English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ T ] / The troubles

The troubles translate Turkish

1,175 parallel translation
Would cause me all the troubles that it did I wasted my life in bars
# # Başıma bu kadar dert açacağını nereden bilebilirdim? # # Hayatımı barlarda geçirmeye başladım
Though I sent that kid after you, brainwashing him with all the troubles of life your abilities are still only this much.
Şu beyni hayatın bütün sorunları ile yıkanan çocuğu arkandan göndermiştim. Senin yeteneklerin ancak bu kadar.
- And all the troubles go away?
- O zaman bütün sorunlar çözülmüş mü olacak?
But I did my bit for Ireland. I fought with the Flying Columns during the Troubles.
Ben İrlanda için payıma düşeni yaptım, canımı ortaya koydum.
They hide in mountains seeking riches. They care not for the troubles of others.
Onlar Kimsenin Derdine Aldırmayıp, Dağlar da Saklanmaya Devam Edeceklerdir.
And he never added to the troubles of the world.
Ve dünyanın sorunlarına yenilerini eklemezmiş.
With all the troubles I already have?
Derdim bana yetmiyor gibi!
Makes them seem happier, freer, all the troubles completely gone.
Daha mutlu görünüyorlar. Daha özgür. Dünyanın bütün dertlerinden arınıyorlar.
I've been on the computer reading about the troubles.
Bilgisayarda olaylar hakkında yazılar okudum.
With the troubles that you get yourself into I love coming in here every day.
Buraya gelmeyi, gerçekten her gün sabırsızlıkla bekliyorum.
Now, Cousin Merl has had his troubles with the revenuers but he's hardly a master crim...
Kuzen Merl'in gümrük memurlarıyla anlaşamadığını biliyorum ama o...
You want to see the cause of your troubles?
Sorunlarınızın sebebini mi görmek istiyorsunuz?
We become so consumed with out troubles... we need to be reminded of the less fortunate.
Kendi dertlerimize takılıp kaldık. Durumu bizden daha kötü olanları unuttuk gittik. - Doğru.
There's a quiet idyll in the loneliness of the forest where troubles are taken away where silence and peace reigned
Bir idil var. Ormanın yalnızlığında. Dertlerin uzaklaştığı.
But given that we're in trial I'd feel most comfortable if we suspended our plans until you're finished with the well-endowed model. Being the "jugglee" troubles me.
Ama henüz karar aşamasındayken bunu sen o Tanrı vergisi vücutlu modelden ayrıldıktan sonraki bir güne ertelersek kendimi daha iyi hissedeceğim.
See, many times the spirit is plagued by all manner of worldly troubles.
Ruhlar çoğu zaman dünyevi dertlerinin etkisinde olurlar.
You should've waited, the odds have lengthened to 20-1 on account of Chris's nervous troubles.
Beklemeliydiniz. Oran 20'ye 1 oldu. Chris'in sinir sorunları yüzünden.
You're trying to blame the Vaskans for all your troubles, the way you always do.
Her zaman yaptığınız gibi bütün yaşadığınız sorunlardan dolayı, Vaskanları suçlamaya çalışıyorsunuz.
I mean, I'm standing here in a basement on fucking Avenue D, so I'm sorry if you're having troubles finding the right girl and everything.
Yani, s.ktiğimin D caddesinde, bir bodrumda duruyorum, ve senin doğru kızı bulmanla ilgili yaşadığın problemler umrumda değil.
We're having troubles finding the paperwork.
Kağıt bulmada sorun yaşıyoruz.
I'm sorry for their troubles, but there's no other way for me to save the money for the trip to America.
İnsanlara yaptıklarım için üzgünüm, ama Amerika'ya yol paramı biriktirebilmek için de başka çarem yok.
Well, a few more of these and all your troubles will be set aside for the night.
Şey, birkaç taneden sonra sorunların bir günlüğüne uçup gidecek.
The real troubles in your life are apt to be things that never crossed your worried mind, The kind that blindsides you at 4 : 00 P.M. on some idle Tuesday.
Hayatındaki gerçek sorunlar... endişeli aklının hiç düşünmediği şeyler olur genelde, boş bir salı günü saat 4'te gözünü kör eden türde bir şey.
If you paid more attention to the farm, we wouldn't have money troubles.
Çiftliğe daha fazla ilgi gösterseydin, para sorunlarımız olmayacaktı.
That would be the end of all our troubles.
Tüm sıkıntılarımızın sonu olurdu.
