You out there translate Turkish
23,407 parallel translation
There's a better life for you out there.
Seni çok güzel bir hayat bekliyor dışarıda.
Out there, I'll be waiting for you and I won't be playing games.
Dışarıda seni bekliyor olacağım ve oyun oynamayacağım.
Hey, I know that you're scared, but there's a way we can get out of here.
Korktuğunu biliyorum ama buradan çıkmanın bir yolu var.
Let's go back there right now, you and I. We'll figure it out.
Hadi oraya geri dönelim. İkimiz beraber. Ne olduğunu buluruz.
Turns out there's way more paperwork when you win instead of lose.
Görünüşe göre, kaybetmek yerine kazanınca daha çok evrak işi oluyormuş.
Wait, okay, so you think there might be something down there that could help us find out who she was close to?
Bekle, tamam. Yani orada, kiminle yakın olduğunu anlamamıza... yardımcı olacak bir şeyler olabileceğini düşünüyorsun.
And now to find out that Noel was helping her keep you down there?
.. ve şimdi de Noel'in ona yardım ettiği.. .. ve seni oraya kapattığı..
There's gonna be a cop outside your door and I, I didn't want you to freak out.
.. söylemek istedim.. Kafayı yemeni istemedim.
Just so you know, I'm not normally the kind of girl that does this sort of thing, but ever since my divorce, I've just been trying to get out there more.
Normalde böyle şeyler yapan bir kadın değilim ama boşandığımdan beri bol bol dışarı çıkmaya çalışıyorum.
You're gonna think it's real out there.
Dışarı olanları gerçek sanacaksınız.
You told me you still have some people out there.
Dışarıda hâlâ adamların olduğunu söylemiştin.
- There's no way he could ever find out who you are.
- Kim olduğunu öğrenmesi mümkün değil.
Do you know what's happening out there?
Dışarıda ne olduğunu biliyor musun?
As much as I get a giggle out of you two, and I do, there comes a time when every relationship has... run its course.
Karşınıza geçip gülmeyi ne kadar istesem de ki güleceğim bir zaman gelir ki tüm ilişkilerin düzeni bozulur.
I hope you're doing well out there. I'll let your mom know that we talked.
Umarım oralarda iyisindir.
You can get out there.
Sen aralarına girebilirsin. Hala oradalar.
That way, a part of me will always be out there with you.
Böylece.. .. benden bir parça her zaman seninle birlikte olur.
You have to get out of there.
Oradan çıkmalısınız.
So you're saying there's a time line out there where I'm not rich?
Yani benim zengin olmadığım bir zaman çizgisi mi var?
You saying there's some lady out there that can make an atomic bomb?
Yani atom bombası yapabilen bir kadın mı var?
As long as he's out there, Hell will never follow you.
O olduğu sürece cehennem asla seni izlemez.
There's a way out, but if you pull the trigger...
Bir çıkış yolu var ama tetiği çekersen- -
And you've wanted to be there for months now, but out of respect for my feelings,
And you've wanted to be there for months now, but out of respect for my feelings,
You know if I'd been there, I would have punched his lights out.
Ben olsam onu yere sererdim.
Well, think of it like this, if you didn't, I probably would've had my throat ripped out, so there's that.
Ama başka bir açıdan bakarsak, eğer sen gelmeseydin muhtemelen boğazım kesilmiş olacaktı.
So if you think that there's a chance that you and Stefan, uh, might find your way back together again, I'd like to know before I pick out my tie.
Eğer Stefan'la tekrar biraraya gelmeniz için küçük bir yol bile varsa düğün kıravatımı seçmeden önce bunu öğrenmeliyim.
It's like there's a small hole leaking all the happiness out of you.
İçindeki bütün mutluluğu akıtan küçük bir delik varmış gibi.
You know how many gays there are out there?
Dışarıda kaç tane gey var biliyor musun?
Maybe while you're there, you can figure out what's going on around here.
Belki oradayken, burada neler dönüyor anlayabilirsiniz.
