English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ S ] / Supposed to be

Supposed to be translate Turkish

23,606 parallel translation
The studio is supposed to be haunted by him in the guise of the characters he played, right?
Varsayalım ki onun hayaleti stüdyoya musallat olmuştu ve....... değişik kılıktaki karakterleri canlandıran da oydu. Doğru muyum?
So, who is supposed to be the father?
Peki, babası kimin olması gerekiyor?
All of Don Epifanio's lieutenants are supposed to be in Culiacan.
Oylama bitene kadar herkesi uzak tutacağınızı sanıyordum.
No one's supposed to be here. Juan Carlos is here. I'm looking at him right now.
Don Epifanio'nun tüm ekibinin Culiacan'da olması gerek, kimse burada olmayacaktı.
He's not supposed to be in town.
Sen olmadan bir araya gelip toplantı yapıyorlarmış.
The whole point is man's not supposed to be alone.
Söylemek istediğim şey, insan yalnız olmamalı.
You aren't supposed to be here, are you?
Burada olmaman gerekiyor, değil mi?
We're supposed to be celebrating.
Kutlamalıyız.
Yeah, well, she's always pissed at you, and am I not supposed to be trying to make you feel better here?
Evet, aslında, sana her zaman kızgın, ayrıca bilmeni isterim ki burada seni rahatlatmaya çalışmıyorum.
I thought you weren't supposed to be drinking. Oh.
İçiyor olacağını düşünmemiştim.
There's a lot of things I'm not supposed to be doing.
Yapmamam gereken o kadar çok şey var ki...
Yes, but you're not supposed to be an asset, are you?
Evet ama bağlı olmamanız gerekir aslında değil mi?
You're supposed to be a scientist.
Bir bilim adamı olmalısınız.
You're supposed to be an impartial seeker of truth.
Sizin, doğrunun tarafsız aktarıcısı olmanız gerekir.
The night before what was supposed to be your first day as head of CIU,
Senin MİB'in başındaki kişi olman gereken geceden bir gün önce,
Aren't androids supposed to be a little more precise than that?
Android'lerin daha kesin cevap vermeleri gerekmiyor mu?
Okay, this was just supposed to be you and me goofing around.
Pekâlâ, bu ikimiz arasındaki bir didişmeydi.
Okay, they're not supposed to be off the base.
Üssün dışında olmamalıydılar.
I loved your sister. She was supposed to be your sister, too.
Senin de kız kardeşin olması gerekiyordu.
It's supposed to be huge.
Büyük olacaktı.
It's supposed to be some sort of entertainment complex, right?
Bir çeşit eğlence kompleksi olması gerekiyor, değil mi?
All right, any idea what it's supposed to be?
Ne olabileceği hakkında bir fikrin var mı?
We just got to where we're supposed to be.
Gideceğimiz yere geldik.
Oh, whoops, that was supposed to be under "Favorite TV Shows."
Onu ev sevdiğim dizi bölümüne yazmam gerekiyordu.
How could you not know what line you're supposed to be standing in?
Bir insan durması gereken sırayı nasıl bilemez ki?
On the way to the woods, where they were supposed to be born.
Asıl doğacakları yere ormana giderken.
Get rid of your hats and your guns. I thought we were supposed to be some badass cowboys? What?
Şu şapkalardan ve tabancalardan kurtulun.
You're supposed to be partners.
Ortak olmalısınız.
I was just trying to put things back to the way they're supposed to be.
Sadece işleri olması gerektiği hale getirmeye çalışıyordum.
This is how my life is supposed to be!
Benim hayatım böyle olmalı!
I lived in it for a few months, until I realized that I made a big mistake, and I tried to reset the timeline, put things back to how they were supposed to be, but...
Birkaç ay o zamanda yaşadım. Sonra büyük bir hata yaptığımı fark ettim... ve zaman çizgisini sıfırlamaya çalıştım... herşeyi olması gerektiği haline döndürmye çalıştım. Ama...
The dude in rags came in through the door he was supposed to be working.
Çalışması gerekirken paçavralar içinde geldi adam.
You weren't supposed to be here until 9 : 00.
9'dan önce burada olmamalıydın.
If these men are supposed to be my brothers, why would I fight them?
Eğer bu adamlar benim kardeşim olacaksa neden onlarla kavga edeyim ki?
I thought I was supposed to be the wild animal.
Yabani hayvan ben olacağım sanmıştım.
Oliver, we are exactly... Where we're supposed to be.
Oliver, biz tam olarak olmamız gereken yerdeyiz.
Okay, I'm supposed to be learning something.
Bir şeyler öğreniyor olmam gerek.
Aren't you supposed to be washing dishes tonight?
Bu akşam bulaşıkları yıkaman gerekmiyor mu?
Where is she? She's supposed to be at Latisha's.
Latisha'da olması gerekiyordu.
And I'm supposed to be at Wimbledon.
Benim de Wimbledon'da olmam gerek.
Mazie was supposed to be on a ship last night.
Mazie'nin dün gece gemiye binmesi gerekiyordu.
Chin, when was that Beretta supposed to be presented in court?
Chin, silah mahkemeye ne zaman sunulacakmış?
You're supposed to be my GPS.
Hani GPS'im olacaktın?
You're supposed to be on the lookout for threats.
Tehlikeleri fark etmen gerekiyor çünkü.
Why? He said this was where I'm supposed to be.
- Olmam gereken yerin burası olduğunu söyledi.
He said this is where I'm supposed to be.
Olmam gereken yerin burası olduğunu söyledi.
Supposed to be at the lake.
Gölde olmam gerekiyordu.
This is supposed to be the happiest day of my life.
Bunun hayatımın en mutlu günü olması gerekiyordu.
You're not supposed to even be driving a car.
Araba bile kullanmamalısın.
When you feel like your meds might be, like, out of balance, what are you supposed to do?
İlaçlarının dengesinin kaydığını hissettiğinde ne yapman gerekiyor peki?
She's supposed to be halfway around the world right now, and everything was going fine until...
Yolu şimdiden yarılamış olacaktı.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]