English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ S ] / Strap in

Strap in translate Turkish

380 parallel translation
We found a shoulder strap in the hut.
Barakada bir apolet bulduk.
So they stuck a leather strap in her mouth so she could bite off her screams while they cut away to get in there.
Sonra ağzına kalın bir deri parçası soktular. Etini kesip içeri girerlerken çığlık atmaya çalıştı.
- Let go! And when you buy me the sports cap, I want it with a little strap in the back.
Şapkanın arkasında minik bir kayış olmasını istiyorum.
Please take your seats and strap in, gentlemen.
Lütfen yerlerinize oturup kemerlerinizi bağlayın beyler.
- Okay, strap in.
Tamam, kemerini tak.
- Strap in. -'Kay.
- Kemerlerinizi bağlayın.
Let me sit down and strap in.
İzin verin oturup kemerimi bağlayayım.
I've got a linebacker that hasn't washed his jockey strap in two years because he thinks flies are lucky.
Başka biri de sineklerin uğur getirdiğini düşündüğünden bandajlarını iki yıldır yıkamıyor.
- Strap in!
- Sıkı tutun!
Strap in!
Sıkı tutun!
Supposin they catch him. They'll bring him back, strap him down, then lock him up in a cage...
Tut ki yakaladılar onu getirirler buraya, vururlar ayağına prangayı, tıkarlar kodese.
I'll strap you in.
Seni bağlıyorum, tamam mı?
Now I know why Strap said he never seen you use it.
Strap'in neden kullandığını hiç görmediğini söylediğini biliyorum.
Can't you just see him standing there in his serape and bare feet, holding on to the strap?
Onu orada görebiliyor musun? Ayakları çıplak, omuzunda serapesiyle durakta bekliyor...
I know by tomorrow I'll have to strap him in bed.
Biliyorum, yarın onu yatakta zor tutacağım.
If you don't like it, I'll put you in a military school where you can wear those hats with a strap under the chin and look like a big general.
Hoşuna gitmezse seni askeri okula yazdırırım. Orada altında kayış olan şapkalardan takar ve general gibi görünürsün.
Not unless you strap me in the chair and throw the switch yourself all the way.
Beni sandalyeye bağlayıp, şalteri indirmediğiniz sürece yardımı olmaz.
Are you gonna be there when they strap me in, Gerard?
Beni idam ederlerken orada olacak mısın, Gerard?
Once the population, including the military, has been immobilised my task force, which Mr Strap and his people smuggled across the Rio Grande from Mexico, will approach Fort Knox in motorised equipment along Bullion Boulevard, which runs past the depository here
Ordu dahil herkes hareketsiz hale geldiğinde benim ekibim, Rio Grande, Meksika'da kaçakçılık yapmış olan Bay Strap ve adamları buradaki deponun önünden geçen ve Gold Vault Yolu ile kesişen Bullion Bulvarı'ndan motorize ekipmanla
This fence surrounding the depository, as Mr Strap reminded us, is electrified.
Depoyu çeviren bu çit, Bay Strap'in bize hatırlattığı gibi, elektrikli.
Strap yourselves in.
Kemerlerinizi bağlayın.
We strap a platform onto Omar's back, and El Diablo waltzes on top.
Ömer'in sırtına tabla bağlıyoruz. El Diablo da tablada dans ediyor.
- Mrs Scum, I'm offering you a boot in the teeth and a dagger up the strap?
Bayan Boktan, size dişlere bir tekme ve bir karna bıçak teklif ediyorum.
I'll not strap you in, I'll not tie you down.
Seni yatağa bağlamayacağım.
You get inside the space capsule... and you strap yourself up in it... and you simulate a voyage to the moon.
Uzay kapsülüne giriyormuşsun içeride kayışlarla bağlanıyorsun... Ve aya seyahatin simülasyonunu yaşıyorsun.
Strap the customer in, push a button, raise him up, flip him over let his hair hang down and snip, snip, snip.