You sure there aren't more of them out there?
Dışarıda onlardan daha fazla olmadığına emin misin?
You saved the lives of who knows how many other cops out there, that son of a bitch gotten away.
O orospu çocuğundan kurtulmuş olan kim bilir kaç polisin hayatını kurtardın.
I feel bad having to spell this out, but there's no deal for you here, Annalise.
Bunu söylemek beni biraz endişelendiriyor, ama burada senin için bir teklif yok, Annalise.
Do you remember when Axl was in high school and there was that whole group of people we used to hang out with?
Axl lisedeyken sürekli takıldığımız grupları hatırlıyor musun?
You should know that there are people trying to sort out many solutions for you, okay?
İnsanların senin için birçok çözüm bulmaya çalıştığını bilmeni isterim.
We really met once you leveled out at the hospital, but I used to see you before, when it was bad, when you first got there.
Ama seni önceden görüyordum. Durumun kötüyken. İlk geldiğinde.
You saw my brother steal the race out there with it.
Ağabeyimin az önce bununla yarışı çaldığını gördün.
You figure Marissa's killer is still out there.
Marissa'nın katilinin hala dışarıda olduğunu mu düşünüyorsun?
You think there's a chance you could get us out?
Bizi gerçekten buradan çıkarabileceğinizi mi düşünüyorsunuz?
Mom, I want you to get out of there.
- Anne, oradan çıkmanı istiyorum.
Now, mathematically, there is no way for you to get out of that valley in time.
Matematiksel olarak o vadiden vaktinde çıkmanızın imkanı yok. - Aman ne harika. Yani ölüyüz.
Not good. Walt, you guys gotta get out of there!
Walt, oradan acilen çıkmanız gerek!
You'll do whatever you can to stay alive as long as you can, because somewhere in that little weasel brain of yours, you're thinking there might still be a way out for you.
Hayatta kalmak için ne olursa yaparsın, çünkü o sürüngen beyninin bir yerlerinde, hala buradan çıkarsan kaçmanın bir yolunu bulacağını düşünüyorsun.
See you out there.
- Orada görüşürüz.
What are you building out there?
- Sen ne yapıyorsun orada?
When you were in prison, there was not one single bombing in New York. You got out July 2015.
Sen hapisteyken New York'ta tek bir bomba bile patlamadı.
Hey, I bet there's some days you wish you never got out of prison.
İddiaya girerim, hapisten çıktığına pişman olacağın günler gelecek.
Well, I'm sure the right woman's out there for you somewhere.
Eminim ki senin için doğru kadın dışarıda bir yerlerdedir.
You need to get yourself out there and meet someone.
Biraz kendini verip birileriyle tanışman lazım.
There's no marriage license for you, so either you're not married or you deleted the evidence so I can't find out who your better half is.
Adına kayıtlı bir evlilik cüzdanı yok yani ya evli değilsin ya da eşini bulamayayım diye kanıtları sildin.
- Sara... Look, I cannot let you go out there tomorrow, knowing that you could get killed.
Bak, yarın ölebileceğini bile bile gelmene izin veremem.
Look, I know you don't think I can add anything to this team, but out there?
Bu takıma bir yararım olmayacağını düşündüğünü biliyorum ama dışarıda tarih yaşanıyor.
you out 38
you out of your mind 33
you out here 20
out there 339
therese 78
there 14012
theresa 292
there you go 7508
therefore 1419
there you are 4720
you out of your mind 33
you out here 20
out there 339
therese 78
there 14012
theresa 292
there you go 7508
therefore 1419
there you are 4720
there's always hope 39
there we go 2292
there aren't any 65
there isn't 382
there he is 3176
there you have it 213
there's no time like the present 22
there aren't 60
there it is 2912
there is no such thing 30
there we go 2292
there aren't any 65
there isn't 382
there he is 3176
there you have it 213
there's no time like the present 22
there aren't 60
there it is 2912
there is no such thing 30