That'll be it translate Turkish
3,288 parallel translation
You're probably going to feel like this for a long time, you know, and then one day, you'll be sitting there and you'll suddenly realise that when you think about her, it's... it's a happy feeling, you know, instead of... just instead of it being so sad.
Büyük ihtimalle bir süre daha böyle hissedeceksin ama sonra bir gün birden düşüneceksin ve fark edeceksin ki onun hakkında düşündüğünde üzülmek yerine mutlu olmak isteyeceksin.
He probably did kill Farragut and that sheriff, but there'll never be any evidence to prove it.
Muhtemelen Farragut'ı o öldürdü ve şerifi de ama bunu ispatlayacak delil falan yok.
I'll come back for her when we find the stairs. It'll be faster that way.
Merdivenleri bulduğumuz zaman onu almak için gelirim.
Mammy the IT man'll be here in ten minutes, that glue won't set.
Anne, bilişim teknoloji çalşanı on dakika içinde burada olacak, tutkal kurumaz ki.
Hopefully, it'll be as straightforward as that.
Umarım söylediğiniz gibi düzgün gider.
Be that as it may, he'll use it against you.
Her ne olursa olsun o bunu senin aleyhinde kullanacaktır.
And that'll be the one with the most prints on it.
Ve üstünde en çok iz olan.
I'll board the damn thing up, and that'll be it!
Lanet şeyi tahtayla kaplayacağım.
We thought we couldn't live without a motorized scooter that kept 36 beers cold, but no, no, we cannot. Yup. I'll get it, and Floyd, while I'm gone, it wouldn't be the end of the world if you would use your math skills to figure out where the hell I went wrong with that Sudoku.
Gidip getireyim, sen de Floyd, ben yokken matematikteki hünerini şu "sudoku" da nerede yanlış yaptığımı bulmak için kullansan dünyanın sonu gelmez ya.
When will that be developed? I'll check into it, sir.
Öğreneyim, efendim.
Besides, I'm not gonna be home, so that'll just make it easier for everybody.
Ayrıca ben evde olmayacağım. Böylesi herkes için daha kolay olur.
Ugh. You see that combination coming down the stairs one time, you'll be seeing it in your dreams.
O ikisiyle birlikte onu merdivenlerden inerken görürseniz emin olun bir daha gözünüzün önünden gitmez.
It'll be with that tiger's family.
O kaplanın ailesinde olur.
I'll be the ring girl If that's what it takes to watch you two duke it out.
İkinizin yumruklaşmasını görmek için ring kızı olmam gerekiyorsa olurum.
It will be. I'll assure you of that.
Sizi temin ederim ki öyle olacak.
I won't be needing mine, but I'll see to it that Isaak isn't alone in his.
Kendi mezarıma ihtiyacım kalmadı ama Isaak'i mezarında yalnız bırakmayacağım.
I'll be glad to take it back. Otherwise, you don't get to make that call.
Yoksa böyle bir karar veremezsin.
If it's marvel and illusion that your soul and body crave you'll be leaving here content without a doubt!
Ruhunuz ve bedeniniz mucize ve illüzyon arıyorsa şüphesiz buradan memnun ayrılacaksınız!
Come on, be careful with that pie, you'll burn it.
Böreğe dikkat et aman diyeyim, sakın yakma!
I shoot straight, and hope that it'll be tempered by my teddy-bear cuteness.
Hep aklıma geleni söylerim. Sevimliliğimin bunu telafi etmesini umarım.
One minute I'm trying to get used to the idea that he's gone so that I'll be prepared for it, and then the next...
Bir an, onun öldüğü fikrine kendimi alıştırmaya çalışıyorum ama sonra...
It's so perverse going through all of this and realizing that you'll never be the same.
Yaşanan onca sorundan sonra, bir daha eskisi gibi olamayacağını fark ediyorsun.
It'll be a night that you'll never forget.
Asla unutamayacağın bir gece olacak.
And some amazing experiences that I'll never forget, and I know it's gonna be a foundation.
Hayatım boyunca unutmayacağım deneyimler edindim.
That'll be it, then.
Öyle olacak, o halde.
You and I both know that if I stuck around, it'd be hours of questioning, and then you'd send me off with a "cheers, we'll keep you posted."
Sende bende biliyoruz ki eğer bekleseydim, saatlerce beni sorgular ve "sana haber vereceğiz" diyerek beni geri gönderirdiniz.
That'll be Jim. I know it.
Jim'dir kesin.
Two weeks at that fancy boarding school and it'll be like, "Daphne who?"
O lüks yatılı okulda iki hafta geçmeden Daphne kimdi ya? demeye başlarsın.
They said that it'd be better if I had one or two more, but if I can do it, then I'll do it.
1-2 tane daha yapabilirsen daha iyi olur dediler. Yapabilirsem, yapacağım.
The IUD has to be removed, and when it is, it's likely that I'll miscarry.
Önce spiralin alınması gerek ki alınırken düşük yapma ihtimali de var.
Hopefully, it'll be me,'cause that's what Rachel wanted.
İnşallah ben olurum çünkü Rachel da böyle istemişti.
You know, we could all take turns taking care of it, and it'll be a bond that'll connect us for a really long time.
Kediye sırayla bakarız ve böylelikle uzun zaman boyunca bizi birbirimize bağlayacak bir yapıştırıcı haline gelir.
If it's that bad, you'll be kicked out too.
Durum o kadar kötüyse, demek ki sizde tahliye edileceksiniz.
We'll be replaced by a push of a button, is that it?