"Holds my arms at the riverbank." "He troubles me a lot, keeps fighting with me."
Onun, herkese ait olduğu kabul edilen.
You got troubles, tell'em to the bartender.
Sorunların mı var? Barmene anlat.
Meanwhile, at her mortgage company across town Miranda was having her own troubles closing the deal.
Bu sırada, şehrin yakınlarındaki mortgage şirketinde Miranda farklı sıkıntılar yaşıyordu.
The sleepy little town of Waterford, Vermont where movie star, Bob Barrenger, fresh from his troubles with the law last year, is once again in hot water, involved in a car crash with a young, a very young, woman.
Waterford`un ufak ve hareketsiz bir şehri, Vermont, geçen yıl yasalarla sorun yaşayan bayağı genç bir kız ile birlikte, bir araba kazasına karışan film yıldızı Bob Barrenger bir kez daha sıkıntı içinde.
I think the Irish have enough troubles without sending them this team.
Bu takımı göndermesek de İrlandalıların yeterince derdi var. - Sağ ol Jackie.
TROUBLES WITH FRANK - During the ride back Frank started to harass Kalinka. She fought back and they crashed...
FRANK ILE SORUN Frank Kalinka'yı rahatsız ediyordu Kız karşılık verince çarptılar.
Anything that troubles you, you must tell the priest.
Seni rahatsız eden her şeyi, papaza söylemelisin.
I mean, just look at the Irish Troubles.
Kardeş kavgasına bak.
Maybe I can tell my lady troubles to the Pope.
Belki kadınlarla yaşadığım problemleri Papa'ya anlatırım.
I say, here's the solution to my troubles.
Diyorum ki, dertlerimin dermanı burada.
Not that it troubles me, but this Scorpius fellow, he's obviously the one in power now.
Benim için sorun olduğundan değil ama bu Scorpius dostumuz, görünen o ki güç artık onda.
Mrs. Strada, you know Elias got hold of a gun. And you know, as well as we do, that Antonio has had... gun troubles in the past.
Bayan Strada, Elias'ın bir silah bulduğunu ve Antonio'nun geçmişte silahla ilgili sorunlar yaşadığını biliyorsunuz.
He's not the only one with troubles.
İyi, sorunu olan tek kişi Alfonso değil.
Now, honey, let's turn on the news and forget our troubles.
Tatlım haberleri açalım ve dertlerimizi bir kenara bırakalım.
He's the source for everybody's troubles, Marty.
Herkesin derdinin kaynağı o herif, Marty.
But he troubles the rest of the world, and they trouble us.
Ama dünyanın geri kalanına sorun çıkarıyor. Onlar da bize.
One day, the world will see your troubles and come to your aid
Bir gün, dünya çektiklerinizi görüp yardıma koşacak.
That old woman is causing a lot of troubles for the family.
Bu yaşlı kadın ailede çok soruna neden oluyor.
Well, Pilot says he's having some troubles... with the internals
Şey, Pilot bazı sorunları olduğunu söylüyor... iç organlarıyla
Do you know what troubles me the most?
En çok zoruma ne gidiyor biliyor musun?
Women troubles, sports... how the union ain't what it used to be.
Kadın sorunları, spor sendikanın eski halini.
You're always looking tenderly at the women and getting them to tell you their troubles. And then you pretend to be surprised when they come running after you.
Kadınlara her zaman öyle nazik davranıyorsun ki ne problemleri varsa sana söyleyiveriyorlar ve sonra sana koşup geldiklerinde şaşırmış gibi davranıyorsun.
I could see the beautiful creatures now, getting roaring drunk forgetting their troubles, ready to rock and roll.
O güzel yaratıkları şimdiden görebiliyordum. Sarhoş olup... dertlerini unutuyorlar, her türlü çılgınlığa hazırlar.
For her troubles, she'll end up in the river with a needle in her arm. Go on, be a good cop.
Hadi yapunu!
I wanted to offer you... this as a recompense... to your troubles, though... it seems foolish... if the boy is unpunished.
Sorunlarınızın telafisi olarak bunu size vermek istiyorum, biliyorum çocuk cezalandırılmazsa çok anlamsız görünüyor.
To see the world... as so conniving, you cannot take pleasure in the appearance of something good... because you suspect... it is only a painted drop behind which other troubles lie.
Dünyayı çok inandırıcı görmek... iyi bir şey olduğunda keyfini çıkaramamak... çünkü onun sadece... arkasında başka problemler yatan boyalı bir damla olduğundan şüphe etmek.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]