What's there translate Turkish
19,958 parallel translation
And what happens if there's an emergency?
- Ya acil durum olursa? - O zaman da seni ararım.
There's some sort of fantasy fullfilment in getting to watch these superheroes do what we kind of wish would do inside of our mind.
Bu süper kahramanları izlemek bir tür fantezi... Düşündüğün şeyi yapabilmek...
Ooh, you know what? There's a fun way to open these I don't know if I've ever taught you.
Bunu açmanın eğlenceli yolunu öğretmiş miydim sana ben acaba?
I guess what this proves is, there's a little bit of prejudice in everyone - - you, me, the neighbor across the street judging me for my cameras.
Herkeste biraz ön yargı olduğunu kanıtlıyor sanırım bu. Sizde, bende. Kameralarım için beni yargılayan karşı komşularımızda.
Uh, no, what he means is- - that's it, there's nothing more to say.
Hayır, asıl söylemek istediği... "Hepsi bu, söylenecek başka bir şey kalmadı."
What's that you got there?
Orada ne var?
Save your punching for what's in there.
Yumruğunu içeridekine sakla. Silahını çek.
Do you know what's going on over there?
Orada neler döndüğünü biliyor musun?
There's no telling what he's done to your family, or what he'll do if he reaches Storybrooke.
Ailene ne yaptığını veya Storybrooke'a gidince neler yapacağını bilemeyiz.
There were coming for us, Mike, no matter what we did.
- Ne yapmış olursak olalım bizim peşimizden geliyorlar, Mike.
What's my wife doing in there?
Karımın orada ne işi var?
What's he doing in there?
Orada ne yapıyor?
Meanwhile, our suspect hangs around, finds out what hospital he's being brought to and follows him there.
Bu esnada şüphelimiz oralarda oyalanıp adamın hangi hastaneye götürüldüğünü öğrenmeye çalışmış ve onu takip etmiş.
What if there's immunologic rejection...
Ya bağışıklık sistemi reddederse?
What if there's complications?
Ya komplikasyon oluşursa?
Let's see what else is out there together.
Birlikte dışarı orada başka ne görelim.
What if I were to tell you there's a way for me to transfer that mark to somebody a little bit more deserving?
Ne ı olsaydı söylemek beni transfer etmek için bir yol var. Birine biraz daha hak olduğunu işaret?
What do you mean there's no scar?
Hiçbir yara izi var ne anlama geliyor?
'Cause I've been searching the Web and there's no reference to what we're doing here.
Çünkü internette araştırma yaptım ve burada yaptığımız şeyle ilgili bir bilgi yok.
It means there was an interdepartmental squabble and somebody leaked what we're doing here - to another department.
Departmanlar arası anlaşmazlık olduğu ve birisinin burada konuştuklarımızı başka bir departmana sızdırdığı anlamına geliyor.
Oh, what happened? Oh, so the shaker went through the table, and the coin's still there.
Tuzluk masanın içinden geçti ama para hâlâ orada.
Taught me a thing or two about... what's really out there.
Bana dışarıda olan şeylerle ilgili bir iki şey öğretti.
- What the fuck? - Hey, take it easy! There's nobody there!
Sakin ol, orada kimse yok!
I don't know what to expect in there, so keep your cool, and at the first sign of trouble...
Orada neler olacağını bilmiyorum, yani sakin ol, ve sıkıntılı birşey gördüğünde...
What's in there?
Orada ne var?
Come on, what's going in in there?
- Sağol. - Söyle hadi, neler oluyor?
That's what parents do, and there's lots of time to worry when you're in prison, which is why I focused all my energies on creating groundbreaking musical theater.
Babalar bunu yapar ve hapisteyken endişelenmek için çok fazla vaktin oluyor. İşte bu yüzden bütün enerjimi çığır açan bir müzikale odaklıyorum.
What's going on out there?
Orada neler oluyor?
Forget it, it's obvious what they're going to do there.
- Boş ver. Orada ne halt yedikleri belli.
Right now, there's a courtroom full of people in there, and there's an innocent guy waiting for you, so what do you want to do?
Şu an bir salon dolusu insan ve suçsuz bir adam seni bekliyor. Şimdi ne yapmak istersin?
- There he is! What in God's name...
