To move translate Turkish
30,305 parallel translation
If Mr. Murphy's terms are not acceptable, you're free to move on.
Eğer Bay Murphy'nin şartları kabul edilebilir değilse....hayatınıza devam etmekte özgürsünüz.
And so instead of talking about it, we just tried to move on.
Bu konuda konuşmak yerine hayata devam etmeyi denedik.
You're supposed to move the guy to another prison.
- Adamı başka bir hapishaneye göndermen gerek.
But if I find a way to move forward without his help, there is no deal and he does the whole two years.
Ama sizin yardımınız olmadan ilerlemenin bir yolunu bulursam anlaşma yatar ve iki yıl cezasını çeker.
I'm being pressured to move to another investigation.
Başka bir soruşturmaya kaydırılıyorum.
You're supposed to move the guy to another prison.
Adamı başka bir hapishaneye transfer edebilirsin.
He's leveraging what you did to get me to move for an immediate dismissal.
Yaptığın şeyi koz olarak kullanıp davayı hemen düşürmem için beni zorluyor.
Because Sutter wants me to move for an immediate dismissal.
Çünkü Sutter davanın hemen düşürülmesi için harekete geçmemi istiyor.
He wanted to move in with me.
- Benimle yaşamak istedi.
Well, when you put it like that, then I would love to move in with you.
Yani sen böyle söylersen ben de seve seve sana taşınırım.
- You shouldn't have to move them very far.
- Onları çok ileri götürmen gerekmiyor.
Although, it would open up a path for some ambitious person to move up to the 40th floor.
Gerçi, bazı hırslı kişilerin 40. kata çıkması için yol açmış da olabilir.
I need to move up the ladder to get to her.
Ona ulaşmak için merdivenleri çıkmam gerek.
You need to move.
Çekil biraz.
I'll try to move some of the rocks and see.
Taşları biraz hareket ettirip bakayım.
Should I try to move the chair back?
Koltuğu geri çekmeye çalışayım mı?
= It's only 0.6 meter around, so you don't have to move much. =
Sadece 0.6 metre boyutunda, fazla kaçmana gerek yok.
He won't be able to move that far.
O kadar hareket edemez.
They may have to move back.
Geri dönmek zorunda olabilirler.
I need to move up the ladder to get to her.
Ona ulaşmak için basamakları tırmanmam lazım.
I need you to convince him to move out, get the help he needs.
Onu evden ayrılmaya ikna etmen gerekiyor, böylece gereksinim duyduğu yardımı alabilir.
And for that one moment, it becomes magnetic north, causing your needles to move a few degrees in that direction.
Ve o an, iğnelerinizin birkaç derece o tarafa yönelmesini sağlayan manyetik kuzeyi oluşturuyor.
His family owns the building, so if I can him, I got to move the whole department over to the fire station, and what a nest of shitheads that place is.
Bina ailesine ait, bu yüzden elimden gelse, tüm birimi itfaiyenin oraya taşırdım ve bok çukurundan kurtulurdum.
I have to move on with my life.
- Hayatıma devam etmem gerek.
We got to move. We got a situation with an asset.
Bir varlıkla ilgili sorunumuz var.
- We need to move in.
- Harekete geçmeliyiz.
He was gonna auction it off, make enough money to move away from New York and Mara Tres forever.
Onu açık artırmayla satıp New York ve Mara Tres'ten sonsuza kadar kurtulacak para kazanacaktı.
I'm building a home in St. maarten and in two years I'm going to retire, and my favorite wife and i are going to move there.
St. Maarten'de bir ev inşa ediyorum. Ve 2 yıl içerisinde emekli olup, oraya taşınacağız.
You know, I mean, if it was that easy I would have really liked the U.S. to move towards solar, but you haven't. Let's put our money where our mouth is.
"Dediğiniz kadar kolaysa, ben de Amerika'nın güneş enerjisine geçmesini isterdim ama geçmediniz, az laf, çok iş" diyorum.
I didn't want to know, I tried to move on,
Bilmek istemedim. Hayatıma devam etmeye çalıştım.
I tried to move forward but I couldn't!
Devam etmeye çalıştım ama yapamadım.
We seen your boys muscle their way. Into our bars to move your dope.
Sizin elemanların bizim barlarımıza zorla girip senin uyuşturucunu sattıklarını gördük.
