English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ T ] / That's good news

That's good news translate Turkish

1,267 parallel translation
- That's half the good news... not all of it.
- Yani yarısı iyi haberlerin... hepsi değil.
The good news is that the vehicle had a lot of tracers in it, so we know exactly where it's located, and we're asking you to get it back.
İyi haber, araçta bir izleme aygıtı vardı. Yani bulunduğu yeri biliyoruz. Senden onu geri getirmeni istiyoruz.
That's good news.
Bunu duymak güzel.
- That's the good news.
- Bu iyi haber.
Good, that's the best news I heard all year.
İyi. Bir yıldır bu kadar iyi bir haber almamıştım.
The good news is that she's here...
İyi haber o burada olmasıdır...
The good news is, folks, that wonderful weather we've been enjoying all week in the whole Los Angeles basin, that's going to continue tonight and all day tomorrow, Saturday.
İyi haber, Los Angeles'da bizleri bütün hafta boyunca güzel bir hava bekliyor. Bu güzel hava, bu akşam, yarın ve cumartesi gününe dek sürecek.
That's good news.
Bu iyi haber.
That's the good news.
Bu iyi haber.
So the fact that he doesn't have M.S., it's- - it's really not good news after all.
MS olmaması pek de iyi bir haber değil.
That's good news.
İyi.
That's good news, because it's not a flat or hemorrhagic smallpox, which is always fatal.
Bu iyi bir haber çünkü düz ya da kanamalı çiçek değil. O her zaman ölümcül olmuştur.
If so, that's good news.
- Öyleyse iyi.
Well, that's both good news and bad news.
Bu hem iyi haber, hem de kötü.
That's the first good news I've heard all day.
Bütün gün duyduğum en güzel haber.
Oh, that's good news.
Ah, bu güzel bir haber.
- Well that's good news.
- Bu iyi bir haber.
Well, that's good news.
Bu güzel bir haber.
The good news is that it's Type 2 diabetes.
İyi haber, 2. derece şeker hastasısın.
- That's good news
- Bu iyi bir haber.
I was just hoping to get the mom some good news, that's all.
Sadece annesine iyi bir haber vermek istiyordum.
Well, if you like your water salty, I guess that's the good news.
Suyunu tuzlu seviyorsan, galiba bu iyi haber.
Which should be good news, except that it widens our net.
Çalışma alanımızı genişletmesinin dışında, iyi bir haber.
Well, that's good news.
Bu iyi haber.
- That's the good news.
Bu tabi iyi haber.
Well, that's good news.
- Bu güzel haber.
Is that so? That's good news.
Anlıyorum, bu iyi işte.
Well, that's... very good news.
Şey, bu... çok iyi haber.
But the best news of all was claire who had miraculously gained so much strength that she could empty her plate of good food
Ama en iyi haber, Claire'in inanılmaz bir şekilde, yemek tabağını silip süpürecek kadar güç kazanmış olmasıydı.
Look, so far we know that it's hereditary... it's progressive, and asymptomatic so far... which is good news.
Kalıtsal olduğunu, ilerlediğini ve şimdiye dek belirti göstermediğini biliyoruz. - Bu da iyi bir şey. - Gerçekten...
- And that's not the only good news.
- Tek iyi haber de bu değil.
That's good news?
Sen deli değilsin.
That's good news for you guys.
Bu sizin için iyi haber.
That's very good news.
Bu çok iyi haber.
- That's good news!
- Anlaşmayı yapmak için gittim o da bana fiyat çıkardı. - Güzel haber!
That's a damn good question. Listen I got the bad news.
Dinleyin kötü haberlerim var.
- Well, that's good news to Texford Junction.
- Bu Texford Junction için güzel iyi bir haber.
That's good news.
İyi haber.
Oh, that's very good news.
Bu çok güzel bir haber.
That's good news.
Çok iyi bir haber.
Uh, anyway, i have some good news, and that is that i spoke to my friend at family court, and he's gonna shuffle some things around and put you to the head of the line.
İyi haberlerim var. Aile mahkemesindeki arkadaşımla konuştum. Dosyaları kaydırıp seninkini en üste koyacak.
That's the good news.
İyi tarafı bu oldu.
Ok, I'll give you the good news first, which is not that good, but it's better than the bad.
Garcia, lütfen adamımızın coğrafi profilini halledebildiğini söyle.
- That's good news.
- Bu iyi haber.
That's nice. Huh? Isn't that good news?
Ne güzel haber, değil mi?
But the good news is there are no signs that she had been molested.
Ama iyi haber, tecavüze uğradığına dair bir iz bulunamamış.
well, that's the good news.
Bu iyi haber.
That's good news for both of you.
Bu ikiniz için de iyi haber.
Don't tell me that it's good news that a movie I didn't want to do that you talked me into is still possibly mine.
Senin beni içine soktuğun, benim oynamak istemediğim bir filmde hala oynama şansım olduğunun iyi haber olduğu söyleme bana.
Well, that's not technically good news for us, it's just news.
Bu sadece haber olur. Belki G.G.'yle ilgilidir.
And the good news is he's got terrible instincts. But he combines that with absolutely zero follow-through, so it all works out in the end.
- İşin iyi tarafı sezgilerinin çok kötü olması ama hiç devamını getirmediği için bir terslik çıkmıyor.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]