There was blood everywhere translate Turkish

There was blood everywhere.

Heryerde kan vardı.

There was blood everywhere.

Her yer kan içindeymiş.

There was blood everywhere.

Her yerde kan vardı.

I just woke up in that place, and there was blood everywhere.

Orada uyandım ve her yerde kan vardı.

There was blood everywhere... and then later...

Her taraf kan içindeydi. Ve sonra,

There was blood everywhere.

Her yer kan olmuştu.

Then there was blood everywhere.

Sonra her yer kan oldu.

A lad whose head was smashed in with a baseball bat, stabbed another lad in the thigh, and there was blood everywhere.

Bir tanesi kafasına beyzbol sopası yedi diğeri de bacağından bıçaklandı. Kan gölüne döndü etraf.

The boys were on the floor, dead... there was blood everywhere, and the guy was eating chocolate... drinking soda and saying :

Çocuklar çoktan ölmüştü. Her yer kan gölüydü. Pakistanlı gayet sakindi, çikolata yiyordu.

And then there was blood everywhere in the snow.

Karın üstü, her yer kan içindeydi.

There was blood everywhere.

Her yer kan içindeydi.

I mean, there was... there was blood everywhere.

Her tarafım kan içindeydi.

The tent was ripped to shreds and there was blood everywhere!

Çadır tamamen parçalanmış ve her yerde kan varmış!

- There was blood everywhere.

her yer kan içindeydi.

There was blood everywhere.

Her yerde de kan vardı. Orak mı?

And there was blood everywhere and people were dying.

Her yerde kan vardı ve insanlar ölüyordu.

His head was shot off and there was blood everywhere.

Kafasını havaya uçurmuş ve her yerde kan varmış.

Then I fired 4 shots through the pillow, there was blood everywhere.

Ben de, yastığın üzerinden 4 el ateş ettim, her yer kan oldu.

There was blood everywhere!

Heryerde kan vardı!

Yeah, from that spinning blade, there was blood everywhere.

Evet, dönen testereden sıçrayan kan her tarafa sıçramış.

The next thing I remember there was blood everywhere.

Sonra tek hatırladığım her yerde kan olduğu.

There was blood everywhere.

Her taraf kan içindeydi.

I walked into the house, and, um... there was blood everywhere.

Eve girdiğimde her yer kan içindeydi.

The last thing I remember, I was pulling an eight-inch knife out of my gut, and there was blood everywhere.

Son hatırladığım, bağırsaklarımdan 20 santimlik bir bıçağı çekip çıkardığım ve etrafın kan gölüne döndüğüydü.

There was blood everywhere.

Etraf kan gölüne dönmüştü.

Then she fell to the floor. There was blood everywhere.

Sonra yere yığıldı, her yer kan olmuştu.

Well, there was blood Everywhere.

- Her yer kan olmuştu.

The nurse i spoke to said there was blood everywhere.

Hemşire, her yerde kan olduğunu söyledi.

There was blood everywhere... but what hurt me was that she was right.

Her kelime için kahroldum... ama en çok acıtan şey de onun haklı olmasıydı.

There was blood everywhere.

Her taraf kan olmuştu.

And the next thing I knew, there was blood everywhere.

Daha sonra ise her yerin kan olduğunu hatırlıyorum.

There was blood everywhere, but, jimmy, he didn't even know he was hurt.

Her yer kan revandı. Ama Jimmy, bunun farkında bile değildi.

She was dead and there was blood everywhere.

Fakat o ölmüştü... Her tarafta kanı vardı.

There was so much blood everywhere.

Etrafta çok kan vardı.

There were splotches of blood everywhere, and his pipe was still lying there, still warm.

Her yerde kan lekeleri vardı, ve piposu hâlâ oradaydı ve hâlâ sıcaktı.

There was blood everywhere!

Her yerde kan vardı.

There was gushing - Blood was gushing everywhere, and we couldn't go to the hospital'cause we didn't have the money.

Her yere kan fışkırıyordu. Paramız olmadığı için hastaneye gidemedik.

Blood everywhere, the nurse came out... the place was in chaos, his girlfriend was freaking out... and you just sat there and read.

Her yerde kan var, hemşire çıktı her yer kaosa dönmüştü, sevgilisi korkudan bağırıyordu sen orada oturdun ve okumaya devam ettin. Başını kaldırıp bakmadın bile.

There was blood, guts everywhere.

Heryerde kan ve bağırsak vardı.

Went in to say good night, and there he was, just lying there, blood everywhere.

İyi geceler demeye gittim ve orada öyle yatıyordu. Her yer kan içindeydi.

This giant mumpet turned up with a machine gun and started blasting away until there was nothing but blood and guts and bits of body everywhere.

Şu mafya kılıklı adam, makineli ile girdi. Her yere ateş etti, kan ve bağırsak oldu heryer. Her yerde cesetler vardı.

There was blood everywhere!

Çok kan vardı.

I mean, blood everywhere, like there was a struggle.

Yani heryerde kan var. Bir mücadele olmuş

There was... blood everywhere.

Her yerde... kan vardı.

There was blood and body parts, and pieces of flesh everywhere.

Heryer kan olmuştu. Vücut ve et parçaları heryere yayılmıştı.

There was glass, blood, feathers, everywhere, man.

Her yer cam kırığı, kan, tüyle doldu adamım.

There was... Blood everywhere.

Her yerde... kan vardı.

I'm serious, there blood was everywhere! Blood was spreading!

Tabikli ciddiyim.Her yer kan içindeydi.

I already told t local boys - - There was blood... everywhere.

Yerel polise de söyledim, her yerde kan vardı.

There was a lot of blood So much blood ; it was everywhere

Çok kan vardı. Çok fazla ; kan her yerdeydi.

"You fuck off!" said the grasshopper. He grabbed the ant's antennae, and broke his hind leg there was a terrible fight, with blood flowing everywhere. It went on till the evening.

Onun antenini tutmuş, arka bacağını kırınca bir itiş kakış filan böyle ortalık kan revan akşamına her yer dağılıyor.