There was a break translate Turkish
160 parallel translation
There was a break on the Merritt County chain gang this morning.
Aslında var. Merritt bölge çalışma kampından bir firar olmuş.
There was a break-in last night, and some money taken.
Dün gece bir hırsızlık olayı vardı. Bir miktar para çalınmış.
There was a break-in at the Democratic Headquarters.
Demokratların genel merkezinde haneye tecavüz olayı oldu.
So there was a break-in!
Demek bir soygun oldu!
If there was a break in the bridge, that'd be the safest place to go.
Eğer köprüde bir yarık varsa, burası gidilecek en güvenli yerdir.
We'll tell Maris there was a break-in.
Şununla başıma vur. - Maris'e hırsız girmiş deriz.
There was a break-in a few months back.
Birkaç ay önce hırsızlık oldu.
There was a break in training for personal time and I decided to take mine here to help you move back home and ensure your safe arrival.
Eğitime bir süre ara verildi ben de arayı burada taşınmana yardım ederek ve güvenliğini sağlayarak geçirmek istedim.
- So... there was a break-in last night.
- Yani dün gece bir soygun oldu.
Say there was a break-in at that museum this week.
Diyelim ki bu hafta o müzeye bir daha girilse.
there was a break-in down the street, and Mr. Teal bought a gun for protection.
Ve Bay Teal koruma için bir silah satın aldı. - Bekle bir dakika?
Did you hear there was a break-in at Mrs. Frome's the other night?
Geçen gece Bayan Frome'un evine girdiklerini duydun mu?
And then, on top of everything else, I discovered there was a break-in at the office on the day of the funeral.
Sonra bir de hepsinin üstüne, cenaze günü ofisime girilmiş.
Heard there was a break in the case.
Davada önemli bir gelişme olduğunu duydum.
There was a break-in on this street.
Bu caddede haneye tecavüz oldu.
No. There was a break-in last week.
Hayır geçen hafta bir ara vermiştik.
What're you complaining about? There was a break-in at a Miami glass company a few hours ago.
Birkaç saat önce Miami Cam Fabrikası'na izinsiz girmişler ve bir parti başlatmışlar.
Oh, well, there was a break in the marathon on TV, so I did some of your laundry.
Oh, şey, maratonda bir ara vardı Tv'de ben de çamaşırlarını yıkadım.
There was a break-in at the morgue.
- Alo. - Morga gizlice girilmiş.
There was a break-in at the Kanes'last night.
Dün gece Kanelere hırsız girmiş.
There was a break-in last night.
Dün gece, "zorla girme" olayı vuku bulmuş.
You Said There Was A Break In, Why Don't You Show Me?
İçeri zorla girildiğini söylemiştiniz. Bana göstersenize.
Are you saying there was a break-in?
Soygun olduğunu mu söylüyorsunuz?
There was even a talk of marriage with the heiress from Sejin Group... but you told everyone that you couldn't break up with her.
- Saejin Grup'un kızıyla evleneceğin konuşuluyordu ama evlenmeyeceğini söyledin.
There was a communications break.
İletişim kesilmiş.
And there was no sign of a break-in, or of an intruder?
- Zorla girilmişe benzeyen bir durum ya da biri var mıydı?
Dear Janet... I wish there was a way to break this news more gently.
Sevgili Janet keşke bunu söylemenin daha kolay bir yolu olsaydı.
There was a time when you couldn't break away from your starship fantasy at all.
Yıldız gemisi fantezinden hiç bir şekilde kaçamadığın bir dönem vardı.
Let's hope they were only supposed to break radio silence if there was a problem.
Sorun çıkmadıkça bağlantı kurmama emri aldığını umalım.
I was in the break room getting a cup of coffee... and there was this woman...
Bir fincan kahve için mola vermiştim... ve orada bu kadın vardı...
There was no evidence of a break-in at the Walker -
Walker'ın evine zorla girildiğine dair hiçbir kanıt yokken...
There was a water main break and the train got stuck in Rye.
Tren de Rye'da bekledi, elektrikle ilgili bir sorun varmış.
A break-out at the brothel, was there?
