We both know that translate Turkish
1,944 parallel translation
We both know that creature is no cat, witch boy, And without your familiar, You have no anchor in this reality.
O yaratığın bir kedi olmadığını ikimizde biliyoruz cadı çocuk ve o dostun olmadan bu gerçeklikle bir bağın yok.
We both know that.
Bunu ikimiz de biliyoruz.
We both know that isn't about the Black Dragon, Jax
Böyle üstelemenin, Kara Ejder örgütü ile ilgili olmadığını ikimizde biliyoruz.
Of course, we both know that if we marry, people, your people, will think you've conferred a great blessing on me.
Tabii ki, ikimizde biliyoruz ki evlenirsek, insanlar- - seninkiler bana büyük bir iyilik yaptığını düşünecekler.
But we both know that it's more than just nostalgia.
İkimiz de bunun nostaljiden daha fazlası olduğunu biliyoruz.
Now we both know that's not true.
İkimiz de bunun doğru olmadığını biliyoruz.
well, we both know that's a lie.
Bunun yalan olduğunu biliyoruz.
We both know that if things continue down this path, more of your people will end up dying.
İkimiz de biliyoruz ki, bu iş böyle giderse daha çok insanınız ölecek.
Now, the media, they're gonna hound you day and night - - you know that, we both know that - - until you give them something, or they'll make something up on their own.
Artık basın, seni gece gündüz takip edecek. Bunu sen de biliyorsun, ben de bu onlara bir şeye verene kadar sürüp gidecek yada kendi başlarına bir şeyler uydurmaya başlayacaklar.
We both know that it doesn't matter if it's trumped up or real.
Yalan olsun, gerçek olsun ikimiz de bunun önemli olmadığını biliyoruz.
Because he thought that I ratted him out, but we both know that it was you, right?
Benim gammazladığımı sanıyor ama ikimiz de biliyoruz ki ispiyoncu sensin.
We both know that a lot of things have happened between us.
Aramızda birçok şeyin yaşandığını biliyoruz.
We both know that she was gonna go no matter what, okay?
- Onu tehlikeye attın. Her ikimiz de biliyoruz ki, ne olursa olsun gidecekti, tamam mı?
We both know that.
İkimiz de biliyoruz.
And we both know that her judgment is kinda hazy when it comes to you.
İkimiz de biliyoruz ki konu sen olunca karar verme yetisi bulanıyor.
We both know that wasn't my fault.
Benim hatam olmadığını ikimizde biliyoruz.
So I was gonna say that I was just in the neighborhood, but I think we both know that's B.S.
Yakınlarda olduğunu söylerdim ama ikimiz de bunun bahane olduğunu biliyoruz.
Come on, Damon. You know Elena's gonna hate you for letting me out, and we both know that you care about what she thinks.
Hadi ama Damon, beni saldığın için Elena senden nefret edecek ve ikimizde onun düşüncelerine değer verdiğini biliyoruz.
We both know that things aren't right between us.
İkimizde biliyoruz ki, aramızda olanlar pekte doğru değil.
We both know that you're not gonna get past me.
İkimizde bende kaçmayacağını biliyoruz.
I know that you didn't always approve of the means, but we both know that the end result was always right.
Yöntemleri her zaman onaylamadığını biliyorum ama ikimiz de biliyoruz ki sonuç her zaman doğrudur.
We both know that I'm not going to leave my husband's company.
İkimizde kocamın şirketini bırakmayacağımı biliyoruz.
We both know that isn't going to happen.
Bunun olmayacağını ikimizde biliyoruz.
Oh, we both know that's not true.
Bunun doğru olmadığını ikimiz de biliyoruz.
RED VOLCANO : Quite a performance, brother. But we both know that's all it was.
Etkileyici bir performans, kardeşim ama ikimiz de sadece bu kadar olduğunu biliyoruz.
I think we both know that's not true.
- İkimiz de bunun doğru olmadığını biliyoruz.
We both know that you're the superior spy.
İkimiz de senin üstün ajan olduğunu biliyoruz.
And I was thinking, you know, and that we're both ready...
