The english translate Turkish
4,341 parallel translation
I couldn't find the English ones.
İngilizce olanı bulamadım.
He was about to set flame to the English Martyrs.
English Martyrs'ı ateşe vermek üzereydi.
The English upper classes never talk about money.
- İngiliz üst tabakası asla para konuşmaz.
Aquaman is leading his army through the English Channel tomorrow.
Aquaman, ordusunu İngiliz Kanalı'ndan yarın geçirecek.
You lose the apostrophe, and the Irish "O'Dell" suddenly becomes the English "Odell."
Apostrofu kaybederseniz,... İrlandalı O'Dell birdenbire İngiliz Odell oluverir.
The English...
İngilizler...
The English like to bang on about the fucking Empire and the glory days, and yada, yada, fucking yada, but it was us Scots who found it, took it, and held it for them.
İngilizler, İmparatorlukları, şanlı geçmişleri falanları filanları hakkında konuşup duruyorlardı ama onu bulup alarak, ona sahip olan biz İskoçlardık.
The Scots like to fight and eat deep-fried Mars Bars, and the English are never wrong about anything.
Fazla kızartılmış Mars Bars yerler. Bir de İngilizler hiçbir konuda yanılmaz.
We're trying to track the English records to compare them.
Karşılaştırmak için ıngiltere'deki kayıtları da araştırıyoruz.
Why do you think... the English word for table is "table"?
¿ Por qué piensas tu İngilizcede masa demek icin "table" denir
Of the English? Yes.
¿ Ingilizlermi?
The English are serious drinkers.
Ingilizler saglam iciyorlar.
I will consult with the English.
Ingiliz'lere bir soralim.
Since Mary, Queen of Scotland, was a child, the English have wanted her country and her crown.
İskoçya Kraliçesi Mary'nin, küçüklüğünden beri İngilizler hem ülkesini hem de tacını istemekteydi.
I need the alliance with France to protect Scotland from the English, and I need time before there's any chance of Francis marrying me.
Ülkemi İngilizlerden korumak için Fransa ile ittifaka ihtiyacım var. ve eğer Francis benimle evlenirse evlenene kadar zamana ihtiyacım var.
The English come in peace.
İngilizler barış içinde geldiler.
The English were nearby and gave rescue.
İngilizler de yakınlarındaymış ve yardım etmişler.
We've sent tents, cots and food to the English fighters at the shore.
Sahildeki ingilizler savaşçılara çadır, yatak ve yiyecek gönderdik.
And there's Simon, the English envoy.
Simon, ingiliz elçisi.
I would think the English would be among your favorite guests.
Öyle sanıyorum ki İngilizler en gözde konukların arasında.
Perhaps the English.
İngiliz muhtemelen.
The informants who pointed at the English fled, fearing retribution.
İngilizleri gösteren muhbir cezalandırılmaktan korkarak kaçtı.
I'm not sure who you fear... the English or the French court.
Kimden kortuğundan emin değilim... İngilizler mi yoksa Fransa sarayı mı?
The English have threatened me for years, but Colin is the only one who knows who, at French court, wants me gone.
İngilizler yıllardır beni tehdit ediyor, ama Fransa sarayından kimin gitmemi istediğini sadece Colin biliyor.
The English can't do this, not under the laws of diplomacy, not under French law, not in our home.
İngiliz bunu yapamaz, diplomasi kurallarına göre de olmaz Fransa kanunlarına göre de, evimizde de.
Corner the English envoy, torture him if needs be.
İngiliz elçisini sıkıştır, gerekiyorsa işkence yap.
She first came to us when she was six because the English wanted to kill her.
Bize ilk 6 yaşındayken geldi çünkü ingilizler onu öldürmek istiyorlardı.
The English Envoy has been questioned.
İngiliz Elçisi sorgulandı.
Is it the English?
İngiliz mi?
You threaten me, but it is the English who are afraid.
Beni tehdit ediyorsun, ama korkan taraf İngilizler.
And say the next rightful heir to the English throne is you.
Sen de İngiliz tahtı için gerçek varisin sen olduğunu söylüyorsun.
And it scares the English.
Ve bu ingilizleri ürküttü.
If your conscience, your politics won't allow you to marry me, then the English feel that they have a clean shot at me with the Queen of France as their weapon...
Eğer senin vicdanınız ve politikalarınız seninle evlenmeme izin vermez ise, İngilizler Fransa Kraliçesini silah olarak kullanarak, tam onikiden vuracaklar..
