We let him go translate Turkish
741 parallel translation
If a suspect escapes in a taxi, we let him go.
Eğer bir şüpheli kaçmak için taksiye binerse, bırakırız gider...
We let him go yesterday.
Ona dün yol verdik.
Should we let him go like that?
Böyle çekip gitmesine izin vermeli miyiz?
Should we let him go with Goujet?
Goujet ile gitmesine izin vermeli miyiz?
Well, yes, if we let him go at once.
İyi o zaman, bırakacaksak aynı anda çekilelim.
We let him go in Mexico.
Onu Meksika'da bırakacağız.
Should we let him go, boss?
Gitmelerine izin verelim mi, patron?
- We let him go.
- Yalnız yolladık.
Either we let him go or he lives with it.
Ya onu bırakırız, ya da buna katlanır.
We had to let him go.
Onu salıvermek zorunda kaldık.
- We can't let him go on like this.
- Buna izin veremeyiz.
Then we can let him go, sir?
Onu bırakalım mı yani?
If we love Boy... we've got to let him go.
Eğer Oğlan'ı seviyorsak... gitmesine izin vermeliyiz.
- Don't let him on, you fools! We'll go down.
- Onu yukarı çekmeyin sizi budalalar!
Don't you think we owe it to him? Why don't you let me go out there and poke that guy in the nose?
Bir müsaade et de dışarı çıkıp adamın suratına yapıştırayım bir tane!
As soon as he talks, we'll let him go free.
Konuşur konuşmaz onu serbest bırakacağız.
We'II go by him easy and let him spot you.
Yavaşça yanından geçip seni görmesini sağlayalım.
We can't let him go, can we?
Ama gitmesine izin veremeyiz, değil mi?
We'd be fools to let him go, knowing so much about us.
Gitmesine izin vermek aptallık olur. Bunca şey biliyor.
Then I promised that if he told us who smoked in his class, we'd let him go.
Eğer sınıfında kimlerin içtiğini söylerse onu bırakacağımı söyledim. - Ve?
But the kid, he pops into the world we spank him on the bottom and wrap him in a blanket, and let's go.
Ama bebek, dünyaya geldi poposuna vurduk ve battaniyeye sardığımız gibi yola koyulduk.
We're going to let him go on thinking so.
Bırakalım öyle düşünsün.
No, we don't let him go without real cause, a binge, or if he can't retain lines.
Hayır, geçerli bir neden olmadan ona yol veremeyiz, sarhoş olması ya da sözlerini hatırlamaması gibi.
Yes, and we must let him go.
Evet, gitmesine izin vermeliyiz.
He kept on about going into the army until we just had to let him go.
Orduya katılmak için inat etti ve en sonunda ona izin verdik.
- So, we can let him go?
- Onu bırakalım mı yani?
He has paid for imina and we cannot let him go empty-handed.
Imina için ödeme yaptı onu eli boş gönderemeyiz.
And poor old Alan would go into the nearest tree if we let him drive.
Ve araba kullanmasına izin verirsen zavallı Alan ilk ağaca toslayacaktır.
We said to Bailey, "Let's go over and talk to him."
Bailey'e " Durumu tekrar gözden geçirelim
We can't let him go free.
Gitmesine izin veremeyiz.
Perhaps we shouldn't have let him go in there by himself.
Belki de tek başına içeri girmesine müsaade etmemeliydik.
After all that trouble catching him, we had to let him go two months later.
Onu yakalamak için o kadar zahmet ve iki ay sonra serbest bırak.
We can't let him go unpunished.
Onu cezasız bırakamayız.
Let him go. If we shoot him, we'll give away our position to the Americans.
Eğer onu vurursak Amerikalılar'a yerimizi belli ederiz.
I could hardly let Pott just go ahead and order an air strike, and I wasn't about to tell him that we captured the Italians yesterday, and we gave them a little night off...
Pott'un hava saldırısı emri vermesine müsaade edemezdim. Ona İtalyanları dün teslim aldığımızı ama bir gecelik kafa izni verdiğimizi de söyleyemezdim.
- Let's get him over. - Here we go.
- Bu tarafa getirin.
Are we gonna let him go and start chasing ghosts?
Onu bırakarak, hayalet takibine mi başlayacağız?
Go let him know we're ready for him.
Git ve ona hazır olduğumuzu bildir.
He said that the reason our father... didn't let us go with him to the duel, was... so that we could take revenge for him.
Kardeşim, Baba'mızın müsabaka'ya gitmeden önce eğer başına bir şey gelirse, intikamını almak için elimizden geleni yapmamızı hatırlattı.
Let's go, mother. We're distressing him, don't you see?
Ona sıkıntı veriyoruz, görmüyor musun?
Good, we'll let him go on believing that
Güzel, bırakalım öyle düşünsün.
Then I promised that if he told us who smoked in his class, we'd let him go.
Eğer sınıfında kimlerin içtiğini söylerse onu bırakacağımı söyledim.
If he can't accept our discipline, we can't let him go.
Bizim kurallarımızı kabul etmiyorsa, gitmesine müsaade edemeyiz.
Come on, let's go to the tunnel mouth and perhaps we can see him from the inside.
Haydi, tünelin ağzına gidelim. Belki onu içerdeyken görürüz.
Brother, we... Let's go after him
Abi, biz... onu bulmalıyız!
Let him go... before we kill him.
Bırak gitsin. Yoksa adamı öldüreceğiz.
Let's find out if he's a doctor first before we go promoting him, okay?
Onu terfi ettirmeden önce, iyi bir doktor mu onu öğrenelim olur mu?
We can't afford to let him go
Gitmesine izin veremeyiz
We've let him go his way before
Onu kendi haline bıraktık
And we ain't about to let him go.
Ve onu bırakacak değiliz.
Let me go get him. We'll straighten this thing out, all right?
Gidip getireyim ve bu meseleyi burada halledelim, tamam mı?
let him go 1637
let him go now 17
we leave 57
we leave tomorrow 17
we left 18
we leave at dawn 18
we leave now 22
we leave at 17
we leave tonight 18
let him go now 17
we leave 57
we leave tomorrow 17
we left 18
we leave at dawn 18
we leave now 22
we leave at 17
we leave tonight 18