English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ W ] / When you leave

When you leave translate Turkish

2,892 parallel translation
I hate it when you leave at night.
Gece gitmelerinden nefret ediyorum.
Wake me when you leave tomorrow. Okay.
- Yarın giderken beni uyandır.
When you leave, I'm afraid I'll never see you again.
Eğer ayrılırsak, seni tekrar görememekten korkuyorum.
That's what happens when you leave a message.
Mesaj bırakınca böyle oluyor işte.
I can give it to you when you leave if you like.
İstersen giderken sana verebilirim. Hı?
When you leave people with Alzheimer's in on their own.
Alzheimer hastalığı olan insanları evde tek başına bıraktığın zaman.
Listen, you can crash here, but lock the door when you leave.
Bak, burada kalabilirsin ama çıkarken kapıyı kilitle.
Better yet, what happens when you leave to start your own utility company?
Dahası, kendi elektrik firmanı kurmak için ayrıldığında ne olacak?
I think this is a car that, probably, at night when you leave it, entertains itself by spitting at the elderly.
Bence geceleri sen bıraktıktan sonra bu araba muhtemelen yaşlılara tükürerek eğlenecektir.
Close the door when you leave.
Çıkarken kapıyı kapatıver.
You didn't want to leave her. But was there a time when she threatened to leave you maybe?
Sen onu terk etmedin ama o seni terk etmekle tehdit etmiş olabilir.
Do you really want me to leave now, when I will take her with me that same hour?
Onu da aynı saatte yanıma alacağımdan, gerçekten şimdi gitmemi istiyor musunuz?
- When do you leave for San Diego?
San Diego'ya ne zaman gidiyorsunuz?
When-When would you leave?
- Ne zaman gidiyorsun?
You're an amateur parent with an amateur child, and just when you have the job right... they marry someone and leave.
Acemi çocuklu, acemi bir ebeveynsindir tam işleri yoluna koydum dersin biriyle evlenir ve seni terk ederler.
A word of advice... when you shoot a man and leave him for dead, you better be sure his kryptonite hasn't worn off.
Sana bir tavsiye vereyim. Bir adamı vurup onu ölüme terk ettiğinde kriptonitinin etkisinin geçip geçmediğinden emin olmalısın.
I think we'll leave it there for today, thank you, Mr Bretherick, when DC Waterhouse has finished.
Sanırım bugünlük bu kadar. Teşekkür ederiz, Bay Bretherick. Memur Waterhouse işini bitirir bitirmez.
This is what everyone becomes when you strip it all away and you leave them with nothing!
Geri dönüşü olmaz. İnsanın elinden her şeyini alıp onu ortada bırakırsan olacağı bu!
- See? Now, anything happens to me, anybody follows me when I leave, and you can all sit around and watch her die.
Şimdi bana bir şey olursa, arkamdan birisi takip ederse hepiniz oturur kızın ölüşünü izlersiniz.
But you can't leave when you start to lose.
Yenilince kaçmak yok ama.
When will you leave for the campaign?
Kısmetse ne vakit gidiyorsunuz sefere?
It's just, when you get home from school you gotta leave it on the dining room table.
Ama okuldan eve döndüğünde onu yemek masasına bırakacaksın.
Why leave cash to your impoverished brother when you can leave your alcohol-muddled thoughts?
Sarhoşluğunun yarattığı derin düşüncelerini bırakmak varken gariban kardeşine neden para bıraksın ki?
You leave me no other option, when you keep up your collision course.
Sürekli pürüz çıkardığın için bana başka seçenek bırakmıyorsun. Affedersin Birgitte...
The point is that we always fight before I leave, and I'm tired of ending every visit on a sour note, and when you got mad at dinner the other night,
Hep ben gitmeden önce kavga ediyoruz. Her ziyaretimin böyle tatsız bitmesinden sıkıldım artık.
Right. Suddenly, when we leave, you decide to remake your career in New York.
Tabii, tam biz giderayak kariyerine New York'ta devam etmek istedin.
There was no advanced decision how long you stay in the square and when you leave.
Öğrenciler plan yapmamışlardı.
When do you want to leave?
Ne zaman gitmek istiyorsun?
Well, now we know. When someone's underwear gets stolen, you don't leave them alone. Rookie lesson, live and learn.
Artık, birinin iç çamaşırı çalındığında onu yalnız bırakmayacağımızı yaşayarak öğrenmiş olduk.
Another $ 100 when we leave. You got it.
Çıkarken bir 100lük daha veririm.