Genelevden mi kaçtınız?
There was a small part of me that was relieved to get a break.
Küçük bir parçam mola verebileceğim için çok rahatladı.
What row? Charlie, you told me yourself there was a fight in the Pudding Club room which Eckersley-Hyde had to break up.
Charlie, bana Pudding Kulüp odasında bir kavga olduğunu ve Eckersley-Hyde'ın kavgayı ayırdığını söylemiştin.
For a minute there, I thought I was gonna break out in hives.
Bir an için ben de dahil olabileceğimi düşünmüştüm.
Then I came back for spring break a day early and there she was....
Sonra bir gün bahar tatili için eve döndüğümde onu gördüm...
I was there today during lunch break and saw a really cute girl working there
Öğle arası boyunca ve orada çalışan çok tatlı bir kız gördüm.
There was evidence of a break-in and a gun battle at his cabin.
Barakanın kapısında zorlanma ve silahlı çatışma izleri vardı.
So there was an idea that all this stuff... all these images and sounds that you'll be hearing, with a little luck... would break down the psyche of the people that were tripping.
Tüm bunlar ve fikirler... bu duyduğumuz bütün bu görüntü ve sesler, küçük şansla birlikte... bu kıvrak insanların akıl sağlığını sarsıyor.
We think it was one of her regular Johns'cause there was no sign of a break-in, robbery, or a struggle.
Bence dost tuttuklarından biriydi. Çünkü kapıda zorlama, hırsızlık ya da boğuşma izi yok.
I knew there must have been a good reason for you to let us break out, but that was quite the performance.
Bizim kaçmamıza izin vermeniz için iyi bir sebep olduğunu biliyordum, ama bu bayağı iyi bir performanstı.
Was there a sign of break-in?
İçeri zorla girildiğine dair bir iz var mı?
There was an incident 18 months ago where a guard was trying to break up a fight and MacAvoy punched him in the mouth.
Gardiyanın teki kavgayı ayırmaya çalışırken, MacAvoy suratına vurmuştu bir tane.
In the 1980s and the early 1990s there were about a million saigas and then the break-up of Soviet Union happened and there was the collapse in the rural economy and people had no sort of food or income and they started to hunt the saigas.
1980'lerde ve 1990'ların başında bir milyon kadar saiga vardı. Sonra Sovyetler Birliği dağılıp kırsal ekonomide çöküş yaşanınca ve insanların ne yiyeceği ne de geliri kalınca, saiga avlamaya başladılar.
There was even "trust" when Ross screwed around on Rachel... when he thought they were on "a break".
Ross, ayrıldıklarını düşünüp Rachel yerine önüne gelenle yatarken de vardı.
If I was in that place for that... I'd have spent my time thinking about how... I could break out of there... and whack that son of a bitch.
Şayet ben o yerde böyle bir sebepten kalsaydım bütün vaktimi oradan kaçıp, o orospu çocuğunu nasıl keseceğimi düşünerek geçirirdim.
But I just wanted to say I was going to break up with you back there... and now since you're in a coma, I really don't have to.
Ama demek istediğim, orada senden ayrılacaktım... ve şimdi sen komadasın, gerek bile kalmadı.
There was a gas line break.
Bir gaz kaçağı oluştu.
There are a number of instances in the log where you will see the phrase "invasion of space by a female." And that was actually an interrogation tactic designed to break his faith.
Bir kadın sorgulayıcının, mahkumun yaşam alanını birçok kez ihlal ettiğinden söz ediliyordu ve aslında bu, mahkumun inancını kırmak için düzenlenmiş bir sorgulama taktiğiydi.
You know what? When I was on patrol, there was a series of break-ins in storage lockers.
Devriye görevindeyken dolap hırsızlıkları olurdu.
there was this 68
there was 570
there wasn't 74
there was a time 64
there was a problem 25
there was no other way 31
there was a boy 17
there was nothing 90
there was a girl 56
there wasn't time 38
there was 570
there wasn't 74
there was a time 64
there was a problem 25
there was no other way 31
there was a boy 17
there was nothing 90
there was a girl 56
there wasn't time 38