English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ T ] / The thing was

The thing was translate Turkish

15,622 parallel translation
Although, sadly, the only thing broken was that incontinent troll's nose.
Fakat buna rağmen kırılan tek şey o gerizekalı trollün burnuydu.
Apart from the whole Noah thing, and that was a one-off.
Nuh'un olayı hariç ama o da bir seferlik bir şeydi.
You know, I feel like the only thing that made him happy was this place.
Onu mutlu eden tek şey burasıymış gibi geliyor.
Yeah, I was thinking the same thing.
Evet, ben de aynısını düşündüm.
You being in jail was the best thing that ever happened to me.
Senin hapiste oluşun başıma gelen en iyi şeydi.
I felt like this was the only thing all of us owned.
Hepimizin sahip olduğu tek şey buymuş gibi geldi. "Evet, ve" deyin.
The first thing I thought when I found out was, I can't keep it.
İlk öğrendiğimde düşündüğüm şey, onu tutamamamdı.
And the first thing my mom did was call your mom
İlk iş olarak da annem anneni aradı...
But my children, they were the one thing I was promised would be mine.
Ama benim çocuklarım beni sevmeliydiler.
The only thing left to do was clean up his tracks, confuse the crime scene.
Yapabıleceğı tek şey ızını temızleyıp olay yerını karıştırmaktı.
Billy the Kid found the one thing that he was good at, which was killing other people, and he got a lot of attention for it and he embraced it.
Billy the Kid çok iyi olduğu bir alan bulmuştu. Diğer insanları öldürmek. Dikkatini bu alana yöneltti ve benimsedi.
So, do you know what it was, the thing that attacked you?
Size saldıran şeyin ne olduğunu biliyor musun?
The thing on my hand, this--the sigil, it appeared when I was dreaming, of "Fillory."
Elimdeki şey, mühür Ben Fillory'i hayal ederken belirdi.
Look, honestly, Quentin, growing up, the last thing I wanted to do was read fantasy.
Bak Quentin gerçekten büyü artık. İsteyeceğin son şey kurgu okumak.
You know, when Frank and I were first married he was in the Navy, and we did that long distance thing for three years.
Biliyor musun, Frank ve ben ilk evlendiğimizde o Deniz Kuvvetleri'ndeydi ve biz şu uzun mesafe olayını üç yıl boyunca yaptık.
I think the Post-it thing was amazing, too.
Sanırım, yapışkanlarda harikaydı.
The thing is, Chapman... I was turned off by you the moment I met you.
Olay şu ki, Chapman seni gördüğüm günden beri seni sevmedim.
When was the last time their bracelets were scanned for entry and exit, are they still active, that kind of a thing.
Bileklikleri en son ne zaman tarandı, hala aktifler mi, bu gibi bilgiler.
That was probably the Master's signal, right? The... same thing that incapacitated those people on the plane.
Bu muhtemelen efendinin sinyali yüzünden olmuştur değil mi?
The whole thing was planned.
Bütün olay planlanmıştı.
It's funny, I was wondering the same thing about you.
Bu tuhaf, ben de seninle ilgili aynı şeyi düşünüyordum.
The whole thing was so random.
Bütün olay çok rastlantısaldı.
The last thing I needed was a chaotic neighbor.
İhtiyacım olan son şey kaos içindeki bir komşuydu.
This last thing... With the axe... that was enough.
Bu son şey balta ile yaptığı bardağı taşıran son damlaydı.
Moving back here was the worst thing we ever did.
Buraya geri dönmek yaptığımız en kötü şeydi.
No, that was the strange thing.
Hayır, garip bir şey var.
The funny thing is I was looking for a goddamn tie, but that's not the fucking point.
Garip gelecek ama sadece kravat arıyordum amacım o bile değildi.
Because the first thing the Minister of Interior did was ring up this office.
Çünkü İçişleri Bakanı ilk iş olarak bu ofise telefon etti.
The best thing about watching you play today was realizing that all that rubbish in the last school was just rubbish.
Bugün seni oynarken izlemenin en güzel yanı, eski okuldaki bütün o saçmalıkların gerçekten saçmalık olduğunu görmekti.
The last thing I wanted was to hurt any of the talented people who keep this place running.
Burayı yöneten yetenekli insanların canlarını acıtmak....... yapmak istediğim en son şeydi.
I know Knox was a lousy lay, or m-maybe it was you, but at the end of the day, we all want the same thing :
Belki sen de öyleydin ama günün sonunda hepimiz aynı şeyi istiyoruz.
I was about to return it and next thing I know, you lot are arriving outside the bleeding restaurant.
Tam iade edeyim derken ekibiniz restorana doluştu.
Personally, I thought the whole thing was rather primitive.
Bana göre bu site olayı çok çirkin.
No need to apologize. Listen, I was thinking from here on out, maybe I'll do the hero thing...
Dinle, diyorum ki kahramanlık işini bundan sonra tek başıma mı yapsam?
I guess a cop was the next best thing.
Bir polisin de şövalyeden aşağı kalır yanı yok tabii.
But the one thing I never lost track of was you, Jesse.
Ama aklımdan çıkmayan tek şey sendin, Jesse.
I was just gonna ask you the same thing.
Ben de sana aynı şeyi soracaktım.
I was told the same thing.
Bana da aynı şeyler söylendi.
First thing she did after she got here was send for the complete works.
Buraya geldiğinde yaptığı ilk şey Tam işler için gönderildi.
I think it was the best thing for her.
Bence onun için en iyi şey buydu.
Then, I remember opening my eyes in great pain. And the first thing I saw was you.
Daha sonra o büyük acıyla gözlerimi açtığımda ilk gördüğüm şeyin sen olduğunu hatırlıyorum.
Got held up with the coffee, and then there was this whole thing with the van we got.
Kahve alırken takılıp kaldım bir de kamyonet sorunumuz var tabii.
That was the thing.
O da kötü geçmişti.
I was almost killed up there in that stairwell, and the thing I was worried about wasn't... wasn't death.
Merdivenlerde az kalsın ölüyordum, ama o anda korktuğum şey ölüyor olmak değildi.
Coming here was the last thing I wanted to do, and now I'm stuck in this box wondering if this fight will be my last.
Buraya gelmek isteyeceğim son şey olurdu, ama bu kutuya sıkışıp kaldım, ve bu son savaşım mı diye düşünüyorum.
The only thing gone was their computer.
Kaybolan tek şey bilgisayarlarıydı.
It was the right thing to do.
YapıIması gereken en doğru şey buydu.
The last thing she asked me to do was to get her son out of here.
Benden istediği son şey oğlunu buradan çıkarmamdı.
If the king foresaw these events, this was the wisest thing he ever did.
Kral bu olayları öngörmüş ise bu şimdiye kadar yaptığı en akıllıca şey.
Talk as if... talk as if it was the last thing you could ever say to her.
Sanki... sanki bu ona söyleyeceğin son şeymiş gibi.
It was a "spur of the moment" thing, and I had all these miles, and I just really needed a break from all this wedding planning before I kill Mum.
Anlık bir karardı ve bedava uçuş puanlarım vardı ve tüm bu düğün planlamasında annemi öldürmemek için bir araya ihtiyacım vardı.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]