English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ L ] / Let him go

Let him go translate Turkish

9,109 parallel translation
Okay, let him go.
Tamam, bırakın onu.
Let him go.
- Nereye gidiyorsun? - Bırak gitsin.
Now you just tell me and you can let him go.
Söylersen onu kurtarırsın.
We can't let him go.
Onu bırakamayız.
You'd let him go.
Onun peşini bırakırdın.
You just... let him go to bed?
Seninle uyumasına izin mi verdin?
Charlie! - Let him go!
- Charlie, yeter!
What you just let him go?
Gitmesine izin mi verdin yani?
Let him go!
Bırakın onu!
We let him go.
Gitmesine izin verdik.
Well... You let him go?
Gitmesine izin mi verdiniz?
Amy was right. I had a perfect man and I let him go.
Amy haklıydı, mükemmel erkeğe sahiptim ama elimden kaçırdım.
- Let him go, Gord. This isn't worth it!
- Karışma Gord, buna değmez.
Why'd you let him go?
- Neden bıraktın onu?
Then why let him go free when you're gonna spend the rest of your life in prison?
O halde neden sen hapiste çürüyecekken, onun hayatını yaşamasına izin vereceksin?
Let him go!
Onu bırakın!
Yeah, so I should just let him go?
- Ne yani, bırakayım düşsün mü?
Just let him go.
Onu bırak.
Please let him go.
Lütfen gitmesine izin ver.
Would you rather we let him go to the police?
Onun polise gitmesine izin vermemizi mi isterdin?
I shouldn't have let him go.
Gitmesine izin vermemeliydim.
You can still let him go.
Hala gitmesine izin verebilirsin.
He's trying to make me let him go.
Gitmesine izin vermem için uğraşıyor.
I'll let him go in a day, and he'll catch up!
Bir gün sonra onu bırakacağım, size yetişecektir.
- Just let him go, Zeb.
- Bırak gitsin Zeb.
Kate was proof of that, as are the feds that let him go.
Kate bunun bir kanıtı, serbest bırakılması da öyle.
- We let him go?
- Öylece serbest mi bıraktık?
I can tell you where she is if you promise to let him go!
Gitmesine izin vermek söz verirsen nerede olduğunu ı söyleyebilirim!
Well, I can't... just let him go to prison, Jon.
Hapse girmesine göz yumamam, Jon.
Let him go away, then.
- O halde bırakalım gitsin.
Best to let him go when he's this wound up, sir.
Bu kadar yaraliyken gitmesine izin vermek en iyisi.
You know what? Let him go.
Bence, bırak gitsin.
- Just let him go.
- Bırak gitsin.
Let him go!
- Bırak onu!
Let him go, Brad.
Bırak onu, Brad.
I had to let him go.
- Onu serbest bıraktım. - Lanet olsun, Kiera.
I still can't believe the CIA had one of the world's most wanted terrorists in their custody and they let him go.
CIA'in dünyanın en aranan teröristlerinden birini gözaltına aldıktan sonra serbest bıraktığına hâlâ inanamıyorum.
I'll let him go when you start talking.
Konuşmaya başladığınızda bırakacağım onu.
Let him go!
Bırak onu!
They said they wouldn't let him go until Johnny gave in and admitted that he was a sissy.
Johnny'ye pes edip muhallebi çocuğu olduğunu kabul edene kadar bırakmayacaklarını söylemişler.
Let him go, let it end.
Bırak ölsün. Bitsin artık.
How about we go outside, and let him finish unpacking here.
Dışarı çıkıp kalanlarını arabadan... -... çıkarsak ve bitirsek diyorum.
I hate him already. Then let's go see him.
O zaman ona görmeye gidelim.
Let's go see him.
Gidip konuşalım.
- I'm not done talking to him! - Let's go!
- Onunla konuşmam daha bitmedi!
If I find him and bring him back to you, will you let my brother go?
Eğer bulup sana getirirsem kardeşimi bırakacak mısın?
Sunny, let him go.
Sunny! Bırak gitsin.
A college professor in San Marcos. Let's go pick him up.
- San Marcos'ta bir üniversite profesörü.
- So let's go see him.
- Gidip görelim şu çocuğu.
- Let's go find him.
- Hadi gidip onu bulalim.
- Hold him. - Let's go.
- Hadi gidelim.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]