English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ S ] / Spare him

Spare him translate Turkish

427 parallel translation
Don't spare him, boys.
Ona acımayın çocuklar.
I must spare him any needless emotion.
Lüzumsuz heyecandan onu uzak tutmalıyım.
Let me go free and I'll spare him.
- Beni özgür bırak, ben de onu azat edeyim.
Don't spare him, now.
Acımayın ona...
Don't spare him.
Acımayın ona.
Will they spare him?
Onu bağışlayacaklar mı?
Don't spare him!
- Canını bağışlamayın!
Listen 1 0 minutes ago, I offered to shoot him to spare him the agony of the heavier sentence, release.
Dinleyin 10 dakika önce, onu vurmayı teklif ettim. Daha ağır bir cezanın, tahliyenin acısından kurtarmak için.
So spare him.
Bağışla bakalım.
He knew that his jailers would not spare him.
Gardiyanların, canını bağışlamayacağını biliyordu.
He was about to ask for mercy, to beg me to spare him, to implore me...
Benden merhamet dilendi, merhamet istedi, bana yalvardı...
I'm yours, Doug, if you spare him!
Onu bağışlarsan, senin olurum Doug!
I should think between you and your sister you could spare him the strain of coming in at all.
Madem ablanla sen vardın ona bu gerginliği yaşatmayabilirdiniz.
# And spare him cardiacs Yeah, yeah, yeah
# Ve ona kalbinizi bağışlayın.
But it's maddening to see you spare him over a rabbit but not bother to check if he got her drunk or not.
Hem bekar hem de taze bir kız ve o herifin onu sarhoş etmesini umursamıyorsun.
He'd say,'Spare him'.
"Öldür şunu" dedi.
We have to spare him the suffering that could go on for days, even weeks.
Onu günler hatta haftalar sürecek bir işkenceden kurtarmak zorundayız.
Or can you spare him?
Yoksa onsuz yapabilir misin?
Ask your master to spare him, he...
Baş rahip ona merhamet etsin! ...
Please spare him, master
Lütfen oğlumu affedin!
Spare him what?
Acımak mı?
Or if I have to spare him, why don't you say so instead?
Ya da onun yerine canını bağışlamalıysam?
Why did you spare him?
Niye öldürmedin onu?
Spare him!
Onu bağışla!
He begged me to spare him he started crying.
Canını bağışlamam için bana yalvardı ağlamaya başladı.
I've offered my own life in place of his if the gods will spare him.
Tanrılar onu bağışlasın diye, onun yerine kendi hayatımı teklif ettiğimi söyle.
Spare him!
Acıyın ona!
Please wait For my sake Spare him again
dur lütfen benim hatrıma bağışla onu gene!
"Spare him his life. I'm ready to lay my life instead"
"Ben hazırım canımı ona vermeye"
Can you spare him?
Onu bağışlayamaz mısın?
Don't spare him
Yakalayın onu!
But I fear him not. Yet if my name were liable to fear, I do not know the man I should avoid so soon as that spare Cassius.
Korktuğum yok ondan, ama Sezar korku nedir bilseydi ilk korkacağım adam kim olurdu bilmem bu sıska Cassius'tan başka?
To spare myself, I lied and told him that I was engaged to be married to Mohei.
Kendimi korumak için yalan söyledim ve Mohei ile nişanlandığımızı uydurdum.
She's making him sleep in the spare room.
Yapıyorum, ama bazen görevlerimiz çakışır. Ben yapıyorum... Şu ara idari bir işi halletmemi istedi.
You have a spare passport, so you go see him.
Senin pasaportun temiz, onu görmeye sen gideceksin.
Tell him and spare not.
Söyleyin, hiç durmayın.
See if there's a spare rig for him in the chuck wagon.
Malzeme arabasında onun için fazla bir kıyafet var mı bak.
Tell him I want every man they can spare. I want them to sweep along the west edge of the swamp.
Bataklıktan geçmek için adamlar istiyorum.
Spare our son Sancho no hardship or danger... but teach him also that peace, not war, is the real task of a king.
Oğlumu tehlikelerden ve sıkıntılardan koru. Ve ona savaşı değil de barışı öğret. Bir kralın gerçek görevi olan barışı...
I couldnt possibly spare him.
Onu kesinlikle veremem.
This will allow us three seconds to spare in which to revive him.
Onu yeniden yaşama döndürmek için bize üç saniye kalacaktır.
All right, all right, spare me the lecture, give him a drink.
Tamam, tamam, bana konferans vermeyi bırak da ona biraz su ver.
If it doesn't work out with him, I need you as a spare.
Onunla yürümeyeceğini düşünerek sizi, el altında tutuyorum.
Excellent driver. All right, so him we can spare.
Bir şoförümüz var, efendim, mükemmel bir şoför.
Spare him.
O çok güzel...
GIRL 2 : We imitate him in our spare time.
- Boş zamanlarımızda onu taklit ediyoruz.
Kill him and spare yourself.
Onu öldür ve canını kurtar.
For Christ's sakes, tell him we ain't got no meat to spare.
Tanrı aşkına, fazla etimiz olmadığını söyle.
Spare my son, Herr Officer, and do with him whatever you like.
Oğlum yetersiz, Subay Bey, onu ne yapacaksınız?
Don't let him come to any harm... or else I won't spare you
ve sakın ona zarar vermeyin... yoksa intikamını alırım!
Persuade him to spare us all and give himself up.
Belki onu teslim olmaya ikna edersen hepimizin hayatı kurtulur.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]