Tanrı aşkına!
I mean, for all I know, he's guessing what I'm doing up there and the poor guy is sitting down there just totally shocked, or he has no idea that any of this is going on
Belki de yukarıda ne yaptığımı tahmin ediyor ve zavallı adam şok olmuş biçimde oturuyor. Veya bunların hiçbirinden haberi yok.
Remember what I told you... there's no better revenge... Than having it all.
Sana söylediklerimi hatırla, her şeye sahip olmaktan daha iyi bir intikam yoktur.
There's no way we're getting back in there, if that's what you're thinking.
Aklınızdan geçen oraya dönmekse bunu yapamayız.
Yes, but there's hundreds of hours of data to analyze, so we haven't been able to figure out what's causing it.
Evet ama analiz etmesi yüzlerce saat sürecek veriler olduğundan sorunun kaynağını bulamadık hâlâ.
We knew that STUXnet could have very dire consequences, and we were very worried about what the payload contained and there was an imperative speed that we had to race and try and, you know, beat this ticking bomb.
STUXnet'in oldukça yıkıcı etkileri olabileceğinin farkındaydık. Ana kodun içerebileceği şeyler bizi endişelendiriyordu. Ve tüm bunlar olurken zamana karşı yarışıp bu saatli bombayı durdurmak için çabalıyorduk.
And then after that, there's still a final level that we look at and that's, what should we do?
Ve bundan sonra durup düşünmemiz gereken son birşey,... daha vardı, "Ne yapmalıyız?".
What's going on in there?
Neler dönüyor kafanda?
What I wanted to ask, before it's final, is there a way we can expand the Dragonfly?
Kesinleşmeden önce sormak istedim : Dragonfly'ı büyütmenin bir yolu var mı?
♪ What's there not to love About the town of Stars Hollow?
Stars Hollow kasabasında Sevilmeyecek ne var?
♪ So what's there not to love ♪
O zaman sevilmeyecek ne var
Well, I guess you know what's out there.
Neler olduğunu biliyor gibisin.
There's nothing like a good crisis to find out what loyalty is all about.
Belki de birileri eskisi kadar sadık değildir.
But I'm working on it, Harrison, and I'm getting used to you being around, and I even kind of like it, and if there is an Olympic category for what you did to me last night,
Ayak uydurmaya çalışıyorum Harrison. Sürekli etrafta olmana alışmaya başladım. Hatta hoşuma bile gidiyor.
There's something going on. I just don't know what.
Bir şeyler oluyor ama şu anda bilemiyorum.
There's a word for what you just did, Stan. Entrapment.
Şu yaptığın şeyin bir adı var Stan tuzak derler buna.
Who knows what happened, but if there's any chance, you should let her know that we're doing everything we can.
Kim bilir ne oldu ama olur da bir şans varsa Alice'e elimizden gelen her şeyi yaptığımızı söyle.
There's so much, I don't know what to do with it.
O kadar çok var ki, ne yapacağımı bilmiyorum.
You know, you keep asking what it means to be a man, and the truth is there's not just one way.
Adam olmanın ne demek olduğunu sorup duruyorsun ve işin doğrusu, bunun sadece bir yolu yok.
I need to know what's out there to know what we face.
Dışarıda ne olduğunu ve neyle yüzleşeceğimizi öğrenmeye ihtiyacım var.
Ba-ba-ba-ba-ba-ba, buh-buh... There's no harm in hearing what the catch of the day is, right?
Günün fırsatına kulak vermede bir sakınca yoktur, değil mi?
what's there to think about 27
what's there to talk about 67
what's there to say 21
therese 78
there 14012
theresa 292
there you go 7508
therefore 1419
there you are 4720
there's always hope 39
what's there to talk about 67
what's there to say 21
therese 78
there 14012
theresa 292
there you go 7508
therefore 1419
there you are 4720
there's always hope 39
there we go 2292
there aren't any 65
there isn't 382
there he is 3176
there you have it 213
there's no time like the present 22
there aren't 60
there it is 2912
there is no such thing 30
there's no way 389
there aren't any 65
there isn't 382
there he is 3176
there you have it 213
there's no time like the present 22
there aren't 60
there it is 2912
there is no such thing 30
there's no way 389