Don't come the charitable English rebel with me, Jamie.
Ve bu şehirden bir kez daha intikamını al diye. Benimle hayırsever İngiliz asisini oynama, Jamie.
Tell you what, give me the French word for it that's the same in English, and you can avoid lunchtime detention.
Bak ne diyeceğim : Bu durumu anlatan Fransızca kelimeyi söylersen öğle arasında cezaya kalmaktan yırtarsın.
We start with the English histories, we do Richard II and Henry V.
İngiltere tarihi ile başlıyoruz. II.
I knew learning English would come back to bite me in the ass.
İngilizce öğrenmenin dönüp dolaşıp bana zarar vereceğini biliyordum!
The pate was delicious, now the fish mousse is delicious and all my life I've been warned off English food.
Ciğer lezizdi, şimdi balık da mükemmel,... ben ise hayatım boyunca İngiliz mutfağından kaçınmıştım.
You've told him you've got an English cook and he won't know the difference.
İngiliz bir aşçı bulduğunu söyledin, o farkı anlamaz ki.
How does that square with the "proper English wife" bit?
Nasıl oluyor da "tam bir İngiliz hanımefendisi" kalıbına uyuyor?
Have you ever heard an English-speaking person go, " I went down to the sho-o-ops.
Hiç İngilizce konuşan birinin kalkıp da şöyle dediğini duydun mu ; Alışverişe çıktııııııım.
Everyone in school got out of Math and English to go to the gym to watch four college a cappella groups having a sing-off.
Okuldaki herkes dört tane üniversitenin şarkı yarışmasını izlemek için matematik ve ingilizce dersinden çıkıp spor salonuna gitti.
How can you support the Abolition Of Slavery Bill when your family work English children until they drop?
Köleliği Kaldırma Tasarısı'nı nasıl destekleyebiliyorsunuz? Aileniz çocuklarımızı halsiz düşene kadar çalıştırırken?
We tracked down the old English dentist but Ashton's records have been deleted.
ıngiliz diş hekimini bulduk ama Ashton'ın kayıtları silinmiş.
Yeah, well, Chaldean's playing "No speaking English" in the corner store, so...
Köşedeki mağazadaki adam "İngilizce Konuşamıyorum" oyununu oynuyor yani...
He ended the conference in English.
Sadece ingilizce konfereans.
The French King and Queen said Colin's attack on me was an English plot.
Fransa kralı ve kraliçesi Colin'in bana saldırmasının bir İngiliz oyunu olduğunu söylediler.
You're English, Lord Westbrook, but you say that you did not come with the warship?
lord westbrook, Siz İngilizsiniz, ama savaş gemisiyle gelmediğinizi söylüyorsunuz?
There are dozens of English here, hundreds more camped on the coastline.
Düzinelerce İngiliz burada, yüzlercesi de kıyı boyunca kamp kurmuş durumda.
In the meantime, that English envoy needs to be detained and questioned.
Bu süre içerisinde, İngiliz elçisinin sorgulanmak için hapsedilmeleri gerekecek.
A proper English gentleman must have a proper English waistcoat on his wedding day, but first, one must select the appropriate fabric.
Usturuplu bir İngiliz beyefendisi düğününde usturuplu bir İngiliz yeleği giymeli ama önce münasip kumaş seçilmeli.
english 686
english subtitles 17
englishman 34
english accent 20
the end 682
the end is near 23
the earth began to cool 83
the eagle has landed 25
the end justifies the means 17
the ending 24
english subtitles 17
englishman 34
english accent 20
the end 682
the end is near 23
the earth began to cool 83
the eagle has landed 25
the end justifies the means 17
the ending 24
the end of the world 62
the enemy of my enemy is my friend 31
the eiffel tower 27
the emperor 45
the engineer 26
the earthquake 16
the earth 70
the envelope 30
the exorcist 20
the engine 37
the enemy of my enemy is my friend 31
the eiffel tower 27
the emperor 45
the engineer 26
the earthquake 16
the earth 70
the envelope 30
the exorcist 20
the engine 37
the entire time 23
the e 178
the eyes 87
the eagle 29
the enemy 72
the energy 24
the explosion 32
the evidence 36
the elevator 53
the egg 46
the e 178
the eyes 87
the eagle 29
the enemy 72
the energy 24
the explosion 32
the evidence 36
the elevator 53
the egg 46