Yalnızca bir düğme ile bir şey yerimizi mi alacak? Bu mudur?
All I know is that if you don't do it it'll be the death of you and me.
Ama bildiğim bir şey var ki eğer kaseye şekeri koymazsak hepimiz öleceğiz!
If it goes awry, it'll be background for my piece on you, but if the current Secretary of State sends her ex-husband to rescue a bunch of hostages in Iran and it works, I want that story.
- Eğer terslik olursa sizin yazınızın arka planı olur. Fakat Dışişleri Bakanı eski kocasını İran'a rehineleri kurtarması için gönderiyorsa ve başarırsa, bu haberi istiyorum.
From this moment on, we'll be deciding what goes on our air and how it's presented to you based on the simple truth that nothing is more important to a democracy than a well-informed electorate.
Demokratik bir yönetimde, iyi bilgilendirilmiş bir seçmenden daha önemli bir şey olmadığı gerçeğini göz önünde bulundurarak şu andan itibaren yalnızca doğrulara dayanarak, hangi haberlerin size nasıl sunulacağına biz karar vereceğiz.
Except you're fired and there'll be no deal, if you can even call it that.
Buna ne kadar anlaşma denirse tabii.
I know, but maybe it'll be different, you know, now that her dad is there.
Biliyorum ama belki bu farklı olacak, yani babası da orada olacak.
Well, I have the trial coming up, but once that's over, I'll be able to take it easy.
Açıkçası, yaklaşan bir mahkemem var, ama o bir bitsin, üstesinden gelmeye çalışacağım.
Soon, it will be over, you'll get everything that was promised to you.
Çok yakında her şey bitecek ve sana söz verdiğim her şeye kavuşacaksın.
I have to say, Max, it'll be nice to have some money again, but what's really nice is that now you see who my father is, a man who, despite all of his flaws, never stopped thinking about what he could do to take care of his little girl.
Max, yeniden paramızın olması güzel olacak ama asıl güzel olan bütün kusurlarına rağmen küçük kızını düşünmekten hiç vazgeçmeyen bir babamın olması.
It'll be the huge, tumorous growth pressing on your frontal cortex that'll kill you.
Prefrontal korteksine baskı yapan devasa tümör yüzünden olacak.
If our funders find out that Elaine's gone, it'll be the final nail in our coffin.
Eğer finansörlerimiz Elaine'in kaybolduğunu duyarlarsa, tabutumuza çakılmış son çivi olur. Biteriz.
Well then you'll be pleased to hear that we normally round it off with a little high speed driving.
O zaman toplantılarımızı son sürat araba gezisiyle bitirdiğimizi duymak sizi memnun edecektir.
They'll see that it strives to be a people's army, like the Nahal unit, involved in building up the country.
Ülkenin inşasında yer alan Nahal Bölüğü gibi halkın ordusunda olmak için çabalamak gerektiğini görecekler.
It affirms that you'll be cooperating fully with our investigation.
Bu soruşturmamızda bizimle tam işbirliği yapacağını tasdik ediyor.
I'm just worried that I might be disappointed, and if I'm disappointed, I might have a hard time hiding it, and then that might make you feel uncomfortable, and then you'll be wondering what's bothering me, when all along, it was just on account of the meats.
Sanırım biraz hayal kırıklığı yaşamış olabilirim, ve bunu gizlemekte güçlük çekebilirim, ve belki de seni huzursuz edebilirim, ve sende benim canımı sıkan şeyi merak edebilirsin, bunların yaşanmasına gerek kalmadan sorunun etler olduğunu söyleyebilirim.
They'll know about stuff like that and they'll be looking for it.
Önemi yok. Böyle şeyleri bilirler ve arayacaklardır.
But this child, Sara, our child will be a light, it'll be a beacon, burning that darkness away.
Bizim çocuğumuz bir ışık olacak, bir yol gösterici olacak, karanlığı aydınlatmamız için.
If you could perhaps just lend me money for my airfare and first semester tuition... I'll take care of it myself after that and will be sure to pay you back...
Uçak bileti ve ilk dönem öğrenim ücretim için bana biraz borç para verirseniz sonrasıyla kendim ilgilenip verdiğiniz parayı mutlaka geri ödeyeceğim.
that'll be me 20
that'll be the day 55
that'll be 336
that'll be all 248
that'll be nice 30
that'll be fun 52
that'll be good 30
that'll be fine 69
that'll be enough 20
that'll be great 47
that'll be the day 55
that'll be 336
that'll be all 248
that'll be nice 30
that'll be fun 52
that'll be good 30
that'll be fine 69
that'll be enough 20
that'll be great 47
that'll be all for now 17
be it 19
it's fine 7136
it is 11007
it's not fair 795
it's friday 105
it's done 1271
item 93
it's been so long 173
it is good 116
be it 19
it's fine 7136
it is 11007
it's not fair 795
it's friday 105
it's done 1271
item 93
it's been so long 173
it is good 116
it's cold 680
it's warm 139
it's over 4654
it's okay 22028
it's ok 4874
itchy 49
itis 22
italy 247
it's me 10254
italian 217
it's warm 139
it's over 4654
it's okay 22028
it's ok 4874
itchy 49
itis 22
italy 247
it's me 10254
italian 217
it was 5878
itch 25
it's all right 8832
it's not 5855
itself 24
it's about damn time 34
items 25
it's a boy 347
it's cool 1584
it's me again 322
itch 25
it's all right 8832
it's not 5855
itself 24
it's about damn time 34
items 25
it's a boy 347
it's cool 1584
it's me again 322