The eyes translate Turkish
18,401 parallel translation
I mean, the eyes, man?
Gözleri oymuş diyorsun ya.
He told me the eyes were the windows of the soul.
Bana, gözler ruhun penceresidir, dedi.
Make no mistake, in the eyes of the law, we are the criminals.
Karıştırma kanunun gözünde suçlu biz oluyoruz.
our story is told through the eyes of a Roman tribune,
Hikâyemiz Romalı bir subayın gözlerinden anlatılıyor.
It's all in the hips and the lips and the eyes and the thighs.
Her şey kalçada, dudakta, gözde, bacakta.
Always follow the hands, not the eyes.
Her zaman ellere bak, gözlere değil.
The eyes can lie.
Gözler yanıltır.
Go on now, I want you to look her in the eyes and tell me what you see.
Gözlerinin içine bakıp ne gördüğünü söyle.
Look her in the eyes, grab the back of her neck, say nothing... and then fuck her in the mouth with your tongue.
Gözlerinin içine bak boynunun arkasından tut tek kelime etme ve dilinle ağzını sik.
Needs more shine to the eyes. That's it.
Gözleri daha parlak olmalı, sorun orada.
Tonight the eyes of the world are on Washington.
Bu akşam tüm dünyanın gözleri Washington'da.
Look me in the eyes, Meechum.
- Gözlerimin içine bak Meechum.
For the eyes of the world now look into space, to the Moon and to the planets beyond.
Dünya artık gözünü... uzaya, Ay'a... ve uzaklardaki gezegenlere dikti.
It's a little hard to trust something you can't look in the eyes.
İnsan gözünün içine bakamadığı şeye güvenemiyor.
It's for the eyes.
Göz için.
When was the last time you had your eyes checked?
En son ne zaman gözlerini kontrol ettirdin?
That nickname, by the way, is because he takes his victims eyes with him as some kind of sick trophy.
Adının böyle olmasının sebebi ise kurbanlarının gözlerini ganimet olarak alması.
We're all the same in God's eyes.
Tanrı'nın gözünde hepimiz aynıyız.
Brings out the color in your eyes.
Gözlerinin rengini ortaya çıkarmış.
... the most important thing that I look for... I like it when they're tall. Blue eyes!
Bana göre önemli olan uzun boylu olmasıdır.
I stare into his eyes, he locks in on me... and we will the change.
- Ah. Gözlerinin içine bakıyorum.. .. kilitleniyor bana..
"His eyes see the dark truth inside us all, a truth that wasn't even dark until he looked at it."
"İçimizdeki karanlık gerçeği görebiliyor, gerçekse karanlığın onun bakışlarında gizli olduğunu."
Axe there in the room with those Laura Mars eyes.
Axe odada, o lanetli gözleriyle bakacak.
I do not want to lay eyes on you until you restore honor to the family name.
Aile şerefimizi geri kazanmadan gözüme gözükme.
Now, see if you can find out anything else about Odo, which will discredit him in the Emperor's eyes.
Şimdi, Odo hakkında bulabileceklerine bir bak onu İmparator'un gözünden düşürecek bir şey.
The Inhuman... The power's in his eyes!
Nainsan'ın gücü gözlerinde!
The boy sat down at the edge of the cliff, tears in his eyes and wondering if.
Oğlan tepenin başına oturdu gözünde gözyaşlarıyla ve telaşlanarak.
The only thing that could open your eyes was the death of everything you trusted and believed in.
Gözlerini açabilecek olduğun tek şey içinde güvendiğin ve inadığın herşeyin ölmesiydi.
We've got eyes on you, Bird, but we can't see inside the plant.
Sizi izliyoruz Kuş, ama santralin içini göremiyoruz.
We think they're here for the same reason as Malick... to get their eyes on an Inhuman.
Bir İnsandışıya bakmak için.
- We have eyes on the Prime Minister.
- Başbakanı izliyoruz.
- Close your eyes... relax... and let me do all the work.
Gözlerini kapat. Rahatla. Tüm işi ben yapacağım.
Fitz will tap the Transia building's security feeds to get eyes on you.
Fitz seni izlemek için Transia'nın güvenlik kameralarına sızacak.
Keep your eyes on the road!
Yolda gözlerinizi tutmak!
Do you still have eyes on the storm?
Hala fırtına gözleri var?
We've got eyes on the target.
Biz hedefi görebiliyor var.
Hey, hey. Eyes on the tree.
Gözler ağaçta.
They've been in the dark so long, the light can hurt their eyes.
Karanlıkta o denli uzun kalmışlar ki ışık gözlerini acıtabilir.
The boy has your eyes.
Çocuk da gözlerini senden almış.
I didn't have him pegged as the "Eyes Wide Shut" type.
Eyes Wide Shut tarzı bir adam olduğunu bilmiyordum.
Whether you refuse to accept the love in my eyes
Aşkımı istersen kalbine alma
In the silver screen of my eyes, I see your reflection
Boş ekrana bakınca bile seni görür oldum
Now, shut your eyes and listen to the gramophone.
Şimdi gözlerini kapa ve gramofona kulak ver.
Move your eyes around the room.
Gözlerini odada gezdir.
Let your eyes move over the door.
Gözlerini kapının üstünde gezdir.
I'm the first person to have ever seen cosmic radiation with his own eyes.
Kozmik radyasyonu çıplak gözlerimle gören ilk insan benim.
No, but your partner, the physicist with the big brown eyes, is.
Evet, kahverengi gözlü fizikçi ortağın öyle ama.
I got eyes on the Zephyr.
Zehphyr'i gördüm.
We've had our eyes on the Green Dragon since your intel, but I haven't seen this guy come back.
Sen bilgilendiğinden beri, gözümüz Yeşil Ejder üzerinde. Ama bu adamın geri geldiğini görmedik.
The eyes of the Demon.
Şeytanın gözleriydi.
Or we will carve out your eye, and when I find Eduardo I will show him your eyes as a reminder of the way you died.
Yoksa gözlerini oyarım da, Eduardo'yu bulduğumda nasıl öldüğünü hatırlatmak için gözlerini ona gösteririm.
eyes 364
eyes on the prize 41
eyes on me 42
eyes up 51
eyes up here 21
eyes open 53
eyes on the road 42
eyes down 32
eyes here 16
eyes forward 43
eyes on the prize 41
eyes on me 42
eyes up 51
eyes up here 21
eyes open 53
eyes on the road 42
eyes down 32
eyes here 16
eyes forward 43
eyes front 76
eyes closed 32
eyes on 29
the end 682
the end is near 23
the earth began to cool 83
the eagle has landed 25
the end justifies the means 17
the ending 24
the end of the world 62
eyes closed 32
eyes on 29
the end 682
the end is near 23
the earth began to cool 83
the eagle has landed 25
the end justifies the means 17
the ending 24
the end of the world 62
the enemy of my enemy is my friend 31
the eiffel tower 27
the emperor 45
the engineer 26
the earthquake 16
the earth 70
the english 33
the envelope 30
the engine 37
the entire time 23
the eiffel tower 27
the emperor 45
the engineer 26
the earthquake 16
the earth 70
the english 33
the envelope 30
the engine 37
the entire time 23
the e 178
the exorcist 20
the eagle 29
the enemy 72
the energy 24
the explosion 32
the evidence 36
the egg 46
the elevator 53
the economy 24
the exorcist 20
the eagle 29
the enemy 72
the energy 24
the explosion 32
the evidence 36
the egg 46
the elevator 53
the economy 24