There was a woman translate Turkish
752 parallel translation
There was a woman there, and she looked just like you.
Sana çok benzeyen bir kadın vardı.
There was a woman's scream and a shot.
Bir kadın çığlığı ve silah sesi duyuldu.
There was a woman there, if I hadn't been a lady I would have slapped her face.
Bir kadın vardı ki, eğer bir hanımefendi olmasam ona bir tokat atardım.
I thought there was a woman in here.
Birden burada bir kadın var sandım.
There was a woman with a baby.
Bebeği olan bir kadın vardı.
- But there was a woman with me!
- Ancak yanımda bir kadın vardı!
You say the second purchaser, there was a woman, can you give me a description of her?
İkinci alıcının bir bayan olduğunu söylediniz, onu bana tarif edebilir misiniz?
There was a woman with her when she died.
Öldüğü zaman yanında bir kadın vardı.
If there was a woman who didn't care about your disease.
Hastalığınızı umursamayan bir kadın olsaydı eğer.
Well, there was a woman named Mary lying on a bed of straw in a stable, waiting for her child to be born.
Bir ahırda samandan bir yatakta yatan, ve çocuğunun doğmasını bekleyen, Mary adlı bir kadın vardı.
There was a woman, I remember.
Bir kadın vardı, anımsıyorum.
There was a woman in the distance, and some guys.
Uzakta duran bir kadın vardı, bir de bir kaç erkek.
There was a woman.
Bir kadın vardı.
In Bologna, there was a woman, a courtesan.
Bolonya'da bir kadın vardı. Bir fahişe.
There was a woman in the car with him.
Arabada, yanında bir kadın varmış.
- There was a woman on board.
- Güvertede bir kadın vardı.
I don't want to alarm you but there was a woman found near here this morning.
Sizi korkutmak istemem ama bu sabah, buraya yakın bir yerde bir kadın bulundu.
There was a woman, you said.
Bir kadın vardı dedin.
There was a woman performing.
Bir kadın gösteri yapıyordu.
He was a big tall man, and there was a woman too.
İri yarı uzun bir adamdı, bir de kadın vardı.
- She's gone now, but there was a woman.
Gitti şimdi, ama bir kadın vardı.
- Incidentally, there was a woman...
Bir kadın olduğunu söylemeliyim -
There was a woman who died in a jail... who died cursing you.
Hapishanede ölen bir kadın vardı... Ölürken bile seni lanetliyordu...
There was a woman's shoe under glass in your room.
Odanda bir camın içinde bir bayan ayakkabısı vardı.
There was a woman there watching me.
Beni izleyen bir kadın vardı.
There was an old woman who was a man...
Aslında erkek olan yaşlı bir kadın vardı...
Was there a woman aboard?
- Gemide bir kadın mı vardı? - Hayır efendim.
When she saw me, yes, I was at the Plaza having tea... and at the table with me was a very handsome young woman, but there was nothing to it.
Evet, beni Plaza'da gördüğünde yanımda güzel ve genç bir bayanla çay içiyordum. Ama inan bir şey olduğu yoktu.
Maybe there never was such a woman!
Belki böyle bir kadın hiç olmadı!
I knew there was only one way to make a woman withdraw permanently from a situation like this.
Bir kadını, böyle bir durumdan uzaklaştırmanın tek bir yolu olduğunu biliyordum.
There was a beautiful blonde woman, name of Mrs. Smethills, and her escort, seated in the booth directly across from us.
Smethills adında güzel, sarışın bir kadın vardı. Ona eşlik eden adam tam karşımızda oturuyordu.
Was there a woman with you?
Yanınızda kadın var mıydı?
I never knew there was such a woman.
Öyle bir kadın olduğunu asla bilemedim.
They had a statue of a woman and there was whisky spouting'out of her mouth.
Bir kadın heykeli vardı ve viski onun ağzından akıyordu.
And he remembered that once there had been a woman... before there was a dummy.
Ve kukladan önce bir kadın olduğunu hatırlıyordu. - Hayır.
I guess he was flattered that I stuck up for him... because, right then and there, he asked me... how such a wonderful, understanding woman like me... had stayed a widow so long.
Sanıyorum gururu incindi... çünkü hemen sonra ve orada... benim gibi harika ve anlayışlı bir kadının Nasıl bu kadar uzun zamandır dul olduğunu sordu..
Was there a woman in the case, do you think?
Olayın içinde bir kadın olduğunu mu düşünüyorsun?
There was something terribly wrong in the Cross family life. - Something wrong when a woman... had to raise her daughter up almost alone and trying to help her, and... - Mrs.
Cross ailesinde yolunda gitmeyen bir şey vardı.
There was a young woman with him.
Yanında genç bir kız vardı.
And to think that if there ever was a woman created for every kind of deceit and vice, of betrayal and debauchery, she's the very one.
Varsayalım ki, her çeşit hile, ahlaksızlık, ihanet ve baştan çıkarma için bir kadın yaratılmış olsun o tam bir insandır.
His mother was a clinging, demanding woman, and for years the two of them lived as if there was no one else in the world.
Annesi başkalarına bağımlı, ilgi isteyen bir kadındı. Yıllarca dünyada başka kimse yokmuş gibi yaşadılar.
There was just a woman. "
Sadece kadın vardı. "
There I was, an old woman or so with two sons a husband with a good business, who played cards every night.
İşte, benden geriye..... hemen hemen yaşlı bir kadın iki oğlan, her gece kağıt oynayan bir koca kaldı.
The planet was actually called Women Wept cos if you looked at it from above, there's this huge continent, like all curved round. It sort of looked like a woman, lamenting.
Gerçekten "Ağlayan Kadın" deniyordu, çünkü ona yukarıdan baktığında bu koca kıta, sanki etrafı eğilip bükülmüş adeta bir kadına benziyordu.
Never was there such a hopeless man for a woman.
Kadınlar için umutsuz bir adam o.
Well, there was a murdered woman found from Scarsdale and that's a true fact.
Scarsdale'den bir kadın öldürülmüş olarak bulunmuş ve bu bir gerçek.
You see, behind every great man, there is a woman, urging him on. And so it was with my Stella.
Her müthiş adamın arkasında onu teşvik eden bir kadın vardır.
There was a lady teacher among us from Belfast, a stimulating woman.
Belfast'tan gelen bir hanım öğretmen vardı. Heyecan uyandıran bir kadındı.
Earl, there never was a woman born worth dyin'for.
Earl, uğruna ölünecek kadın yoktur.
Or at least a woman was there last night.
Ya da en azından bir kadın dün gece orada idi.
A woman was sitting there.
Bir kadın orada oturuyordu.
there was this 68
there was 570
there wasn't 74
there was a time 64
there was a problem 25
there was no other way 31
there was a boy 17
there was nothing 90
there wasn't time 38
there was a girl 56
there was 570
there wasn't 74
there was a time 64
there was a problem 25
there was no other way 31
there was a boy 17
there was nothing 90
there wasn't time 38
there was a girl 56