları için geldim.
So here, this is actually artificial light, but in sunshine it does the same thing, and so this little machine is converting light directly into electric power.
Bu küçük mekanizma ışığı elektrik enerjisine çevirmektedir, şu an yapay ışık geliyor olsa da, güneş ışığında da aynı olay gerçekleşmektedir.
So, listen, for my friend here, tell me one more time how the thing went down, will you?
Dinle beni, şu olan biteni arkadaşım için... bir defa daha anlatır mısın?
Stinky lump of crap? The thing with paellas is that you have to be here in order to cook it and some pople weren't here so...
Paella pişirirken, pişirmek için burada olmalısın.
So here's the thing, Artemis.
Şimdi, şöyle Artemis.
Okay, so here's the thing. I'm not really drunk.
Pekâlâ, aslında sarhoş değilim.
So, here's the thing, and don't get mad.
Eee, ne olduğunu anlatacağım ama sakın kızma.
So here's the thing.
Söyleyeceğim şu :
- Okay, so here's the thing.
Tamam, şöyle bir şey var.
So, here the keys of the thing, here's about $ 13 in change that I liberated from the tampon machine in the ladies room.
Arabanın anahtarları bu. Bunlar da kadınlar tuvaletinden arakladığım, 13 dolarlık bozukluk.
- Okay, so here's the thing. Uh, he's my best friend. And I haven't gotten to spend any time with him or Ellie this week and so he really wanted us to hang out tonight.
Pekala, olay şu o benim en iyi arkadaşım ve bütün hafta boyunca ona veya Ellie'ye hiç vakit ayıramadım.
Yeah, here's this thing, first this support beam came down, so my wall falls out and all the day along I had to hold the roof with my bare hands.
Bak şöle oldu, ilk önce kolon çöktü bu yüzden duvarım yıkıldı ve bütün gün çatıyı bu çıplak ellerimle tutmak zorunda kaldım
Okay, so, here's the thing.
Tamam şimdi şöyle.
Okay, so here's the thing.
Pekala, durum şu.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]