That all translate Turkish
208,539 parallel translation
♪ That all started with a big bang ♪
Başladı hepsi Büyük Patlama ile
♪ It seems today that all you see ♪ ♪ Is violence in movies and sex on TV ♪
Görünüşe göre günümüzde tüm gördükleriniz filmlerdeki şiddet ve TV'deki cinsellikten ibaret.
- I'm sure it is, now that you're all reunited.
Eminim öyledir. Ne de olsa artık kavuştunuz.
And all that you went through because of it.
Tüm bunları benim yüzümden yaşadın.
I'm sure it won't be long until my parents accept you, now that you're a Cuthbert and all.
Bizimkilerin seni kabul etmeleri fazla sürmeyecektir.
Is that why she was crying all night?
Bu yüzden mi bütün gece ağladı?
We understand clearly now that Anne needs all of your attention.
Artık tüm dikkatinizi Anne'e vermeniz gerektiğini biliyoruz.
That would be best for all concerned.
İlgili herkes için en iyisi bu olur.
That we have all lost a father.
Hepimiz babamızı kaybettik.
That was the woman who made me believe I had to be King of all Norway before she would marry me.
Benimle evlenmesi için tüm Norveç'in kralı olmam gerektiğine beni inandıran kadın bu.
All I'm saying is that for those who are still brave enough to raid and find adventure, then I will lead them.
Tek söylediğim yağma ve macera arayacak kadar cesur olan varsa onlara liderlik edeceğim.
You have to channel all your thoughts to that.
Tüm düşüncelerinizi buna odaklamalısınız.
I'm afraid that's all we're going to get from Brother Blood.
Korkarım ki Brother Blood'dan alabileceğiniz şeyler bunlar.
You of all people should know that.
Siz insanların bunu bilmesi gerekir.
Don't let all that talk back there shake you up.
Orada konuşulanların seni sarsmasına izin verme.
All I can say is that she's a wonderful addition to the team.
Diyebileceğim tek şey, onun ekibe harika bir katkı olduğu.
All except one and that's little Anne, for she crept under the frying pan.
"Sadece biri dışında o da küçük Ann. Çünkü o bir tavanın altında saklanmıştı."
A week really isn't that long when you plan out all the things you want to do.
Yapacaklarını önceden planlarsan bir hafta aslında çok uzun değil.
That explains all the children.
On çocuğun sebebi bu demek.
It might turn out that I like being a grownup after all!
Bu yetişkin olma işi hoşuma gidecek.
I don't disagree that the girls should be punished for all that has transpired.
Kızların olanlar için cezalandırılmaları gerektiğine katılıyorum.
Not that I'm thinking about boys at all, because I'm not.
Bu elbette oğlanları düşündüğüm anlamına gelmiyor. Çünkü düşünmüyorum.
That's all you really have to decide, Anne, to live a life with no regrets.
Vermen gereken karar sadece bu Anne. Hayatını pişmanlık duymadan yaşamak.
Just a bit more work, that's all.
Bir parça daha çok çalışacağım o kadar.
That's all I'm at liberty to say about it.
- Bundan fazlasını açıklayamam.
I'm sorry, that's all I can reveal.
Üzgünüm, daha fazlasını söyleyemem.
And I know that friend would feel grateful and loved above all else.
Bu arkadaş minnettar kalır ve her şeyden çok sevildiğini anlar.
That success, the beautiful homes you live in, the designer furniture in those homes, the jobs your parents do to pay for all of it, those are decisions made in the past that dictate what you do in the now.
Yaşadığınız güzel evlerin, o evlerdeki tasarımcı mobilyaların, bütün bunları ödemek için ailelerinizin yaptığı işlerin o başarısı, bunlar geçmişte alınan kararların şu an yaptıklarınızı belirlemesidir.
I'm starting to develop a theory That maybe all this is related to why Pete called me.
Pete'in beni aramasının bunlarla bir ilgisi olduğunu düşünmeye başladım.
Okay, Bobby, is it okay if I get in there To show Cam that it's all right?
Bobby, Cam'e bir sorun olmadığını göstermek için önce ben girsem olur mu?
Delighted that you showed any interest in my family at all?
Aileme bir ilgi göstermenden memnun olurdum.
Now, take a seat... and tell us all about that no-good pirate.
Şimdi, otur bakalım... ve bize o işe yaramaz korsanı anlat.
After all that I've done... I don't really deserve love.
Yaptığım onca şeyden sonra, ben aşkı hak etmiyorum.
You come from a world that's all water.
Sudan ibaret olan bir dünyadan geldin.
Now, I'm going to take that ring, if you don't mind. Aah! Are you all right?
Şimdi, sakıncası yoksa... o yüzüğü alacağım.
That's all there is.
Bütün hikaye bu.
How does all of that lead to my name being on Jane's back and being part of Shepherd's plan?
Tüm bunlar nasıl adımın Jane'in sırtında oluşuna ve Shepherd'ın planının parçası oluşuma yönlendiriyor.
I didn't know when I first met you that day how important you would be to all of this.
O gün seninle tanıştığımda tüm bunlar için ne kadar önemli olacağını bilmiyordum.
Sorry you had to hear all that.
Bütün bunları duymak zorunda kaldığın için üzgünüm.
We're all adults, we can have a conversation about physical love and the noises that... ensue.
Hepimiz yetişkiniz, fiziksel aşk hakkında konuşabiliriz ve çıkan bu sesler hakkında.
Can I tell you something that I've been thinking about all night?
sana bütün gece düşünüp durduğum şeyi söyleyebilir miyim?
Looks like you'll make that business meeting after all.
Görünüşe göre tüm olanlardan sonra iş görüşmesini yapacaksınız.
Even that plane with all the missiles is impressed.
Şuradaki füzeleri olan uçak bile etkilendi.
♪ Lucky there's a man who positively can do ♪ ♪ All the things that make us ♪ ♪ Laugh and cry ♪
Bizi güldüren ve ağlatan tüm o şeyleri olumlu bir şekilde yapabilen bir adam var.
That's all. I'll show myself out.
Bu kadar, gidiyorum ben.
Yeah, she asked me all that.
Evet, bunların hepsini bana sordu.
So, some famehungry floozy reminds all of Seattle why they hate you, and then this zombie army outfit that's like your only family, throws you out because this floozy outed you as a human?
Yani bir şöhret düşkünü Seattle'a neden senden nefret ettiğini hatırlattı ve sonra bu kaltak seni insan olarak gösterince ailen olarak gördüğün zombi ordusu seni attı mı?
I don't want to travel all the time, but that's where the money is.
Her zaman seyahat etmek istemiyorum ama para neredeyse oradayım.
That's what this is all about.
Olay bundan ibaretmiş.
If we destroy that ship, it would mean a promotion for all of us.
Eğer o gemiyi yok edersek bu hepimiz için terfi anlamına gelir.
Hey, if we all get captured, that'll end this debate real quick. Let's go!
Eğer hepimiz yakalanırsak, bu çekişmeye oldukça çabuk son vereceklerdir.
that all started with a big bang 89
that all you got 36
that all depends 16
all right 154529
alla 16
allo 105
allons 38
allah 58
allez 130
allen 543
that all you got 36
that all depends 16
all right 154529
alla 16
allo 105
allons 38
allah 58
allez 130
allen 543
all you need is love 37
all the world's a stage 17
allanon 32
allahu akbar 114
all alone 307
all done 358
all rise 341
all right then 461
allergic 17
all this time 373
all the world's a stage 17
allanon 32
allahu akbar 114
all alone 307
all done 358
all rise 341
all right then 461
allergic 17
all this time 373