English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ T ] / There was a girl

There was a girl translate Turkish

860 parallel translation
There was a girl named Roksana among them...
Aralarında Roksana adında bir kız yaşıyordu..
One day, back in 1896, I was crossing over to Jersey on the ferry and as we pulled out, there was another ferry pulling in and on it there was a girl waiting to get off.
1896'da birgün feribotla, Jersey'e geçiyordum. Biz tam açılırken ederken başka bir feribot yanaştı. İçinde inmek için bekleyen bir kız vardı.
- There was a girl on a boat?
- Gemide bir kız mı vardı?
- There was a girl? Yes.
Bir kız, bir kız vardı.
There was a girl.
Burada bir kız vardı.
There was a girl.
Bir kız vardı.
Yes, there was a girl!
Evet bir kız vardı!
As a matter of fact, I don't know whether they're working together or not, but there was a girl on the train with Raven.
Açıkçası beraber çalışıp çalışmadıklarını bilmiyorum,... ama trende Raven'la beraber bir kız vardı.
Did you know there was a girl murdered here a long time ago?
Uzun zaman önce burada bir kızın öldürüldüğünü biliyor muydun?
There was a girl with him, I, uh, didn't quite get her name.
Bir tanıdığım olur.
There was a girl from Akita in our school, remember?
Bizim okulda Akita'dan bir kız vardı, hatıladın mı?
There was a girl, madame.
Kız meselesi, Madam.
And there was a girl.
Ve bir kız vardı.
There was a girl with them.
Onlarla beraber bir kız da vardı.
You said there was a girl?
Orada bir kızın olduğunu mu söyledin?
Now, there was a girl assistant.
Ve bir kız asistan vardı.
There was a girl not much older than that boy in there.
Bir kız vardı, oradaki çocuktan fazla büyük değildi.
Then he's reminding you, there was a girl.
Sonra sana bir kızı hatırlatıyor.
There once was a high school girl named Song-yi.
Song-yi adında liseli bir kız varmış.
I used to pick blackberries there when I was a girl.
Küçükken oradan böğürtlen toplardım.
I'm not the kind of girl you are. There was a time when I was.
Bir zamanlar öyle olsam da, şu an senin gibi birisi değilim.
There was a house and a garden... and a little girl who'd run to the window to listen when I played to her.
Bahçeli bir ev vardı... Pencereden küçük bir kız, ona çaldıklarımı dinlemeye gelirdi.
Once there was very sentimental little girl with a very kind heart, and she helped a man who was very grateful.
Bir zamanlar tertemiz kalbi olan, çok duygusal küçük bir kız varmış... ve çok minnettar olan bir adama yardım etmiş.
I heard a guy say to Dave's girl that there was no use of her acting so funny, and they might as well all get soused.
Adamın birini, Dave'in kıza boşuna tuhaf davranmamasını söylerken gördüm sonunda hiçbiri ayakta kalamayabilirmiş de ondan.
Now... a long, long time ago... there was a little Dutch girl named Netje,
Şimdi uzun, çok uzun zaman önce Netje adında küçük bir Hollandalı kız varmış.
We-well, you see, he, uh... tried to keep awake one night... when he was gonna catch a stage to a nearby town and he... he had a girl over there he was courtin'and...
Sonra... Sahne zamanını kaçırmamak için gece boyunca uyanık kalmaya çalıştı ve flört ettiği bir kız vardı...
Well, there was this girl come along in a red dress -
Kırmızılar giymiş bir kız çıkmış karşısına.
Now, once there was a man who met a girl.
Bir zamanlar bir erkek, bir kadınla tanışmış.
"Now, it happened that in Bagdad at this time, there was a dancing girl named Sherazade... whose skill and beauty... had made her the idol of the people."
"O zamanlar Bağdat'ta, Şehrazat adında dansçı bir kız varmış... Yeteneği ve güzelliği sayesinde insanlar ona taparmış."