When are you gonna leave me alone?
Peşimi ne zaman bırakacaksın?
As someone who's been on the other side, I can tell you, it is a scary, lonely, Chang-filled world out there, and sure, this group has sprouted some legs, but why are we in such a rush to leave the tide pool, when the only things waiting for us on shore are the sands of time.
Diğer tarafta bulunmuş biri olarak şunu söyleyebilirim, dışarıdaki dünya korkutucu, yalnız ve Changli ve evet, bu grup kök saldı ama niye kıyıda bizi tek bekleyen zamanın kumları ve araları açılan aç martılarken bu havuzu terk etmek için acele ediyoruz ki?
When we're done, you'll leave and we'll not speak a word about it.
İşimiz bittiğinde, gideceksiniz ve bu konuda tek kelime etmeyeceğiz.
I knew what I was risking when I didn't leave town, but I figured... You're not self destructive enough to kill the sheriff's ex-husband.
Bu kasabayı terk etmeyerek aldığım riskin farkındaydım ama düşündüm ki şerifin eski kocasını öldürecek kadar yıkım yanlısı değilsindir.
Dude, when are you gonna tell her to leave?
Dostum ona gitmesini ne zaman söyleceksin?
First thing in the morning. I used to leave you in bed while I... had a shower, and then when I came back into the bedroom, you'd always... have fallen asleep again.
Sabah ilk olarak... duş alırken seni yatakta bırakırdım ve yatak odasına geri döndüğümde, her zaman... yeniden uyuyakalmış olurdun.
¶ And when he's done, he'll leave you lonely ¶
# Ve işini bitirince bırakır seni yapayalnız #
Tonight when he gets home, you take him for a long walk, leave the back door open, and I'll do the rest.
Bu akşam eve gelince onu uzun bir yürüyüşe çıkar arka kapıyı da açık bırak. Gerisini ben hallederim.
When it's time to leave I'll take you along with me.
Gideceğimiz zaman seni de yanımda götüreceğim.
Then you watched it all go sideways when Jane and Ben fell in love, decided to leave town.
Sonra baktın işler farklı gelişiyor Jane ve Ben aşık olmuşlar, şehirden ayrılmaya karar verdin.
Not me. When I leave you lunch money every day?
Ben sana ne zaman yemek parası vermedim?
I started feeling good. I mean, you know, I got some lessons and started learning, and just when I started getting comfortable, I have to leave.
Yani öğrenmeye başlamıştım ama rahata alışınca onu boş verdim.
When the disease reaches the point and I'm too weak or too afraid... I--I want you to help me leave this world on my own terms.
Hastalık belli bir noktaya ulaştığında çok zayıf ya da korkak olursam dünyadan kendi istediğim şekilde ayrılmama yardım etmeni istiyorum.
So, now when you're working with catgut these leave a little crimp in the thread.
Yani bu katgütle çalıştığında, iplikte küçük bir kıvrım bırakır.
♪ Well, I hope you leave This negative energy ♪ ♪ Outside tomorrow When we do our duet, ooh ♪ ♪
Umarım bu negatif enerjiyi bırakırsın dışarıda yarın söylerken düetimizi orada.
Please leave a message after the tone, with your name and address, and the time you called, and the date, and why you called, and for who, and when...
Bip sesinden sonra mesajınızı bırakın adınızı, adresinizi, aradığınız zamanı, tarihi, neden aradığınızı, kimi ve ne zaman...
Because if I learned one thing from when we were married, Aww... Guess I didn't leave any room for you.
Çünkü senle evliyken bir şey öğrendiysem, o da bir kadınla beraberken başka bir kadından.
I should have gone home when I had the chance, but... Well, you can't leave now, or they're going to know you had something to do with it.
Firsatim oldugunda eve gitmeliydim ama... simdi ayrilamazsin, bununla bir ilgin oldugunu anlayacaklardir.
Is it one more year, or when you'll leave for college?
Bir sene sonra mı yoksa üniversiteye gideceğin zaman mı?
You've got to make them believe that when you pump, that ball is going to leave your hand just like you make every single girl believe that she's the only one for you right before you take them to bed.
Topu havaya kaldırdığında, ellerinden ayrılacağına inandırmak zorundasın! Aynı, kızları yatağa atmadan önce hepsini kendilerinin çok özel olduğuna inandırman gibi.
I should not have made you continue to eat lunch with me when you were ready to leave.
Seni benimle öğle yemeyi yemeye zorlamamalıydım.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]