I thought the procedure was going to be done here. Well, had to move it up.
Evet, hızlanmamız lazımdı.
ALEC has recently made what I would describe as a PR move to say that it's gonna be right on crime.
ALEC kısa süre önce halkla ilişkiler hareketi denebilecek bir şey yaptı, suçu doğru ele alacağını söyledi.
In that case, I move to have that company's license suspended.
Eğer öyleyse askıya alım kararını o şirketin ruhsatına taşıyorum.
So if you don't move to have the charges against me dismissed, I'll have her do it for you.
Bu yüzden eğer hakkımdaki suçmaları düşürmek için bir şeyler yapmazsan, sana bunu yaptırmak için onu kullanacağım.
After that, you cannot move to reopen his trial and his execution date is set in stone.
Ondan sonra davayı tekrar açamazsınız ve idam tarihi kesinlikle değiştirilemez.
If this storm gets any worse, we might have to call in the icebreaker, come pick us up, move us to a different location.
Bu fırtınanın durumu daha da kötüye giderse, buzkırıcıyı aramamız gerekebilir, Gel bizi al, bizi başka bir yere götürün.
Move slowly so you don't attract attention to yourself.
Kendinize dikkat çekmemek için yavaşça hareket edin.
I mean, what are we doing? We're waiting for Blackstone to make some other move on us?
Blackstone'un bize karşı yeni bir hamle yapmasını mı bekliyoruz?
I knew I had to make a move.
Harekete geçmem gerektiğini biliyordum.
Now, based on how much they move each time, I should be able to triangulate the source of the EMP or at least get in the ballpark.
Şimdi, her seferinde ne kadar hareket ettiklerine bakarak EMP'nin kaynağını ya da en azından bulunduğu yerin çevresini tespit edebilmeliyim.
S.H.I.E.L.D. is here to help you move on, James.
S.H.I.E.L.D. devam etmene yardımcı olmak için burada James.
Though another move like that and you're likely to break every bone in your arms.
Bu şekilde bir hamle daha yaparsan kolunda tüm kemikler kırılır.
Trying to distance yourself from everyone else so they don't drown in your wake? I invented that move.
Herkesle arana mesafe koyup zarar görmelerini engellemeye çalışıyorsun.
If those households move to coal you have that much more use of fossil fuels, then the entire world is fried.
Bu haneler kömür kullanmaya başlarsa, kullanılan fosil yakıtlardan dolayı bütün dünyamız kavrulur.
If anyone gives you this very cute stuff and tells you, Oh the world's poor should move to solar, and, Why do they have to make the mistakes that we have made?
Biri gelip "fakir toplumlar güneş enerjisine geçmeli", "bizim yaptığımız hataları neden tekrarlamak zorundalar" gibi şeyler söyleyebilir.
You're not afraid to make the first move.
İlk hamleyi yapmaya hiç korkmuyorsunuz.
The man that he works for, El Hamadi, he's committed to making his next move bigger than the Madrid bombing.
Adına çalıştığı El Hamadı... sıradaki hamlesinin Madrid patlamasından... daha büyük olmasına azmetmiş.
Well, I'm down to my king, And all I can do is move one square at a time, And check.
Ben de sadece şahla kaldım ve yapabileceğim tek şey bir turda bir kare oynamak ve şah.
I'm gonna miss you when you move to Savannah.
Savannah'a taşındığında seni özleyeceğim.
to move on 19
move 8969
moves 40
moved 33
movement 69
move it or lose it 23
move it 2576
move your feet 54
move your ass 143
move your car 23
move 8969
moves 40
moved 33
movement 69
move it or lose it 23
move it 2576
move your feet 54
move your ass 143
move your car 23
move out of my way 19
move closer 21
move your hand 39
move out of the way 104
move over 401
move out 424
move in 316
move in with me 38
move it along 71
move up 92
move closer 21
move your hand 39
move out of the way 104
move over 401
move out 424
move in 316
move in with me 38
move it along 71
move up 92
move on 540
move fast 40
move faster 33
move forward 97
move it up 29
move your hands 21
move now 53
move yourself 17
move it in 19
move down 21
move fast 40
move faster 33
move forward 97
move it up 29
move your hands 21
move now 53
move yourself 17
move it in 19
move down 21