Once upon a time, there was a little girl who was afraid.
Bir zamanlar küçük bir kız vardı. Korkuyordu.
Waldo saw a girl standing there, and he assumed it was you.
Waldo ayakta duran bir kız gördü ve sen olduğunu sandı.
But there weren't any walls, just a lot of curtains with eyes painted on them. A man was walking around with a large pair of scissors cutting all the drapes in half. And then a girl came in with hardly anything on and started walking around the gambling room kissing everybody.
Ama duvarlar yoktu, sadece üzerinde göz resimleri olan perdeler vardı bir adam elinde makasla dolaşarak bu perdeleri kesiyordu sonra çok açık giyinmiş bir kız geldi ve herkesi öpmeye başladı.
First there was the girl with a scar on her face.
Önce o yüzünde yara olan kız.
A girl refused George Washington there and later Jefferson proposed and was turned down cold in the same room.
Kızın biri George Washington'u orada reddetmiş ve sonra Jefferson teklif etmiş ve aynı odada reddedilmiş.
There was a little cantina... and the most beautiful girl named Josefina, that played the guitar.
Küçük bir bar vardı. Ve Josefina diye bir kız vardı. Dünyanın en güzel kızı.
And there was such a girl named Jennie who sat for it.
Bu portrede Jennie adında oturan bir kız vardı.
"Once upon a time, there lived a very poor girl... " who was very beautiful.
"Evvel zaman içinde, fakir" ama çok güzel bir kız yaşarmış.
But there was another very charming girl in here a minute ago, and she asked me to wait.
Ama az önce başka bir güzel kız vardı, benden beklememi istedi.
There was a Russian girl named Natasha.
Natasha adında bir Rus kız vardı.
When you were on the lake with that poor girl, and the boat capsized and there was a moment when you might have saved her.
Sen o zavallı kızla göldeyken, kayık devrildiği sırada onu kurtarabileceğin bir an geldi.
When I was a little girl, like so many others there was no money to buy shoes for me.
Küçücük bir kızken, bir çokları gibi, ayakkabı alacak paramız bile yoktu.
Tell me, mysterious girl... there was a night you called me... a much more dramatic night than when I called you last night.
Söyle bana gizemli kız... Senin beni aradığın ve dün benim seni aradığım geceden daha dramatik bir gece vardı.
You don't have to wait for a report, I'm trying to tell you! He - He rode up, and there was the girl looking up at -
Sana söylemeğe çalıştığım, geldi ve o kızı gördü...
I was over there watchin'you a while back, and I said to myself, "She don't look like an English girl."
Kendi kendime "Bu kız İngiliz'e benzemiyor." dedim.
Once upon a time there was a boy and a girl attending university together
Biz zamana bir delikanlıyla bir kız yaşarmış. Üniversiteye birlikte gidiyorlarmış.
You know, I Was Wondering, is there anything in particular a man of 40 says to a girl of 20?
Bir şeyi merak ettim. Kırk yaşında bir adamın yirmi yaşında bir kıza söylemesi gereken bir şey var mı?
Now a fruiterer, there was a beautiful girl.
Şu an bir meyve dükkânı. Orada güzel bir kız vardı.
Once, in a cabaret like this one, there was a beautiful girl she had long legs like that one.
Benim birkaç kez gitmişliğim var. Bir keresinde bir kabareye gittim, çok güzel bir kız vardı.
Because there, right before my very baby-blue eyes, was a girl with another person.
Orada, bebek mavisi gözlerimin önünde o, başka biriyle beraberdi.
There was a very nice girl there.
Orada çok güzel bir kız vardı.
When I was a boy, Son, there was always two kinds of girls. Us boys, we'd never even mention them in the same breath but every now and then one of us boys would sneak off with a girl and we'd get a little steam out of our system.
Erkeklerle aramızda bundan söz etmezdik ama herkes bazı kızlarla sadece yatılacağını bilirdi.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]