Try not to move translate Turkish
159 parallel translation
Just a pinprick, but try not to move.
Ufak bir iğne, kıpırdamamaya çalış.
Try not to move at all. Take deep, regular breaths.
Derin, düzenli nefes al.
Listen, I'll try not to move much...
- dinle fazla hareket etmemeliyiz.
Ifyou want meto remove it, try not to move.
Kurşunu çıkarmamı istiyorsan kımıldamamaya çalış
Try not to move so much, okay?
Hareket etmemeye çalış, tamam mı?
Try not to move.
Hareket etmeye çalışma.
Voval, try not to move.
Voval, hareket etmemeye çalış.
- Try not to move it.
- Kımıldatmamaya çalış.
Try not to move.
Hareket etmemeye çalışın.
Try not to move.
Hareket etmemeye çalış.
Try not to move. Don't move.
Sen kımıldamamaya çalış.
Good. Try not to move around too much.
Etrafta çok fazla gezinmemeye çalış.
Try not to move so much!
- Bak, bana neler olduğunu anlatana kadar olmaz. - Yeter, tamam mı?
Try not to move around too much. It'll keep you tender.
Çok fazla dolaşma da etin sertleşmesin.
Try not to move so much.
Fazla hareket ettirmemeye çalış.
Try not to move.
- Kımıldamamaya çalış.
Try not to move.
Hareket etme.
Try not to move it.
Hareket ettirmemeye çalış.
Just try not to move your feet at all.
Ayaklarını hareket ettirmemeye çalış.
Try not to move.
Kımıldamamaya çalış.
I know it's difficult, but please, try not to move.
Zor olduğunu biliyorum, ama lütfen kımıldamamaya çalış.
Try not to move, just lie still.
Hareket etmemeye çalış.
Okay, Seth, just relax, and try not to move.
Tamam, Seth, sadece rahatla hareket etmemeye çalış.
Just try not to move.
Sadece kıpranmamaya çalış.
Try not to move your lips so much when you think.
Düşünürken dudaklarını oynatmamaya çalış.
- Try not to move.
- Hareketsiz kalmaya çalış.
- Try not to move, man.
- Kıpırdamamaya çalış ahbap.
Now, now, try not to move, love.
Şimdi, olduğun yerde kal tatlım.
You try not to move too much, Okay?
Biraz uzan, ve hareket etme.
It's important that you try not to move.
Kıpırdamaman çok önemli.
Try not to move, Mr. Perri.
Kıpırdamamaya çalışın Bay Perri.
Try not to move your arms, Mr. Perri.
Bay Perri, kollarınızı oynatmamaya çalışın.
Now that you're up, try not to move too much...
Madem ki uyandın, fazla hareket etmemek yararına olacaktır.
- Try not to move.
- Kımıldamamaya çalış.
Try not to move around.
Oynamamaya çalış.
Now I know it's really crampedand uncomfortable in there, but try not to move.
Çok boğucu ve rahatsız edici olduğunu biliyorum ama hareket etmemeye çalış.
Try not to move.
Kıpırdamamaya çalışın.
[Cristina] It can get a little cramped in there, so you have to try not to move.
Buradan biraz sıkıştıracak, kimildamamaya çalış.
Try not to move, Kyle.
Hareket etmemeye çalış, Kyle.
try not to move your head, adam.
Kafanı hareket ettirmemeye çalış Adam.
Try to stay calm. It's important not to move around too much.
Sakin olmaya çalışın çünkü Kısa sürede bitirmeliyiz.
Try not to move around.
Hareket etmemeye çalış.
[Groaning] Try not to move, Dad.
Hareket etmemeye çalış baba.
Suzu-san, move them away as far away as possible, and try not to touch the child.
Suzu onları mümkün olduğunca buradan uzağa götürün. Çocuğa dokunmamaya çalışın.
Well, get a move on, Volodya, and try not to spill it all on your way back, you Marxist bastard.
Acele et, Volodya ve dönerken tüm çorbayı dökmemeye çalış, Marksist piç seni.
Well, I move smooth. I take instruction easily. I'm not afraid to try new things.
Şey, akıcı hareket ederim, söyleneni yaparım ve yeni seyir denemekten korkmam.
So try not to punch him if he makes a move on you or anything.
Eğer marekete girerse yada her ne olurda onu tekmele.
Eric, as someone that has been... punched a lot, I have some advice. Do not move to a new country and try to fit in at high school.
Eric, çok fazla yumruklanan... birisi olarak, sana bir tavsiye. yeni bir ülkeye gidip, uyum sağlamaya çalışma.
I think we should just move on and try not to think about it.
Bence hayatımıza devam etmeli ve bunu düşünmemeye çalışmalıyız.
Try not to move your left shoulder until it's fully healed.
Kes şunu!
I used to try to pretend not to notice. But sometimes I would catch my dad watching me... when I'd pick something up that was impossible for him to even move.
Bunu önemsememeye çalışıyordum, ama bazen babamın, kendisinin kıpırdatması mümkün olmayan şeyleri kaldırırken beni izlediğini fark ederdim.