Müşteriyi berber kayışıyla bağla, düğmeye bas, onu kaldır, çevir saçlarının aşağıya salınmasını sağla ve kırp, kırp, kırp.
In the night, the hawk broke her strap and flew away.
Şahin, gece kayışını koparıp gitti.
We need something flexible to strap'em in.
Bunları saracak esnek bir şeyler gerekiyor.
Yeah, better strap'em in good,'cause you don't want me to get out of here.
Evet, iyi bağlayın ha kayışları, buradan kaçıp kurtulmamı istemezsiniz sanırım.
Strap yourselves in.
Bağlayın kendinizi.
State stray, strap strident, stalagmite statute, status ploy boy yearling infant, babe, baby welt, chapped, sore, rapous rapacious, wild, agrestic domestic bucolic, idyllic Arcadian, pastoral pastures pasteurization deportation, separation annihilation masturbation craving, turgid languid, lurid father fatherly, godfather paternal, patriarch patronize electron, neutron, fuse tube, the radio tube... is made up of a glass container inside of which the component parts are placed in a vacuum.
Devlet serseri, kayış tiz, dikit yasa, statü manevra oğlan enik küçük çocuk, bebek, yavru şerit, çatlak, hassas, cezalı yırtıcı, vahşi, öfkeli evcil bukolik, idilik arkadyen, pastoral otlak pastörizasyon sınırdışı, ayırma yok etme masturbasyon özlem, abartılı.. ... ruhsuz, donuk baba babalık, büyük baba babadan kalma, aile reisi himaye elektron, nötron, sigorta lamba, radyo lambası... çeşitli elektronik parçaların içine vakumlanarak yerleştirildiği camdan yapılmış bir tüptür.
Go strap yourselves in.
Kemerlerinizi bağlayın.
If I were you, I'd strap myself in.
Yerinizde olsaydım, kemerimi bağlardım.
- Strap yourself in firmly.
Kendinizi sıkıca bağlayın.
Verse alert, Cliffy, strap yourself in, pal.
Birinci alarm Cliffie. Emniyet kemerini tak dostum.
Now get in that seat right now and strap yourself down! Hurry up!
Çabuk ön koltuğa gel ve emniyet kemerini bağla.
So I strap this piece on right down in here when I'm onstage.
Sahnedeyken bunu takıyorum buraya.
- Strap yourself in.
- Kemerinizi takın.
Strap, go in for Rade.
Strap, Rade'in yerine gir.
Strap, you're gonna play for Everett.
Strap, Everett'in yerine gir.
I'll smack him around. I'll throw it against the wall, and if there's one spark of life left in its twitching little body, I'll strap it to a chair, tape its eyelids open, and make it watch Thirtysomething.
Onu yerden yere vuracağım duvara fırlatacağım ve küçücük bedeninde hâlâ hayat belirtileri kalırsa onu kayışla sandalyeye bağlayıp, göz kapaklarını bantlayıp Thirtysomething'i izleteceğim.
- Strap in, Bar.
- Yerine geç, Bar'!
Strap in, bitch. Here we go.
Tamam Barry, devam ediyoruz.
Strap him in.
Bağlayın şunu.
Strap her in.
Onu içeri gönderelim.
You might want to strap yourself in.
Emniyet kemerini bağla bence.
And suppose they lock him up and strap him down and put him in a cage?
Ya onu bir yere kapatır, kayışlarla bağlayıp kafese atarlarsa?
- Strap her in!
- Bağla onu!
Strap her in!
Bağla onu!
Tomorrow we address the Senate, get Psycho Dad back on strap some fish on the hood of the Dodge and back in Chicago.
Yarın senatoya çıkacağız, Psikopat Baba'yı geri alacağız Dodge'ın kaputuna biraz balık bağlayacağız ve Şikago'ya geri döneceğiz.
Once you arrive in the main cabin, you will sit down in your seat, strap your seat belt firmly around your middle and keep your mouth shut.
Ana kabine vardığında, yerine oturacaksın, emniyet kemerini sıkıca bağlayacak ve çeneni de kapatacaksın.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]