Ben de, son konuşmamıza dayanarak ikimizin de hazır olduğunu düşündüm ve...
'cause we both... Know that that is not the case.
Çünkü ikimiz de biliyoruz ki sorun o değil.
Your press office fed Ray Curston with an impression of me that we both know to be wildly inaccurate.
Basın sözcün ikimizin de yanlış olduğunu bildiğimiz bir bilgiyi Ray Curston'a verdi..
So anyway, I mean, we both know you have the skills to trace that text, so we should probably- -
Her neyse, ikimiz de şu mesajı bulmak için yeteneğin olduğunu biliyoruz, yani muhtemelen...
Now we know that you opened a common account with both of those gentlemen.
Şimdi bu iki beyefendiyle birlikte müşterek hesap açtığınızı biliyoruz.
And since we both already really, really know that, maybe you should try to, you know, just...
Ve ikimiz de bunu gerçekten, ve gerçekten bildiğimize göre belki de birazcık, bilirsin sadece...
I just don't want to see you stuck trying to write a stirring tribute to a woman that we both know, sometimes, was not...
Ne olduğunu bildiğimiz bir kadın için parlak cümlelerin içinde sıkışıp kalmanı görmek istemiyorum sadece...
And I mean the world to both of you, and we all know that.
Ve ben de sizin için dünyalar demeğim, ve bunu hepimiz biliyoruz.
The idea that a single particle of light can somehow split in two and go through both slits at once goes against all the laws of nature that we know.
Işığın tek parçasının her nasılsa ikiye bölünüp tek seferde her iki yarıktan da geçmesi fikri, fiziğin bildiğimiz tüm kurallarına aykırı.
You know how we both figured that since I was a doctor that... I would be really calm
Doktor olduğumdan ötürü sen ameliyat olurken sakin olurum sanmıştık ya?
We both know it was thanks to Laugesen's stupidity that the Moderates got to lead this government.
Hükümetin liderliğini Orta Yol Partisi'nin kapması Laugesen'in ahmaklığı sayesinde oldu, ikimiz de biliyoruz.
We both know how that ended
Nasıl sonuçlandığını ikimiz de biliyoruz.
You were her first mark, and we both know how that went.
İlk seni mimlemişti ve nasıl sonuçlandığını ikimizde biliyoruz.
You can blame it on your tell-all novel or your perennial status as an outsider, but we both know Blair doesn't care about any of that.
Herşeyi söyleyen romanını veya Kalıcı olan dışlanmış halini suçlayabilirsin Ama ikimizde biliyoruz ki Blair bunu umursamaz.
We both know you're far too fine a judge for that, Geoffrey.
İkimizde biliyoruz ki iyi bir yargıç olmaktan çok uzaktasın, Geoffrey.
Well, then we both know I don't have to do that.
- Hayır. Demek ki ikimiz de bunu yapmak zorunda olmadığımı biliyoruz.
We'll both go, and that way we'll know for sure.
İkimizde gideceğiz ve... böylece hangimiziz emin olacağız.
You know how we both figured that since I was a doctor that...
Doktor olduğumdan ötürü sen ameliyat olurken sakin olurum sanmıştık ya?
We know that... Both of her parents work.
Bildiğimiz kadarıyla anne ve babası çalışıyor.
We both know that gun is out there.
Bir hayalet haline geldi. Janos'la, gerçek ve kurgu kolayca bulanıklaşır.
And we both know how that went, don't we, Gary?
Ve bunun nasıl sonuçlanacağını ikimiz de biliyoruz, değil mi Gary?
Oh, we both know you're more than that, don't we?
İkimiz de bundan daha fazlası olduğunu biliyoruz, değil mi?
You know, the city is doing some work outside my house, but the benefit is that we are now able to share a rich Jewish tradition with those less fortunate than us, both financially and spiritually.
Belediye evimin hemen önünde bir iş yapıyor, ama iyi tarafı şimdi bizden hem ruhen hem de finansal açıdan daha kötü durumdakilerle Musevi geleneklerini paylaşabiliyoruz.
We both know that it's true.
Bunun doğru olduğunu ikimiz de biliyoruz.